• Nombre de visites :
  • 1948
  • 24/10/2007
  • Date :

ALLAH"A İMAN BİR SÖMÜRGE VESİLESİ MİYDİ?

iman

Materyalistler bununla da hakikati gizleyemeyeceklerini, dünkü tarih ve bugünkü yaşamın kendilerini yalanladığını görünce, söz değiştirerek sanki biraz önce dini, sefalet içindeki fakir insanların doğurduğunu söyleyen kendileri değillermiş gibi, bu sefer de tam tersine dini, fakirleri daha kolay sömürebilmek için zenginlerin yarattığını ortaya atıyorlar.

Lenin komünist gençliğin üçüncü ittihat kongresinde yaptığı konuşmada şöyle diyor: Burjuvalar, bizim bir ahlakımız olmadığını iddia ederler, oysa ki, bizim de ahlakımız vardır. Biz burjuvaların kabul ettiği anlamdaki ahlakı inkar ediyoruz. Onların ahlakı, tanrının emirlerinden gelir; biz ise hiç kuşkusuz tanrıya inanmıyoruz. Ve biz çok iyi biliyoruz ki, tanrı altında konuşan başkalarının emeklerini kendi çıkarları için sömüren rahipler, mülk sahipleri ve burjuvalardır. Ya da onlar bu ahlakı tanrı emirlerinden alacakları yerde, nihayet tanrı emirlerine pek benzeyen ülkücü, ya da ülkücü gibi görünenlerin kullandığı cümlelerle anlatmaktadırlar. Bizim inkar ettiğimiz ahlak, sınıfların hatta insanlığın dışından alınmış olan bütün bu emirlerdir. Bunlar, mülk sahipleriyle kapitalistlerin büyük çıkarları için işçilerle köylülerin kafasını şişirmek ve onları aldatmak için ortaya atmış oldukları sözlerdir. İşçilerin çıkarları sınıf savaşlarının gerçeklerine bağlıdır. İşçiler arasında bugün gerçekleştirmeye çalıştığımız birliği hiç bir felsefi ve dinsel ahlak yaratamazdı. Toplum dışından gelen her ahlak kuralı yalandır.

Marx ise başka bir yerde dinin afyon oluşundan yakınmaktadır. Dini sömürücü kapitalist, burjuva ve diğer çıkar guruplarının proletaryaya (işçi sınıfına) her türlü sosyal haklarını unutturup, onu gaflet uykusuna yatırarak sömürüsünü daha kolayca yapabilmek ve sömürüsüne sağlamlık kazandırmak için ortaya attığı bir hileli ip veya zehirli afyon olarak niteleyen Marx"a göre, sabra davet etmek, kıyamet, cennet, cehennem. vaadlerinde bulunmak da bu yüzdendir. Bütün bunlardan tek ve asıl amaç proletaryayı uyuşturup daha kolay teslim olmasını sağlamaktır.

Cevap:Materyalizmin bu görüşü de öncekileri gibi asılsız olup, hiçbir ilmi gerçeğe dayanmamaktadır. Zira bir kere, daha tarihi araladığımızda görüyoruz ki, tarih yine materyalizmi yalanlamaktadır. Bu görüşü tarihin tasdik ettiği doğru bir görüş olarak niteleyebilmemiz için, tamamen gerçek tarihi bırakıp, hayali olarak bu görüşe uygun yeni bir tarih uydurmamız gerekiyor.

