• Nombre de visites :
  • 3881
  • 24/10/2007
  • Date :

Hadislerde Şefaat

hadislerde şefaat

       Şefaat konusu, tartışma konusu olan diğer inançsal meselelerden farklıdır. Çünkü şefaat konusu Kur"ân-ı Kerim"de açık ve net tabirlerle kaydedildiği gibi Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt"ten nakledilen hadislerde de aynı açıklık ve netlikte beyan edilmiştir. Örneğin:

1- Cabir b. Abdullah"tan, Resulullah"ın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilir: Bana, benden öncekilere verilmeyen beş şey verilmiştir. ve bana, benden önceki hiçbir peygambere verilmeyen şefaat verilmiştir.[1]

2- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kim benim için vesile isterse, şefaate ulaşır.[2]

3- Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki: Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenlere ulaşacaktır.[3]

4- Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Şefaat edin ki, şefaat edilesiniz ve yüce Allah Peygamberinin diliyle istediğini yapsın.[4]

5- Enes b. Malik Resulullah"tan (s.a.a) şöyle nakleder: Cennette ilk şefaat edecek olan benim.[5]

6- Kâ"b b. Ahbar ve Ebu Hüreyre Resulullah"tan (s.a.a) şöyle naklederler: Her peygamberin ettiği bir duası var; ben ise duamı, kıyamet günü ümmetime şefaat etmek için saklamak istiyorum.[6]

7- Ebu Nazre"den rivayet edilmiştir ki: İbn-i Abbas Basra"da minberin üzerinde bize Resulullah"ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu açıkladı: Her peygamberin dünyada gerçekleşen bir duası vardır; ben ise duamı, ümmetime şefaat için sakladım. Ben kıyamet günü Adem oğullarının efendisiyim. Sonra denilecek ki başını kaldır; söyle, kabul edilsin; iste, verilsin; şefaat et, şefaatin kabul edilsin. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: Bunun üzerine ben başımı kaldırıp diyeceğim ki: "Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" Bunun üzerine bana; "Kalbinde şu ve şu olanları cehennemden çıkar" denilecek; ben de onları dışarı çıkaracağım.[7]

8- İbn-i Abbas Resulullah"tan (s.a.a) şöyle nakleder: Bana, benden önceki hiçbir peygambere verilmeyen beş şey verilmiştir ve ben bunları onlara karşı övünmek için söylemiyorum:

1) Ben siyahıyla, beyazıyla bütün insanlar için gönderildim.

2) Düşmanın bir aylık mesafeden korkuya kapılmasıyla yardım edildim.

3) Benden önce hiç kimseye helal edilmeyen ganimetler bana helal edildi.

4) Yeryüzü benim için secde yeri ve tertemiz kılındı.

5) Bana şefaat verildi; onu ümmetim için erteledim ve şefaatim ancak Allah"a hiçbir şeyi ortak koşmayana ulaşacaktır.[8]

9- Abdullah b. Amr b. As Resulullah"tan (s.a.a) şöyle nakleder: Birisinin ezan okuduğunu duyduğunuzda onun söylediklerini tekrarlayın. Sonra bana rahmet dileğinde bulunun; kim bana rahmet dileğinde bulunursa, bunun karşılığında Allah ona on kez rahmet eyler ve sonra benim için vesile isteyin; bu, cennette Allah"ın özel kullarından birine yakışan bir makamdır ve ben Allah"ın o kulu olmayı arzuluyorum; öyleyse kim benim için vesile isterse, şefaate ulaşır.[9]

10- Ebu Hüreyre, Resulullah"tan (s.a.a) şöyle nakleder: Belki böylece Rabbin seni, makam-ı mahmuda (övülmüş bir makama) ulaştırır.[10] buyruğundan maksat, şefaattir.[11]

11- Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: Benden sonra ümmetimin karşılaştığı şeyi gördüm. Bunun üzerine, (Rabbimden) kıyamet günü onlar hakkında şefaat etmeye sahip olmayı istedim ve bu isteğim verildi.[12]

12- Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki: Ümmetimden "cehennemlikler" denilen bir grup benim şefaatimle ateşten dışarı çıkacak.[13]

13- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: İnşaallah, benim şefaatim Allah"a bir şeyi ortak koşmayarak ölen kimseye ulaşacaktır.[14]

14- Hz. Ali"den (a.s) şöyle nakledilmektedir: Bizim şefaatimiz var; bizi sevenlerin de şefaati vardır.[15]

15- İmam Zeynelabidin (a.s) bir duasında buyuruyor ki: Allah"ım! Muhammed ve Ehlibeyti"ne rahmet eyle, kurucusu olduğu dini yücelt, delilini (Kur"ân"ı) ulula, terazisini ağırlaştır ve şefaatini kabul buyur.[16]

16- Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki: Ey Abdulmuttalip oğulları! Sadaka bana ve size helâl değildir; fakat bana şefaat vaadi verilmiştir.[17]

17- İmam Zeynelabidin (a.s) yine bir duasında şöyle buyuruyor: Allah"ım!. Bağışın ve keremin hürmetine bana şefkatli ol, benim fasit olan yönümü ıslah et, benim salih amelimi kabul buyur, Muhammed ve Ehlibeyti"nin şefaatini benim hakkımda kabul et, duamı icabet et, niyaz ve yakarışıma merhamet et. [18]

18- İmam Sadık"tan (a.s) şöyle nakledilir: Mümin iki kısımdır: Birisi, yüce Allah"ın kendisi için koştuğu şartlara Allah rızası için vefa eder; böyle bir kişi peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle birlikte olur; onlar ne güzel arkadaştırlar! Böyle birisi şefaat eder, ona şefaat edilmez. Böyle birisini dünya ve ahiret dehşeti sarmaz. Diğerinin ise ayağı sürçer; böyle birisi bitkisi yeni yeşeren tarlanın otu gibidir; her durumda rüzgar onu sarsar; dünya ve ahiret dehşeti onu kapsar ve ona şefaat edilir; bu da hayır üzeredir.[19]

19- Ebu Hamza Sumali, İmam Zeynelabidin"den (a.s) şöyle nakleder: Peygamber efendimiz Arafat"ta güneş batmak üzereyken Bilal"a, "Ey Bilal! İnsanlara susmalarını söyle." diye buyurdu. Halk susunca Resulullah şöyle buyurdu: Rabbiniz bugün (Arafe günü) size lütufta bulunmuştur, iyilerinizi bağışlamıştır, iyilerinizi günahkârlarınız hakkında şefaatçi kılmıştır; öyleyse bağışlanmış olarak dağılın.

    Bir başka kanalla da, Resulullah"ın (s.a.a) bu sözün de vamında şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Ancak üzerinde kul hakları olanlar hariç; Allah adildir; zayıfın hakkını güçlüden alır. Resulullah (s.a.a) Meş"ar"de bulunduğu gece sürekli Rabbiyle münacat eder, üzerinde kul hakları olanlar için dua ederdi. Resulullah Meşar"de vakfe edince, Bilal"a; "Ey Bilal! İnsanlara susmalarını söyle" diye buyurdu. İnsanlar susunca şöyle buyurdu: Rabbiniz bugün size ihsanda bulunmuştur, sizin iyilerinizi bağışlamıştır, iyilerinizi günahkârlarınız hakkında şefaatçi kılmıştır; -öyleyse bağışlanmış olarak dağılın.- Üzerinde kul hakları olanlar için kendi katından hak sahiplerini razı edeceğine kefil olmuştur.[20]

20- Emir-ül Müminin Ali (a.s) Kur"ân"ın fazileti hakkında şöyle buyurmuştur: Doğrusu insanlar yüce Allah"a Kur"ân"la yöneldikleri gibi hiçbir şeyle yönelemezler. Bilin ki, Kur"ân şefaati kabul edilen bir şefaatçidir; onaylanan bir konuşandır; kıyamet günü Kur"ân kime şefaat ederse, şefaati kabul edilir.[21]

      Bu ve benzeri birçok hadisten şefaat meselesinin ilk dönem Müslümanlarla birlikte ortaya çıktığı, onların kültür ve İslâmî inançlarının bir parçası olduğu ve bu hususta hiçbir şüphe olmadığı, Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının (onlara selâm olsun) bunu iman ve inancın bir gereği olarak değerlendirdikleri anlaşılmaktadır.

