• Nombre de visites :
  • 2843
  • 24/10/2007
  • Date :

ALLAH'IN SIFATLARINA İNANCIMIZ

      ALLAH'IN SIFATLARINA İNANCIMIZ

    Cemal ve kemal sıfatlarının, yani ilim, kudret, gına, irade, hayat gibi sübuti sıfatların tümünün, zatına muzaf sıfatlar olmayıp zatının aynı olduğuna inanmaktayız. Vücudu, ancak zati vücuddur; kudreti, hayatı dolayısıyladır ve hayatı, kudretidir. Daimi diri olduğundan gücü yetendir, gücü yeten olması dolayısıyla da daimidir. Sıfatlarında ve varlığında bir ikilik olamaz; öbür kemal sıfatlarında da hal, böyledir.

Sıfatlar, mefhumları bakımından muhtelif görünmekle beraber hakikatleri ve varlıkları bakımından birdir; çünkü bu sıfatların varlıklarında bir ayrılık farz edilse, vücudda da teaddüd icabeder; bu ise tevhid inancına zıttır.

Yaratmak, rızık vermek, evveli olmamak, yücelik gibi izafi olan sübuti sıfatlar da, gerçekte bir tek sıfata, yaratıklarına her an kayyum oluş sıfatına racıdir, sıfat, eserlerinin, hükümlerinin ihtilafına rağmen bir tek sıfattan ibarettir.

allah'in sifatlarina inancimiz

    Celal sıfatları dediğimiz selbi sıfatlarsa, O'nda bulunmasına imkan olmayan sıfatlardır. Cisim oluş, hareket ve sükunda bulunuş, ağırlığa, hafifliğe sahip olmak ve saire gibi sıfatlar, O'nda bulunamaz; bütün noksan sıfatları, Zat-ı Bari'den selbetmek vacibdir; hatta bunların varlığındaki imkan dahi zat-ı Bari'den selb edilmelidir. Böylece selbi sıfatlar, kemal sıfatlarına, sübutı sıfatlara racı olur. Allah-u Teala, her hususta, zatı bakımından birdir, vahid ve samed olması dolayısıyla da terkibden ve bütün selbi sıfatlardan münezzehtir.

Sübuti sıfatların selbi sıfatlara ircai dolayısıyla zatın mahz-ı vücud oluşu, sıfatlarının ayn-ı zat olması ve her türlü noksan sıfatlardan münezzeh bulunuşu, vücüdla ademin aynı kıyasını uyandırmamalıdır. Sübuti sıfatların, zatdan ayrı mülahazası, kadim varlıkların taaddüdü ve vacib'ul-Vücudun şerikleri bulunduğu sonucuna varır. Emir'el-Mü'minin ve Seyyid'ül-Muvahhidin aleyhisselam buyururlar ki:

Öz doğruluğunun kemali, O'nu noksan sıfatlardan tenzih etmektir; çünkü bilmek gerektir ki ne sıfat söylenirse söylensin, o sıfatla vasfedilemez; her sıfat, vasfedilenden gayrıdır; onunla bilinemez. Onu vasfetmeye kalkışan, onu bir başkasına eşit etmiş sayılır. Başkasını O'na eşit sayan, ikiliğe düşmüş olur. İkiliğe düşen, tecezzisini kail olur; tecezzisini kail olan, O'nu tanımamış olur.

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)