ALLAH YOLUNDA CİHAT ETMEK
Her Müslüman, toplumun ve kendi hayat şartlarının iyi olması için imkân dâhilinde çalışıp çaba sarfetmelidir. Allah (c.c.) Kurân-ı Kerim"de şöyle buyuruyor:
".O sizi yerden (topraktan) yarattı. Ve sizden orayı bayındır hale getirmesini istedi."[1]
Kurân ve sünnet, insanların gördüğü musibetlere karşı kaygısız kalmasını ve insanların kendi özel yaşantılarında tembel ve uyuşuk olmalarını kınamıştır. Bunun karşısında ise, kendisine ve ailesine iyi hayat şartları oluşturmayı ve rızkını kazanması için çalışıp çabalamayı överek Allah yolunda cihat edenlerden saymıştır. Çok önemli ve gerekli olan bu çalışma ve mücadelelerden birisi de özgürlük, adalet, onur ve bağımsızlık gibi Allah"ın insanlara bağışladığı hakları korumaktır. Eğer bu hakların veya bu değerlerin birisi, özellikle bir millet veya bir ümmetin hakları tehlikeye düşer ya da yok edilirse Müslümanların bunları korumak ve ihyâsı çin mücadele etmeleri gerekmektedir.
Kurân-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Kendileriyle savaşa girişilenlere, zulme uğradıklarından dolayı savaşmaya izin verildi ve şüphe yok Allah"ın, onlara yardım etmeye gücü yeter elbette. Onlar öyle kişilerdir ki; ancak Rabbimiz Allah"tır dediklerinden dolayı haksız olarak yurtlarından çıkarıldılar ve eğer Allah, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmeseydi, içlerinde Allah adının çok anıldığı manastırlar da yıkılırdı, havralar da, kiliseler de, mescitler de ve Allah, kendisine yardım edene mutlaka yardım eder; şüphe yok ki Allah, kuvvetlidir, üstündür. Onlar öyle kişilerdir ki; onları yeryüzünde yerleştirdik mi namaz kılarlar, zekât verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve bütün işlerin sonucu, Allah"a varır."[2]
"Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?"[3]
Elbette cihat kişisel de olabilir. İslamî hadislerine göre, kim canı, malı, ailesi veya namusu tehlikeye düştüğünde savunmaya geçer ve öldürülürse savaş meydanında şehit olmuş bir asker gibidir.
Zulüm ortadan kalkıncaya ve hak âşıklarının ve adalet isteklilerinin hedefleri oluşuncaya dek cihat devam etmelidir. Kurân-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah"ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır."[4]
Yeryüzünde insan hayatının başlangıcından bugüne dek hayır ve şerr, hak ve batıl, Allah"ın orduları ve şeytanın orduları arasında sürekli bir savaş olmuştur. Ve bu mücadele dünyanın sonuna kadar devam edecektir. İnsanlar imam Mehdi (a.f)"in hükümeti zamanında kaynak ve servetlerin adaletli bir şekilde dağıtıldığına şahit olacaklar ve bu vesileyle, sadece o zaman savaş ve anlaşmazlıklar sona erecektir.
Cihat her ne şekilde; kalemle, dille veya silahla olursa olsun ibadettir. Ve kesinlikle halis bir niyetle yani Allah rızası için ve O"nun koyduğu kanunlara uygun bir şekilde ilahî hedefler uğruna yapılmalıdır. Özel maddî çıkarlar, kişisel, grupsal, ırk ve millî üstünlük veya başkalarının topraklarını işgal ederek daha fazla güç ve servet elde etmek gibi zalimce amaçlar için yapılan çalışmaları, hiç kimse cihat diye adlandıramaz.
Aslında cihat, her şeyden önce mücahidin kendi içinde başlamaktadır. Dış dünyada, batılın karşısında zafer elde etmekten emin olmak için, önce kendi içindeki nefsanî istekleriyle savaşmalı ve Allah"a ait olan kalbini her türlü şeytanî amaçlardan uzaklaştırarak insanî değerleri korumalıdır.
Kurân-ı Kerim şöyle buyuruyor:
"Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis! Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön. Kullarımın arasına gir. Cennetime gir."[5]
Meşhur bir rivayete göre Peygamber (s.a.a) bir gün İslam düşmanlarıyla yapılan savaştan galip bir şekilde gelen ashabına şöyle buyurdu: "Küçük cihadı tamamlayıp da, büyük cihat üzerlerine kalanlara selam olsun!"
Peygamber (s.a.a)"in ashabı bu söz karşısında büyük bir şaşkınlığa uğradılar; acaba elleri silahlı düşmanlarla ve tehlikelerle dolu olan savaştan daha büyük bir savaş ne olabilirdi? Peygamber (s.a.a)"den bu büyük cihadın ne olduğunu sordular. Peygamber (s.a.a) onlara şöyle cevap verdi:
"En büyük cihad nefisle olan cihattır."
Buna göre nefsanî vesveselerin karşısında dayanıklı olmak nefsi bütün kötülüklerden arındırmak en zor ve en büyük cihattır.
Son olarak, Allah yolunda mücadele edenlerin Kuran"da zikredilen bir takım imtiyazlarına değinelim:
"İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır. Rab"leri, onları kendi katından bir rahmet, bir rıza ve bir cennetle müjdeler ki o cennette onlar için bitmez tükenmez nimetler vardır. Onlar orada ebedi kalırlar. Çünkü en büyük mükâfat Allah katındadır."[6]
[1]- Hûd, 61
[2]- Hacc, 39,40,41
[3]- Nisa, 75
[4]- Bakara, 193
[5]- Fecr, 27,28,29,30
[6]- Tevbe, 20,21,22
İnsan Zorluklarla Denenmektedir
Cihad-ı Ekber, Nefisle Cihattır