Çocuk yetiştirmek oldukça meşakkatli ve bir o kadar da önemli bir vazifedir. Çocuk yetiştirmek sadece onu fiziksel olarak geliştirip, büyütmek demek de değildir. İslami öğretilere baktığımızda anne-babanın en önemli görevinin; onları en güzel şekilde eğitmek, güzel ahlaklı, İslami değerlere sahip çıkan ve insani ve İslami vazifelerini en güzel şekilde yerine getiren bir birey olarak yetiştirmek olduğunu görüyoruz. Bunun çeşitli aşamaları vardır. Geçirilen dönemlere uygun, yapılması gereken vazifeler çeşit çeşittir. Nutfenin anne rahmine yerleşeceği vakitten başlayarak hamilelik dönemi, bebeklik dönemi, çocukluk dönemi ve ergenlik dönemi olarak peş peşe gider bu süreç. Her döneme ait yapılması ve dikkat edilmesi gereken hususlar da değişkendir. Anne-baba olarak tüm bu vazifelere dikkat edip, çok dakik ve hassas bir şekilde bu konuya yoğunlaşır ve ona göre davranırsak İslam’ın istediği bireyleri yetiştirmemiz mümkün olacaktır. Bu yolda bize yardım edecek yardımcılarımız; Kur’an, hadisler ve bu konunun uzmanı âlimler tarafından kaleme alınan eserler olarak yanı başımızdadır. Ama ne yazık ki bize köstek olacak etkenler de oldukça fazladır. Kendi nefsimizi daha yetiştirememişken yeni bir birey yetiştirebilmek elbette ki çok kolay bir iş değildir. Bu manevi eksikliklerimizin yanı sıra dış etkenlerde oldukça fazladır bizi tökezletebilecek.
Bunlar oldukça fazladır ama biz burada günümüzün en etkili silahı olan ve çoğu ailelerin de müptela oldukları bir etken olarak çocuk ve televizyon konusunu ele almak istiyoruz.
Teknolojik gelişmeler, iletişim iyidir, faydalı kullanılırsa olumlu etkileri olur tezi sürekli dillendirilir doğrudur da ama bizim konumuz işin bu tarafı değil. Şu anda günümüzde televizyonu çocuğumuza faydalı kullanmayı öğretelim, olumlu yanlarını alalım yaklaşımının faydalı sonuçları olacağına inanmak mümkün değil çünkü bunu sağlayacak bir yönü yok. Ahlaki olarak en olumsuz olgular ne ise onları evlerimize aktarıyor ve önceleri toplum nazarında yargılanan, eleştirilen, kabul görmeyen ve açıktan yapılamayan kötü fiiller ekranlardan beyinlere öyle bir şekilde aktarılıyor ki bunun sonucunda toplumda ahlaki fesatlar normal bir hal alıyor. Anadolu insanı, muhafazakâr aile denilen ve toplumda bazı değerlerin savunucusu olan (veya toplumsal çekingenlikten dolayı böyle görünen) kesimler bile eskiden sözünü telaffuz etmeye çekindikleri ahlaki rezilliklere her akşam ekranlar aracılığıyla şahitlik edebiliyorlar, etmekle de kalmayıp yorumlar yapılıyor, sevdikleri, onlara göre iyi adamı canlandıran başrol karakteri şahsında sergilenen kötü fiillere, iffetsizliklere bahane ve özür getirme yarışına girişiliyor. Kendileri ve aile fertlerine asla yakıştıramayacakları davranış ve sözleri aile fertleriyle oturup rahat rahat izleyerek kendi değerleriyle nasıl çatıştıklarının, göz ve kulaklarını nelere şahit kılıp, nasıl bir kirlenmeyle karşı karşıya kaldıklarının farkına varamıyorlar maalesef. Bazıları her kadar iyi ve kötünün farkındayım, olumsuz etkilenmiyorum alışkanlık ve vakit geçirmek izliyorum dese de bu yalnızca nefsin aldatmacasıdır.
