• Nombre de visites :
  • 2603
  • 12/2/2017
  • Date :

İslam'da Kadının Şahsiyeti ve Hicab (3)

islamda kadının şahsiyeti ve hicab (3)

 

Ali bin İbrahim'in Tefsir'inde şöyle geçer: Ayetin inme nedeni şudur ki, müslüman kadınlar akşam, yatsı ve sabah namazı için camiye gidip Peygamber'le cemaat namazı kılıyorlardı. Bazı gençler onların yolunun üzerinde oturup onları rahatsız ediyorlardı. Bu yüzden yukarıdaki ayet indi ve bu eziyetleri engellemek için müslüman kadınları İslami tesettüre riayet etmeye davet etti."[21]

İbn-i Cevzi bu hususta Süddi'den şöyle naklediyor:

"Fasık kimseler, gece evinden dışarı çıkan kadınları rahatsız ediyorlardı. Örtülü bir kadını gördüklerinde bu kadın, hürdür deyip onu takip etmiyorlardı. Ancak örtüsüz olduğunu gördüklerinde onu takip ederek rahatsız ediyorlardı."[22]

Bu ayet-i mübarekede iki konu hakkında konuşacağız:

1 - Çoğulu "celabib" olan "cilbab" kelimesinin manası, bu kelimenin sözlüklerde yer alan ve halk arasında kullanılan anlamı. 

2 - Kadınların iffetli tanınmasında ve fırsat peşindeki zevk düşkünlerinin tecavüzünden korunmasında örtünmenin rolü ve başka bir deyişle, hicabın felsefesi.

Cilbabın Anlamı:

Bu kelimenin sözlük anlamını bilmemiz, ayet-i kerimenin asıl maksadını anlamamız için faydalı olacaktır. 

Şimdi, muteber lügat ve tefsir kitaplarına müracaat ederek cilbabın anlamını araştıralım: 

Zemahşeri "Keşşaf" adlı tefsirinde cilbabı şöyle açıklamıştır:

"Cilbab, kadının başına attığı başörtüsünden büyük ve cübbeden küçük, geniş bir elbisedir."

İbn-i Abbas'tan şöyle nakledilmiştir:

"Cilbab, yukarıdan aşağıya bedenin tümünü kapsayan bir aba ve örtüdür." 

Lisan-ül Arab şöyle diyor:

"Cilbab, gömlek ve başörtüsünden geniş, abadan kısa bir örtüdür ve kadın onun ile baş ve göğsünü kapatır.

Ehl-i Sünnet'in muasır alimlerinden olan Sabunî de: "Bütün müfessirler cilbabın vücudun tüm âzasını örten bir örtü olduğu görüşündedirler."[23] diye yazıyor.

Başka tefsir ve lügat kitaplarında da yukarıdaki manaya benzer manalar geçmektedir. 

Celabib'in anlamını belirlemek için bu kadar araştırmayla yetiniyoruz. Lügatcılar ve müfessirlerin bu kelimeden ne anladıkları aydınlığa kavuşması için yukarıda geçen sözlere dikkat etmek gerekir. Onlardan nakledilen sözlere iyice dikkat edilirse cilbabın baş ve boyunu örten başörtüsünden, başka bir şey olduğu anlaşılmaktadır ki bu, çeşitli örf ve adetlere göre bazen cübbe, bazen çarşaf ve bazen de başka bir şekilde olabilir. Bu elbisenin özelliği, onun dar ve bedene yapışkan olmayıp vücudun güzelliklerini örtecek bir şekilde geniş ve uzun oluşudur. Kadın, bu elbiseyi giyerek kendini yabancı erkeklerin dikkatini çekmiyecek bir hale sokar. Buna göre vücudun hacmini gösteren örtünmenin yeterli olmadığı, vücudun âzasını örtmenin yanısıra, vücudun cazibelerini de örten bir örtünmenin gerekli olduğu ortaya çıkar.

Hicabın Felsefesi

Önceden de söylediğimiz gibi mezkur ayetin son bölümünde "bu iş onların tanınıp incitilmemeleri için daha uygundur." diye buyurarak örtünmenin felsefesine değinilmiştir. Bunu şöyle açıklayabiliriz: 

a) Örtünmenin, müslüman kadının saygınlık ve şahsiyetindeki tesiri

b) Örtünmenin saldırı ve eziyetlerden muhafazadaki rolü

Kadın ve erkek, genel insani temeller açısından eşit olmalarına rağmen kadının, kendi türüne mahsus olan incelik ve kibarlığı açısından erkeğe kıyasla hissedilen ve inkâr edilemez bir farkı var. Erkeğin de erkeklik açısından gönül bağlaması ve göz gezdirmesi inkâr edilemeyecek bir gerçektir. Hadislerde "el-mer'etü reyhanetün", yani "Kadın bir çiçektir." diye geçmektedir. Bu, kadının yaratılışı açısından ne kadar ince ve hassas bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Böyle bir yapıya sahip olan bir varlık eğer gereğince muhafaza edilmezse, aklın ve dinin belirlediği sınırlar dahilinde korunmazsa çiçek gibi solup özelliğini yitirecektir. 

Bu zerafet, incelik ve güzelliği kadına veren ilahî hikmet üzerine kurulu yaratılış sistemi, kadındaki iffet eğilimini daha bir güçlü kılmıştır. Hadislerden, kadındaki iffet ve hayâ eğiliminin erkektekinin on katı fazla olduğu anlaşılmaktadır. (Mekarim-ül Ahlak, s.238) İşte örtünme bu ilahî fıtratın bir tezahürü ve nişanesi mesabesindedir.