Tam tersine, tarih dinin ilk önce zenginler tarafından değil, mahrum fakirler tarafından desteklendiğini, geniş bir çevreye yayılmadan önce, en kuvvetli köklerini fakirlerin kalbinde attığını, gelişme ve yayılmasını da fakirlerin eteğinde ve yine onların fedakarlığı ve ağır çabalarıyla sağladığını kaydetmektedir. Örneğin, Hıristiyanlığın dünyaya yayılmasında, özellikle de, Rum İmparatorluğu"nu egemenliği altına almasında, kalplerindeki ateşli imanın o nurlu meşalesinden başka hiçbir şeye sahip olmayan fedakar mahrum fakirlerin en büyük rolü oynadıklarını tarih okuyan herkes bilmektedir. İslamiyet de öyledir. İslam dini de ilk olarak Mekke"nin fakirlerinin veya pek zengin olmayan fertlerin kalbinde taht kurmuştur. Savunulması ise yine onlar tarafından yapılmıştır. Halbuki materyalizmin bu iddiasına göre, dinlerin ilk önce zenginler tarafından benimsenmesi ve yine onlar tarafından savunulması, fakirlerin de buna karşı direnmeleri gerekiyordu. Bilal Habeşi"nin efendisinin, onun üzerine koyduğu yarım tonluk taşın üzerine, Dinden çıkmazsan öleceksin değil, Dine girmezsen öleceksin yazması gerekiyordu.

Materyalistler dini zenginlerin kendi çıkarlarını korumak için uydurduklarını söylüyorlar. Bu, din her zaman zenginlerin çıkarlarını esas almış, zenginlerden yanadır demektir.

Şimdi onlara göre, burjuvazi zenginleri koruyan en son ve en kamil din olan İslam dinini ele alalım. İslam dininde faiz mutlak olarak haram edilmiştir. Şimdi soruyoruz: İslam"dan önce zenginlerin bir numaralı gelir kaynağı ve sömürü aleti olan faizi haram etmek onların çıkarlarına mıydı?!

İslam dini gelmeden önce zenginler büyük imtiyazlara sahip idiler. İslam dini gelişiyle hiçbir kimsenin imtiyaz sahibi olamayacağını, herkesin Allah katında ve bütün haklarda eşit olduğunu ilan etti ve hatta daha ileri giderek böbürlenen zenginleri en kötü insanlar olarak ilan ederek halka onları rezil etme emrini verdi. Yine soruyoruz: Dini zenginler uydurmuşsa, onda her şeyden önce kendi çıkarlarını gözetmeleri ve pekiştirmeleri gerekirdi. Oysa, dinin emirleri bunun aksinedir. Peki, sahip oldukları bu imtiyazları kaldırmak onların çıkarlarına mıydı?! Onların kendi elleriyle kendi imparatorluklarını yıkmaları akla uygun mudur?!

Gelelim zenginlerin malında fakirler için ayrılan bir tür vergi niteliğindeki mallara. İslam dini bununla da kalmayıp daha ileri giderek, ihtiyaç dışı malların, harcanılacak zaruri yerler olduğu halde, harcanmayıp toplanmasına veya lazım olan yeri bırakıp da gereksiz yerde harcanarak israf edilmesine yasak koyarak, bunun büyük bir günah olduğunu açıklamış ve bu gibi hareketlerde bulunan insanları en ağır şekilde kınayarak, kendilerine dünya ve ahirette en büyük müeyyideler ve cezalar uygulanacağını belirtmiştir.Allah Teala şöyle buyuruyor: Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarf etmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, yanları ve sırtları onlarla dağlanacak, Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir; biriktirdiğinizi tadın denecek. Acaba bunların hangisi onların çıkarınadır?İslam dini, iyiliği emredip kötülükten alıkoyma görevini zorunlu kılarak, insanları çevresinde olan olaylardan sorumlu kılmış, böylece de onların kötülüğe, zulme hep birlikte karşı koymalarını emretmiştir.

Hz. Resulullah (s.a.a) Kendi içindeki zayıfların, fakirlerin güç sahibi zorbalarda olan haklarını, hiç bir tereddüt gösterilmeden alamayan bir toplum takdise (refaha, saadete) erişemez  diyerek insanlara sosyal adaleti emretmiştir. Tekrar soruyoruz: Acaba bu saydıklarımızın hangisi zenginlerin çıkarınadır?