Allah Teala Furkan suresinin 72. ayetinde buyuruyor ki: “Rahman’ın kulları batıl şahitlikte bulunmayanlar, boş ve batıla rastladıklarında onurlu bir şekilde geçerler.” Ayetten anlaşılıyor ki Rahman’ın has kulları boş batıl şeylerle karşılaşınca ona meyletmezler, aksine ondan yüz çevirirler, buradaki şahitliğin hem yalan yere şahitlik etmeyi hem de batıl işlere şahit olmamayı kastettiğini de tefsirlerde görmekteyiz. Yani gözle görülen, kulakla dinlenilen her şey iyi ve batıldan uzak olmalı. Bu işin ahlaki yönü, bu konuda söyleyecek daha çok şey var kesinlikle ama bir sözü fazla uzatmamak için işin ikinci boyutuna geçmek istiyorum. Peki televizyon çocuklarımızı fiziksel ve zihinsel olarak nasıl etkiler?
Televizyon 2. ve 3. aylarından itibaren bebeklerin dikkatlerini fazlaca cezbeden bir araçtır. Hem görsel hem işitsel olarak çok cazip gelir onlara. Bebekleri televizyonla oyalamak oldukça kolay bir iştir. Televizyon karşısında oldukça sakin kalan bebekler anne-babaya fazla meşgale çıkarmazlar ve bu sebeple de çoğu ebeveynin başvurduğu bir yöntemdir. Bu yöntem ne kadar sağlıklıdır acaba?
Yapılan bilimsel çalışmalar erken bebeklik döneminde televizyon alışkınlığı kazanan bebeklerin zihin ve dil gelişimlerinin olumsuz etkilendiğini gösteriyor. Daha doğru bir ifadeyle ilk bebeklik ve çocukluk çağında televizyonla tanışıklığı daha az olan bebek ve çocuklar zekâ-dil gelişimi ve çabuk öğrenme becerileri televizyon alışkanlığı edinmiş çocuklara göre daha üst seviyede oluyor. Özellikle 3 yaş öncesi çok hızlı gelişen ve öğrenmeye yatkın beyin hücreleri ya çeşitli etkinliklerle korunacak ya da televizyon karşısında zaman geçirerek fonksiyonlarını yerine getirme noktasında yavaş olacak. Çünkü yaş öncesi çok yoğun olan bu beyin hücreler doğru yönlendirme ve öğretilerle ileriki yıllara yönelik etkenlerle donatılmış olur. Kendi haline bırakılırsa atıl hale gelir. Çocuklardaki dikkat eksikliği, sosyal iletişim bozukluğu, çabuk kavrayıp-öğrenememe gibi sorunların kaynağı 3 yaş öncesi dönemle birebir bağlantılıdır. Ve televizyon alışkanlığını bu yaşlarda edinen çocukların ileriki dönemlerde televizyon bağımlılığından kurtulmaları kolay olmayacaktır. Televizyon karşısında daha fazla zaman geçiren çocuklarda başka olumsuzluklar meydana çıkmaya başlayacaktır zamanla. Hareketsiz bir yaşam ve tv karşısında atıştırma alışkanlığına bağlı olarak obezite, kitap okuma ve ders çalışmaya ilgisizlik, aile bireyleriyle ilişki kopukluğu ve ahlaki erezyon.
