2. TEVHİD
a) Allah'a iman etmeyen birisi onun yasaklarından ve büyük günahları işlemekten sakınmaz. Kendi arzusu, heva ve hevesi doğrultusunda her hoşuna giden fesat ve zulmü yapmaktan hiçbir şekilde kaçınmaz. Her insanın başkalarının hakkını gözetmeden, kendi heva ve hevesine göre istediği her şeyi yapmaya kalkışması ise, bütün halkın fesada düşerek yok olup gitmesine yol açar.
b) Halkın bazısı bazısına zorbalık etmeye başlar. Mallar zorla gasp edilir, can ve namusa tecavüz edilir ve herhangi bir hak veya suç söz konusu olmaksızın herkes birbirini öldürür. Bu ise, dünyanın tahribine neden olur. Ve yaratıkların helak olup, mal ve canların yok olmasıyla sonuçlanır.
c) Allah Teala hikmet sahibidir. Hikmet sahibi ise, ancak fesattan kaçındırıp doğru olan şeyleri emreden, zulümden sakındırıp, kötü işleri yasaklayan kimseye denir. Fesattan kaçındırmak, doğru olan şeyi emretmek ve kötü işlerden nehyetmek ise, ancak Allah Teala'nın varlığını kabul ederek, asıl emreden ve nehyedeni tanımakla olur.
O halde insanlar, Allah Teala'yı tanımak ve varlığını kabul etmekten muaf tutulup kendi başlarına bırakılsalardı, ne onları doğru olan şeylere yönelten, ne de fesatlardan uzaklaştıran bulunurdu. Çünkü, bu durumda artık emreden ve nehyedenin varlığı söz konusu olamazdı.
d) İnsanların başkalarına örtülü kalan gizli konularda fesat yaptıklarını görüyoruz. O halde, eğer Allah Teala'nın varlığını kabul etmek, O'na inanmak ve O'ndan korkmak olmasaydı, kimse kendi heva ve hevesiyle başbaşa kalınca herhangi bir günahtan kaçınmaz veya herhangi bir harama düşmek veya büyük bir günahı işlemek hususunda, halkın görmediği hallerde, kimseyi dikkate almazdı. Böyle olunca da bütün insanlar helak olup giderlerdi.
O halde halkın varlık ve mutluluğu ancak ve ancak gizli, açık her şeyden haberi olan, hayrı emreden, fesattan sakındıran, hiçbir gizli şeyin ona örtülü kalmadığı, her şeyi bilen Allah Teala'nın varlığına iman etmekle sağlanabilir. Çünkü ancak bu onları, gizli olan fesatları yapmaktan alıkoyabilir.
Eğer birisi: Allah Teala'nın vahdaniyetini kabul etmek neden farz kılınmıştır? diye sorarsa, cevabında denir ki; bunun da birkaç nedeni vardır:
a) Eğer Allah Teala'nın vahdaniyetine inanmak gerekli olmasaydı, insanların iki veya daha fazla idare edici olduğunu hayal etmeleri mümkün olurdu. Böyle olunca da halk, batıl ilahları bırakıp onları yaratanı bulamazdı. Zira, her insan belki de kendisini yaratandan başkasına ibadet ediyor olabilirdi ve belki de bunun farkına varmayabilirdi. Artık onlar gerçekten yaratıcılarını tanımazlardı ve sonuçta ne bir amirin emri kalırdı, ne de bir yasak koyanın yasağı. Zira bu durumda onlar ne hakiki amiri tanırlardı, ne de hakiki yasaklayıcıyı.
b) Eğer iki mabud olsaydı, onlardan biri, diğerine oranla itaat edilip ibadet edilmeye daha evla olmazdı. Diğerine itaat etmeyi caiz görmek ise, Allah Teala'ya ibadet etmeyi farz değil, caiz görmek sonucunu doğururdu. Allah Teala'ya itaat edilmemesini caiz görmek ise, Allah Teala'ya, bütün kitap ve peygamberlerini inkar edip, bütün batılları ispat etmek, bütün hakları kenara itmek, bütün haramları helal kılmak, bütün günahları işleyip, bütün itaatlerden kaçmak ve bütün fesatları helal kılıp, bütün hakları yok etmek demektir.
c) Eğer birden fazla mabudun olması mümkün olsaydı, şeytanın ikinci mabud olduğunu iddia etmesi de mümkün olurdu. Böylece şeytan, Allah Teala'yla her hükmünde çelişip halkı kendi tarafına çekerdi. Bunun sonucunda ise en şiddetli inkarcılık ve nifak ortaya çıkardı.
Eğer birisi: O halde niçin Allah Teala'nın benzeri olmadığına inanmak farz kılınmıştır? derse, cevabında deriz: Bunun da birkaç nedeni vardır:
a) Bu durumda insanlar başkasına değil de Allah'a ibadet ve itaate yönelirler. Artık Rableri, yaratanları ve onlara rızk verenleri konusunda bir şüpheye düşmezler.
b) Eğer O'nun bir benzeri olmadığını bilmeselerdi, belki de babalarının diktiği bu putların; güneşin, ayın ve ateşin kendilerinin Rabbi olmadığını bilmezlerdi. Zira bunlar bazıları için şaşırtıcı olabilirdi. Sonuçta bu gibi gayri hakiki mabudlardan ulaştığı sanılan şeyler fesada yol açıp, bütün itaatlerin terk edilmesine ve bütün günahların işlenmesine yol açardı.
c) Eğer insanlara, Allah Teala'nın benzeri olmadığını bilmeleri farz olmasaydı, Allah Teala'yı diğer yaratıklardaki acizlik, cehalet, değişmek, yok olup gitmek, yalan konuşmak ve zulmetmek gibi, hallerle kıyaslamaları, O'na yanlış sıfatları nispet vermeleri mümkün olurdu. Bu hallere sahip olan bir şeyin ise yok olup gitmesinden emin olunmaz, adaletine güvenilmez, sözüne, emrine, yasağına, va'dine, sevap ve cezasına itibar edilmezdi. Böyle bir şeyin olması ise insanların fesada çekilmesi, rübubiyetin batıl olup gitmesi demektir.