Hz. Resulullah"ın Hak Ali iledir, Ali hakladır. Ali Kur"an"ladır, Kur"an Ali iledir gibi, birçok methiyelerle övdüğü, Kur"an-ı Kerim"de birçok ayetle birlikte hakkında Tathir ayetinin de inmiş olduğu İslam"ın en büyük liderlerinden biri olan Hz. İmam Ali (a.s)"ın kendi halifeliği döneminde Malik bin Eşter-i Mısır"a vali tayin ettiğinde ona yazdığı ünlü emirnamesinde bakın ne diyor: Sana helal olmayan şeylerden nefsini koru. Hükümdarlık döneminde kalbinin şiarı; merhamet etmek, insanları sevmek, onlara lütuf etmek olsun. Sakın onların sırtından geçinen zararlı bir kurt gibi olmayasın. Çünkü onlar iki sınıftır: Ya senin din kardeşindir. Ya da yaratılışta bir eşindir. Allah"a karşı insafını koru (onun emirlerine itaat et ve emirlerine karşı çıkma) ve asla ne sen halka zulüm et, ne de yakın akraban veya dost ve arkadaşlarına izin ver. Öyle olma ki, bu gibi insanlar sana güvenerek zulüm yapsınlar.

Şunu da bil ki, Allah"ın kullarına zulüm edenin düşmanı Allah"ın kendisidir. Allah Teala nedensiz ve haksız yere düşman olmayacağına göre, Allah"ın düşmanı olduğu kişilerin özür ve delili de kabul edilmez. O kişi tevbe edip mazlumların hakkını geri verene ve onların gönlünü alana kadar Allah"la savaş halindedir.

Şunu da bilmiş ol ki, hiçbir şey, Allah"ın nimetinin kesilerek yerine hüsranın gelmesinde zulüm üzerine kurulan bir yönetim kadar etkili değildir. Allah mazlumların nidalarını duymaktadır ve onların hakkını zalimden en iyi şekilde alandır.

Hz. Ali ülkesinde çözüm bekleyen sayısız siyasi buhranlar olduğu halde onların hiç birisine, sosyal adalet ve fakirlerin hakkının korunmasına verdiği önem kadar önem vermemekte, ısrarla Malik"e onların hakkını ve sosyal adaleti tavsiye etmektedir.

Emirnamesinin bir yerinde de şöyle diyor: Allah! Allah! O ezilen alt tabaka var ya işte onların hakkı. (En çok onların hakkında Allah"tan kork) Onlar ki, ne bir sığınacak yerleri var, ne de başka bir şeyleri. Yokluktan çeşitli eziyet ve zorluklar içerisinde kıvranıyorlar. Onlar içerisinde ihtiyaçlarını gizlemeyen olduğu gibi, onuruna yediremeyip, sırrını kimseye açamayanlar da vardır.

Ey Malik! Allah"ın sana teslim ettiği hakkı (onların hakkını ) koru. Beyt-ül maldan ve İslam ordularının topladığı çeşitli tarım ürünlerinden bir kısmını da onları refaha kavuşturmak için ayır. Onların kendileri, herhangi bir nedenden dolayı gelip haklarını almaya güçleri yetmezse, sen bunu onların kapısına kadar götür. Çünkü onların uzakta olanı (iktidarı olmayanı) aynen yakında olanın sahip olduğu hakka sahiptir.

Hz. Ali (a.s)"dan naklettiğimiz bu sözler dinin özünü açıklamaya yetmez mi? İsterseniz Hz. Ali (a.s)"den dinin gerçekte neden ve kimden yana olduğunu ve neyi korumak istediğini tek cümlede anlatmasını isteyelim: Her zaman fakirden yana ol; çünkü Allah da onlardan yanadır. Asla sömürücü zenginin tarafına geçme. Çünkü şeytan onların tarafındadır.


İman ve Etkileri

İMAN 1

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)