Çocuklarımızı tüm bu olumsuzluklardan korumak için yapmamız gereken şey en baştan onların televizyon bağımlısı hale gelmelerini önlemek. Bu da yasaklamalarla değil elbette. Televizyonu yasaklar ve kapatır ama yerini dolduracak olumlu bir etkinlik koymazsanız başarılı olmanız mümkün olmayacaktır. Evde yasaktır izleyemez ama gittiği yerde gözünü televizyondan alamayan çocuklar meydana gelir. Yapılması gereken bebek etrafıyla ilgilenmeye başladığı andan itibaren ilgisini olumlu şeylere yönlendirmektir. Bebeğinizin televizyona ilgi gösterdiğini fark ettiğiniz anda onun ilgisini kendinize çekin, onunla konuşun, farklı şekil ve renklerdeki araç gereçlerle iletişime yönlendirerek ona keyifli zaman geçirtin, sürekli bu yolu izlerseniz büyüme sürecinde onun televizyona çok fazla ilgi göstermediğini fark edeceksiniz. Çünkü onun için daha fazla keyif alacağı şeyleri sunmuş oluyorsunuz siz. Daha büyük çocuklar içinse, birlikte oynanan oyunlar, aktiviteler, kitap okuma, dua ve Kur’an dinleme organizeleri yaparak hem zihnini hem ruhunu besleyerek dikkat ve ilgisini yönlendirmeniz mümkün olacak. Hayatımıza bir göz atalım içimizde kaç anne-baba akşam evde çocuklarıyla onların hoşuna giden aktiviteler de bulunuyor. Anne-babalar şuna çok dikkat etsinler, eğer kendileri televizyon izliyorlar ve bunu yaparken her şeyden dikkati kopararak sadece tv’ye yoğunlaşıyorlarsa bu konuda çocuklardan farklı bir davranış beklemesinler. Hangi program olursa olsun, ne izliyorsanız izleyin; haber, tartışma, belgesel, film her ne izliyorsanız izleyin bu esnada aile fertleriyle de sürekli bir iletişim halinde olun. Unutmayın ki sizler modelsiniz ve çocuklar tarafından sürekli gözlemlenip, taklit ediliyorsunuz. Sizin alışkanlıklarınız kontrollü olursa onlarda daha kontrollü ve sağlıklı alışkanlıklar edineceklerdir. Sizler anne-baba olarak tv karşısında daha az vakit geçirin, onun yerine günde bir-iki saatinizi çocuklarınıza ayırın, onlarla oyun oynayın, çocuk olun onlarla ve inanın bu onlara en iyi eğitim veren okuldan, en pahalı oyuncaklardan ve en iyi kitaplardan daha çok şey öğretecektir. En önemlisi de onun kişilik gelişimine sayısız faydalar sağlayacaktır. Bırakın ekonomiyi, siyaseti, kim ne demiş ne yapmışı. Zaten kısıtlı zamanlarda bir araya gelinen aile ortamınızı çocuklarınızı ruhsal açıdan sağlıklı, kişilikli, kendine ve çevresine saygılı ve vazifelerini öğrenip-hayata geçiren bir birey olarak yetiştiren bir mektep haline getirin. Siz, size emanet verilen bu hazineleri en güzel şekilde korumak ve bu madeni en güzel biçimde işleyip onu en değerli varlıklar haline getirmekle yükümlüsünüz. Bu konuda gevşeklik gösterme lüksümüz yok. Onlardan biz sorumluyuz. Ve onların o işlenmemiş tarlalarına ne ekersek onu biçeriz. Onlara karşı daima yumuşak, sevecen, ilgili ve onları dikkate alan anne-babalar olarak yaklaşırsak daha sağlıklı bireyler yetiştiririz. Bunu onların hem bu dünyada hem de ahiretteki mutluluğa ulaşabilmeleri için yapmalıyız. Sağlıklı düşünemeyen, sağlıklı hissedemeyen bir bireyden hem hayat sahnesinde hem de İslami vazifelerini yerine getirme noktasında başarı beklemek fazlaca hayalperestlik olsa gerek. Biz vazifelerimizi bilmez ya da gevşek davranırsak yaşanan yanlışların sorumlusu biz oluruz.
İlahi! Bizlere sana en güzel şekilde kulluk edip vazifelerimizi en güzel şekilde yerine getirmeyi ve sana en güzel şekilde kulluk eden ve vazifelerini en güzel şekilde yerine getiren salih evlatlar yetiştirmeyi nasip eyle!
Zeynep ERKUTCAFERILIK