Elektirik kablosunun iki müsbet ve menfi kutbu çıplak bırakıldığında yangın ve ölüm icad eder. Ama uygun bir şekilde kullanıldığında hayat için gerekli olan birçok araçları devreye sokar. Yine kadın ve erkek arasında sınırsız ilişki kurulur da, bu ilişkiler engellenmezse dünyayı fesad ve felakete sürükler. Ama dini ölçüler çerçevesinde mâkul ve mantığa uygun sınırlamalarla hareket edilirse kadın ve erkek arasındaki ilişkiler insan neslinin bekâsına, ilerlemesine ve kemala doğru yükselmesine neden olur.

İklim ve geleneklere uygun bir nevi hicabın bütün asırlarda kadın ve kızlar arasında var olup günümüzde de devam etmesi ve tarihte varlıklarını sürdürebilmiş uygarlıkların sürekli olarak kadın ve erkek arasında belirli sınırlamalar koymaları sözümüzün doğruluğunu gösteren tarihi bir delildir.

Kur'an-ı Kerim, kadının toplumdaki onur ve itibarını sağlayan etkene değinerek müslüman kadınları makamına uygun örtünmeye davet ediyor. Onların, iffet ve hicab örtüsüyle kendilerini örtmeleri zevk düşkünlerinin kendilerini rahatsız etmelerine ve sarkıntılık yapmalarına engel olur. Bunun karşısında adeta piyasaya sunarcasına kendini süsleyen, güzelliğini herkese göstererek dikkatleri üzerinde toplayan kadın, bu işiyle kendi değerini düşürmüş, kendini alçaltmış, onur ve şerefini yitirmiş olur.

Kısacası Kur'an-ı Kerim pekiştiği müslüman kadınlardan tavır ve davranışlarında insanlığa iffet ve iman örneği olmalarını istemektedir.

* * * * *

"Ey Peygamber'in hanımları, sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümid eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin, evlerinizde oturun, eski cahiliyede olduğu gibi açılıp saçılmayın." (Ahzab/32-33)

Peygamber'in Hanımlarının Ağır Sorumluluğu

Bir insanın sorumluluk haddini, onun içtimai konumu belirler. Buna göre, akrabalık veya evlilik yoluyla Peygamber'e (s.a.a) yakınlığı olan bir ferdin, belirgin bir içtimaî konuma sahip olduğundan sorumluluğu daha ağırdır ve halkın da ondan beklentisi daha çoktur. Bunun için, Peygamber'in hanımlarından da beklenen, diğer kadınlara örnek olacak derecede iffetli olmalarıdır. Bu hususta İmam Bakır'dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:

"Onların sevap ve azapları iki kattır." (Tefsir-i Kumî)

Örneğin, din aliminden beklenen, halkın herhangi birinden beklenenden daha çoktur. İslam'ın hakim olduğu bir ortamda müslüman kadından beklenen, gayr-i İslami bir ortamda yaşayan bir kadından beklenenden daha çoktur. Sevap ve azap da bu çerçevede değişebilir.

Hükmün Peygamber'in Hanımlarına Mahsus Olmayışı

Bu ayette Peygamber'in (s.a.a) hanımlarına yönelik zikredilen görev ve sorumluluklar onlara özgü olmayıp diğer kadınlar için de geçerlidir. Aralarındaki tek fark şu ki, Peygamber'in (s.a.s) hanımları diğer kadınlara nazaran sorumlulukları daha ağır olduğu için çok daha dikkatli olmaları gerekir. 

Bazı müfessirlerin de söylediği gibi İlahi ahkâm önce Peygamber'in ailesine iniyor, daha sonra başkalarına bildiriliyordu. Hicab ve iffet konusunda da anen böyle olmuştur. (Revai-ül Beyan c.2, s.379)

Kadının Yabancı Bir Erkek İle Konuşması

Ayette geçen "yumuşak ve çekici konuşmayın" hükmünün gereğince Peygamber'in hanımları ve müslüman kadınların yabancı erkeklerle yumuşak ve çekici bir tarzda konuşmaları yasaklanmıştır. Çünkü kadının yumuşak bir tarzda konuşması fesada yol açabilir. 

Ama ciddi konuşmak, yabancı erkeğin kalbinde ona karşı bir isteğin oluşmasını önler. Bu yüzden müslüman kadınların mahrem olmayan erkeklerle konuşmaları ciddi ve zaruret miktarınca olmalıdır.

Tokalaşmak ve Şakalaşmak

Peygamber'in, şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Yabancı bir kadınla tokalaşan kimse kıyamet günü zincirle bağlanmış bir halde gelir ve ateşe atılır. Allah, yabancı kadınla deyip gülen kimseyi her kelimesi için bin yıl hapsedecektir."[24]

--------------------------------------------------------------------------------

[16]- Ahkâm-ul Kur'an, Mukaddes-i Erdebili, s.544. 

[17]- Ahkâm-ul Kur'an, s.544. 

[20]- Haşiyeli Urvet-ül Vüska. 

[21]- Tefsir-i Kumi,c.2, s.366. 

[22]- Revai-ul Sabunî, c.2, s.377, Suyuti'nin ed-Dürr-ül Mensur'undan naklen. 

[23]- Revai, c.7, s.378. 

[24]- Vesail-üş Şia, c.7, s.143.

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)