İslam'da Kadının Şahsiyeti ve Hicab (1)
Hicab ve kadının toplumdaki yeri geçmiş asırlardan günümüze dek ilmi kitap ve dergilerde incelenerek, araştırılan konulardandır.
Son yüzyılda Batı zihniyet ve kültürü İslami ülkelere sızdı ve müslüman kadınların ideallerini alt-üst ederek; ahlak, gelenek ve itikadi değerlerinin çoğunu değişime uğrattı. Ne yazık ki, fikri ve itikadi gerçeklerin batı ve batı hayranlarının menfi propagandasına hedef olması, ahlakî ve dini esaslarımızı yıkmayı hedefleyen İslam düşmanlarının siyasetleri sonucunda müslüman kadın, yabancıların örf ve geleneklerine körü körüne uyan bir fert haline geldi. Hatta bazı kesimler müslüman kadının iffet ve haysiyetine karşı tertiplenen bu saldırıları meşrulaştırmak yolunu bile aramaya kalkışarak İslam'da örtünme, başı örtme diye bir emrin olduğu hususunda şüphe uyandırmaya başlamışlardır.
"Acaba hicab tamamen İslami bir emir ve sünnet mi, yoksa bazı yersiz bağnazlıklardan mı kaynaklanıyor?" sorusu kanaatimizce, hiç olmazsa bazı aldatılmış fertler için söz konusu olduğundan, Kur'an ve sünnet ışığında İslam'da tesettürün hüküm ve sınırlarını açıklamaya çalışacağız. Maksadımız Kur'an, sünnet ve İslami örfde özel bir yeri olan ve mukaddes İslam dininin inkar edilemiyecek zaruretlerinden biri sayılan hicab meselesini İslam çerçevesi içerisinde çeşitli yönlerden ele almak, hüküm ve hikmetini kısaca açıklamaktır. Aynı zamanda hicabın kök ve temelinin, hangi ırk ve soydan olursa olsun, kadının fıtratında yer aldığını aydınlatmak için kadının hicab, iffet ve kendini koruma meselesini tarihi açıdan araştırmamız gerekecek. Çünkü fıtrat ve İslam'a aykırı olan her hareket, insanlığın şahsiyet ve varlığına inen bir darbe demektir. Bu yüzden kadının fıtri özelliklerinin neyle uyum sağladığı aydınlatılmalıdır.
Kur'an, Hadis ve Fıkıhta Hicab
Örtünme, her şeyden önce kadın ve erkeğin birbirlerine karşı riayet etmeleri gereken bir hükümdür. İlişki ve dolayısıyla bakma olmazsa hicabı söz konusu etmek kökten boş ve abes bir şey olur. İşte kadınların örtünme gerekliliği, mahrem olmayan erkeklerin onları görmelerinden kaynaklanıyor. Çünkü birbirine yabancı olan kadın ile erkeğin örtüsüz ve ölçüsüz ilişkileri, şehvet kıvılcımlarını tutuşturarak, onların hayatını sağlık ve istikrar rayından çıkartarak, hayvanî bir yaşantıya ve bedbahtlığa çevirebilir. Önce, bu konuda inen ve genelde Nur ve Ahzab surelerinde yer alan ayetleri mealen naklederek daha sonra bazı nükte ve imalarına değineceğiz. Ve gerektiğinde konu hakkındaki hadislere baş vuracağız.
"Ey Muhammed! Mü'min erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu onların arınması için daha iyidir. Allah hiç şüphesiz onların yaptıklarından haberdardır.
Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesnâ, açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya kayınbabaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kadeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınlar veya câriyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçileri ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsün bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, saadete ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah'ın hükmüne dönün."[1]
Bakmak ve Sınırı
Bu ayetler, mahrem olmayan erkek ve kadının birbirine bakmasının haram olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ama bunun sınırı bu ayetlerde tam olarak belirlenmemiştir. Bu gibi konularda Kur'an ve sünnetten hüküm çıkarma yeteneğine sahip olan büyük fakihler görüş ileri sürebilirler.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
"Bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Nice bakış var ki, uzun bir hasrete sebep olur."[3]
İmam Sadık'ın (a.s) sözünde iki husus dikkati çekiyor:
1. Husus: Bakmak, şeytanın eliyle atılan zehirli bir oktur. Zehirli ok yalnızca isabet ettiği noktayı değil, zehiri bütün bedeni etkilemektedir. Bakmak da bunun gibidir. Göz bir manzaraya baktığında eseri sinirler vasıtasıyla beyne intikal eder ve oradan da vücudun cinsel şehvetle ilgili organlarına sirayet eder. Fert bu tahrikler neticesinde başka günahları yapmayı düşünür. İmam Sadık'ın (a.s) başka bir hadisde buyurduğu gibi:
"Arka arkaya sürekli bakmak, şehvet tohumunu kalbe serper. Ve bu, bakanı fitneye itme için kafidir."
2. Husus: Bakmanın, işlenen bu haramdan dolayı tesiri ve ahiretteki azabı dışında daima göz otlatan adam, gözü görüp arzuladığına ulaşamamasından kaynaklanan moral bazukluğu (asabilik), hasret ve üzüntüye düçar olur. Ve bu durum bazen bir nevi deliliğe dönüşür. Vurguna uğrayan aşıkların intihara teşebbüs etmeleri gibi olayların başlangıç noktası şüphesiz bakmaktır.
Bakış, iki ayrı cinsten olan namehrem erkek ve kadının gayr-i meşru irtibatının sağlanması yolundaki ilk kıvılcımdır. Onun ardından ise yakıcı bir ateş gelir. Bu yüzden İslam, tahriklerin önü alınması ve istenmeyen sonuçların doğmaması için bakmayı haram ve yasak etmiştir.
Şia ve Ehl-i sünnet kaynaklarında, Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) şöyle buyurduğu zikredilmiştir:
"Bakışına bakış ekleme (istemeden vuku bulan); birinci bakış senin içindir (caizdir) ikinci bakışa ise hakkın yoktur (caiz değildir)."[4]
Diğer bir hadiste ise şöyle yer almıştır:
"Birinci bakış senin içindir (istemeden olduğu için caizdir), ikinci bakışa hakkın yoktur (caiz değildir), üçüncu bakış ise helak olmaya yolaçar."[5]
Başka bir hadiste şöyle okuyoruz:
"Fazl b. Abbas güzel yüzlü bir genç idi. Bir gün Resulullah ile birlikte merkep üzerinde hareket ederlerken Husamiye adlı bir kadın gelip ondan bir soru sorduğunda Fazl ile bakışmaya başladılar. Peygamber (s.a.a) eli ile Fazl'ın yüzünü çevirdi ve amelen iki namahremin birbirine bakmasını önledi."[6]
Kısacası, birçok hadiste yer alıp fakihlerin de fetva verdikleri gibi eğer aniden erkeğin gözü namahrem bir kadına ilişirse bakmaya devam etmemeli ve gözünü çevirmelidir; aksi takdirde günâh işlemiş olur.
Haram bakıştan ve her türlü günâhtan kaçınmak imanın sağlamlaşmasına ve güçlenmesine sebep olur, ruh ve nefsin temizliğine yol açar. Bu hususta birçok hadis vardır. Örneğin, İmam Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:
"Bakmak, şeytanın zehirli oklarından biridir. Allah'ın rızası için ondan kaçınana, Allah lezzetini tadacağı bir emniyet ve iman bağışlar."[7]
Peygamber'den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir :
"Allah, gözü bir kadının güzelliklerine takılıp da ona bakmayan her müslümanı, lezzetini tadacağı bir ibadete muvaffak eder."[8]
Göz sarkıntılığının cezası hakkında da İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
"Her kim günaha gözünü daldırır ve sonra tövbe etmezse, kıyamet günü Allah, onun gözünü ateşle doldurur."[9]
Kadının Erkeğe Bakması
Buraya kadar erkeğin, namahrem kadına bakması hakkında konuştuk. Şimdi ise kadının namahrem erkeğe bakmasını yasaklayan hadislere bakalım.
