Amerika'nın engelleyici girişimlerine rağmen Filistin'in resmen tanınması
Amerika koşulsuz olarak Siyonist İsrail rejiminin işgalci, yayılmacı ve katliamcı varlığını desteklemektedir. Buna rağmen Filistin halkının temsilcilikleri büyük bir itibar görmektedir.
Yedioth Ahronoth Siyonist gazetesinin yayınladığı rapora göre, Dünya'da Filistin'in elçilik ve siyasi temsilcilik sayısı Irkçı İsrail'inkinden daha fazladır. Yedioth Ahronoth gazetesinin bildirdiğine göre, Filistin topraklarında diğer ülkelerin 103 siyasi temsilciliği bulunuyor. Hâlbuki İşgal altındaki Filistin topraklarının bir parçası olan İsrail'de siyasi temsilcilik sayısı 102'dir. Filistin'in yurtdışındaki temsilikcilik sayısı 95 'tir İsrail rejiminin temsilcilik sayısı ise sadece 78'dir. Parlamenter demokrasinin olduğu, dünyaya dağılmış, en fazla mülteciye sahip Gazze ve Batı Şeria’nın tümününü ifade eden Filistin devletini tanıyan 137 ülkedir. Filistin’i tanıyan ilk Batılı ülke ise İsveç’tir. (30 Ekim 2014) İsveç'ten ayrı olarak, İrlanda, İspanya ve Fransa gibi AB ülkeleri de Filistin’i tanımıştır.
Filistin 23 Eylül 2011’de Birleşmiş Milletler’e tam üye ‘devlet’ statüsü kazanmak amacıyla, BM Genel Sekreteri Ban ki-Mun’a başvurdu.
Filistin 31 Ekim 2011’de UNESCO Genel Konferansı’nın kararı ile kurumun 194’üncü üyesi oldu. Bir gün sonra 1 Kasım 2011 ABD, Filistin’in UNESCO’ya üyelik başvurusu kabul edilince, örgüte Kasım 2011’de yapmayı planladığı 60 milyon dolarlık ödemenin iptal edildiğini duyurdu.
BM 30 Kasım 2012’de Filistin’in BM’deki ‘gözlemci kuruluş’ statüsünü üye olmayan gözlemci devlet statüsüne ‘yükseltme’ verme kararını aldı. BM Genel Kurulu’ndaki oylamada BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üyesinden Fransa, Rusya ve Çin Filistin’in devlet olarak tanınmasını kabul ederken, Siyonizm'in kurucu babası İngiltere çekimser kaldı ve ABD hayır oyu kullandı.
Bilindiği gibi; Osmanlı yönetiminden İngiliz mandasına geçen Filistin bölgesi, İngilizlerin göçmen Siyonist Yahudi yerleşimcilere ve siyonist terör örgütlerine destek vermesi ve Yahudi çetelere göz yumması sonucu Amerika Başkanı Truman'ın kararıyla ‘İsrail’ adında gayri meşru bir terör devlet 1947’de kurulmuştur. O tarihten günümüze kadar ırkçı İsrail rejimi Filistin halkını katliamdan geçirip sürgün ederek, İslam topraklarının bir parçası olan Filistin'de çatışmaların ve savaşın eksik olmadığı bu görülüyor. Bu katliam ve sürgünlere karşı direnmek, Filistin topraklarını Siyonist çetelerin işgalinden kurtarmak amacıyla Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) tarafından 5 Kasım 1988’de Filistin’in bağımsızlığı ilan edildi. Bu bağımsızlık ilanı Cezayir’de yapılmış ve o dönemde Filistin’in yekvücut haline gelme yolundaki en önemli aktörlerinden Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Filistin topraklarında hiçbir kontrolü de bulunmamaktaydı. Günümüz de Filistinliler, haklarını ihya etmek amacıyla iç uzlaşmaya doğru hareket etmektedirler. BM Genel Kurul, 11 Aralık 1948’deki üçüncü olağan oturumda 194 sayılı kararı ile Filistin sorununun çözüm yollarını belirledi. Bu karara göre, Filistinli mültecilerin Evlerine geri dönmeleri ve komşularıyla huzur içinde yaşama şartları sağlanmalıdır. Buna ilaveten Kudüs’e uluslararası statü verilmesi ve Filistin’deki kutsal mekânların korunması ve serbest erişimin sağlanması gerekir. Ancak terörist İsrail devleti BM'nin bu kararı dahil yaklaşık 110 kararını hiçe saymış ve ayaklar altına almıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçen sene aralık ayı sonunda ilk defa olarak Siyonist İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarında yasa dışı tüm yerleşim faaliyetlerini "derhal ve tamamen" durdurmasını talep etti. Bu karara ilk defa olarak Amerika'nın çekimser oyuyla kabul edildi. HAMAS liderlerinden Halid Meşal de bu kararı değerlendirerek " Siyonist İşgalcilerin her gün Filistin halkının topraklarını yeni Siyonist göçmenler için yerleşim yerleri açarak, işgallerini adım adım yaydıklarını, BM'nin işgal ve Yahudileştirme sürecini durdurmak için daha fazla kararlar alması gerektiğini belirtti.
Pars Today