      Müslümanların kıyamet günü o hazretten kendilerine şefaat etmesini istemeyi önemsediklerini gösteren deliller vardır. Bu konuda Enes b. Malik"ten ve o da babasından şöyle nakledilir: Resulullah"tan (s.a.a) kıyamet günü bana şefaat etmesini istedim, o hazret, "şefaat edeceğim" buyurdu. Bunun üzerine, "Ya Resulallah, seni nerede arayayım?" diye sordum. O hazret "İlk olarak beni sırat köprüsünde ara." buyurdu.[22]

       Metn-ul Vâsitiyye"de şöyle geçer: Cennetin kapısını açacak ilk kişi Hz. Muhammed"dir ve cennete girecek ilk ümmet ise onun ümmetidir. Kıyamet günü Hz. Muhammed (s.a.a) üç yerde şefaat edecektir:

     Birincisi Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa b. Meryem şefaatten döndükten sonra sıra kendisine gelince, mahşerde duranlara şefaat edecektir.

     İkincisi cennet ehlinin cennete girmeleri için şefaat edecektir; bu iki şefaat sadece o hazrete hastır.

     Üçüncü şefaat ise cehennemi hak edenlere edeceği şefaattir; Hz. Muhammed (s.a.a) dışında diğer peygamberler, sıddıklar ve diğerleri de böyle bir şefaatte bulunabilecekler; onlar, cehennemi hak edenlerin cehenneme girmemeleri için ve cehenneme girenlerin de cehennemden çıkmaları için şefaat edecekler.[23]

     Halebi"nin Siret-un Nebeviye adlı kitabında ise şöyle geçer: Ebubekir, Resulullah"ın (s.a.a) vefatından sonra gelip hazretin yüzündeki örtüyü açtı ve kendisini o hazretin üzerine atarak şöyle dedi: Anam-babam sana feda olsun! Sen hayatında da güzeldin, öldüğünde de güzelsin. Ey Muhammed! Rabbinin yanında bizi hatırla; biz de senin yanında olalım.[24]


[1]- Sünen-i Nesaî, s.211. Sahih-i Buhari, c.1, s.86-113

[2]- Sünen-i Nesaî,c.2, s.26

[3]- Men La Yahzuruh-ul Fakih, c.3, s.376

[4]- Sünen-i Nesai, c.5, 87

[5]- Sahih-i Müslim, c.1, s.130

[6]- Sahih-i Müslim, c.1, s.130-132. Sahih-i Buhari, c.7, s.145 ve c.8, s.193. Müsned-i Ahmed, c.2, s.313, 396

[7]- Hadisin tamamı için bkz. Müsned-i Ahmed, c.1, s.295-296

[8]- Müsned-i Ahmed, c.1, s.301

[9]- Müsned-i Ahmed, c.2, s.168

[10]- İsrâ, 79

[11]- Müsned-i Ahmed, c.2, s.444

[12]- Müsned-i Ahmed, c.6, s.428

[13]- Sünen-i Tirmizi, c.4, s.114. Sünen-i İbn-i Mace, c.2, s.1443

[14]- Müsned-i Ahmed, c.2, s.426

[15]- Emali -Şeyh Seaduk- s.291

[16]- Sahife-i Seccadiye, 42. dua

[17]- el-Kâfi -Kuleyni- c.4, s.58

[18]- Sahife-i Seccadiye, c.2, s.282; Muhakkıka basımı.

[19]- el-Kâfi -Kuleyni- c.2, s.248

[20]- el-Kâfi, c.4, s.258

[21]- Nehc-ül Belaga, 176. hutbe

[22]- Sünen-i Tirmizi, c.4, s.621, Sıfât-ul Kıyamet kitabı, 9. bab

[23]- Metn-ul Akidet-il Vasitiyye -İbn-i Teymiye- 58-59, Arabistan Mektebet-us Sevadi basımı

[24] - Siret-un Nebeviye -Halebi- c.3, s.474

Şefaat nedir?

Şefaatin Şartı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)