Yüce islam Peygamber'i (s.a.a) şöyle buyuruyor:
"Gözünü kocasından başkasıyla veya herhangi bir namahreme bakmakla tatmin eden kadına Allah'ın gazabı artar ve amellerini zayi eder."[10]
Yukarıdaki hadis "Müstedrek" kitabında şöyle nakledilmiştir:
"Gözünü, mahrem olmayana bakmakla doyuran kadına Allah'ın gazabı şiddetlenir..."
Bu hadiste evli ve kocasının olması kaydı yoktur. Sünni ve şii kaynaklarında az bir farkla nakledilen başka bir hadis ise şöyledir:
"İbn-i Ümmi Mektum" adında bir adam Resulullah'in (s.a.a) huzuruna girmek için izin istedi, Peygaber'in hanımlarından Aişe ve Hafsa onun yanında idiler. Resulullah (s.a.a) onlara: "Kalkın, odanıza girin." diye buyurdu. Onlar, "o kördür." dediler. Peygamber (s.a.a): "O sizi görmüyorsa siz onu görüyorsunuz." buyurdu.[11]
Zikredilen ayet ve hadislere dayanarak bütün İslam fakihleri erkeğin yabancı kadına ve kadının yabancı erkeğe bakmasının haram olduğuna hükmetmişler ve bunu dinin zaruriyatından saymışlardır.[12]
Fakihler arasında bir tek ihtilaf konusu, yüz ve ellerin istisnası hakkındadır. Bazı fakihler yüz ve ellere (bileğe kadar) şehvetle bakılmazsa ve fitneye düşme korkusu da olmazsa bir sakıncası yoktur, demişlerdir. Ama eğer lezzet ve şehvet kastıyla bakılırsa yüz ve ellere bakmak bile bütün fakihlerin görüşünce haramdır.[13]
[1]- Nur/30-31.
[2]- Vesail-üş Şia, c.17, s.139.
[3]- Vesail-üş Şia, c.17, s.138.
[4]- Sünen-i Ebi Davud, c.2, s.246; Revai-ul Beyan Fi Ayat-i Ahkam-il Kur'an, c.2, s.151; Tirmizi ve Ahmed'den naklen:
"Bakmak, tekrar etmeye değmez. Çünkü ilk bakışın lezzeti bakan içindir. İstekle bakılan ikinci bakış ise onun zararınadır."
[5]- Vesail-üş Şia, Nikahın mukaddime babları, bab: 104, Hadis:3. Başka bir hadiste de şöyle geçer: "(İstekle bakılan) ikinci bakış bakanın zararınadır, üçüncü bakış ise onu helak ve mahveder.
[6]- Revai-ul Beyan, c.2, s.156, Buhari ve Müslim'den naklen.
[7]- Vesail-üş Şia, c.7, s.139.
[8]- Revai-ul Beyan, c.2, s.152, Müsned-i Ahmed'den naklen.
[9]- Vesail-üş Şia, c.7, s.14.
[10]- Vesail-üş Şia, c.7, s.72.
[11]- Vesail-üş Şia, c.7, s.172; Müstedrek-ül Vesail, s.468; Zemahşeri'nin Keşşaf tefsiri, Ebu Davud'dan naklen Nesai ve Ahmed, Mekarim-ul Ahlak, s.233.
[12]- Cavahir-ul Kelam, c.29, s.75, yeni baskısı.
[13]- Cevahir-ul Kelam; Revai-ul Beyan, c.2, s.157.