İnsan Neden Sinirlenir?
Neden Sinirleniriz?
Sinirlenmek kısaca herhangi bir olay yada durum karşısında gösterilen tepki olarak tanımlanabilir. Aslına bakılırsa sinirlenmek bir çeşit refleks sonucu vücut tarafından eylemin dönüştürülmesidir. Kimi zaman öfke kontrolü denen bir durumdan bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Öfke kontrolü denen şey aslında sinirlenen insanın gösterdiği tepkiyi bir şekilde sınırlamayı öğrenmesidir.
Insana acı veren kötü bir davranışın, kişinin ruhunda uyandırdığı kızgınlık, intikam duygusu ve cezalandırma isteği anlamına geldiği ifade edilmektedir.
Öfkelenmek, sinirlenmek insanların sosyal yaşantısında iyi bir davranış olarak görülmediği gibi, İslam dini de öfkelenmeyi kınamıştır. Bir insan öfkelendiği zaman kalp atışları hızlanır ve kan basıncı artar. Dolaşım hızı artan kan beyine hücum eder ve beyinde birikme yapar. Beyin beklenenden fazla kanla karşılaştığı için işlevi yavaşlar ve insan aklını iyi kullanamaz. Bazen bu ileri boyutlara giderse beyin kanamasından insan hayatını kaybedebilir. Aklımız bizlerin en büyük sermayesidir. Görüldüğü gibi insanın en büyük sermayesi olan aklı, öfke yüzünden işe yaramaz hale gelmektedir. Ehl-i Beyt İmamları’nın buyruklarında geçen “Hâkim sinirli anda karar vermemelidir” sözünün nedeni ortadadır. Zira sinirli insan aklını kullanamamaktadır. Nihayetinde verdiği kararlar akıl muhakemesi neticesinde değil de duygu yoğunlu altında verilmiştir.
Evet, sinirlenmek insanın insanlık sermayesi olan aklını elinden alır. Bundan dolayı da İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur. “Öfkelenmek tüm kötülüklerin anahtarıdır.”2 Aklını kullanamayan bir insan tehlikelidir. Her an kötülük yapıp hataya düşebilir. Bu hadisin iyi anlaşılabilmesi için bir örnek verelim. Bir kişinin, bir başka kişiye yapmış olduğu bir hatadan dolayı ona sinirlendiğini ve onu öldürmek istediğini varsayalım. Hatalı olan şahsı öldürmek isteyen kişi, bir an öfkesine hâkim olup onu öldürürse neler olabileceğini düşünse; yıllarca hapse dayanamayacağını, hapse girerse ailesinin perişan olacağını, karşı tarafın çocuklarının ve ailesinin mağdur olacağını aklından geçirse, adamı öldürmekten vazgeçecektir ve böylece önemli bir kötülük önlenmiş olacaktır. Bu durumda İmam Cafer Sadık’ın (a.s) sözü daha iyi anlaşılmaktadır. “Öfkelenmek tüm kötülüklerin anahtarıdır.”
İslam dininde sinirlenmek haram edilmemiştir. İslam dini, kişinin öfkesini ortadan kaldırmasını değil de öfkesini kontrol altına almasını istemektedir. Bundan dolayı Hz. Resulullah (s.a.a) bir hadisinde sirkenin balı bozduğu gibi gazabın da (öfke/sinir) imanı bozduğunu belirtmiştir.3 Hadise biraz dikkat edersek öfkelenmenin imansızlık sayılmadığını görürüz. Resulullah, sadece böyle bir imanın insanın işine yaramayacağını belirtmiştir. Bal çok faydalı bir yiyecektir, bunun yanında sirke de faydalıdır, ancak bal ile sirke karıştığı zaman, sirke balın faydasını ortadan kaldıracaktır. İman, ona amel edenlere faydalar sağlar. Ama aşırı öfkenin içinde olduğu bir imanın insana faydası olamaz. Çünkü öfkeli anında insanı, aklı değil öfkesi yönetir. Bu nedenle insan sıkça hataya düşebilir. Bu durumda insan manevi değerlere istediği gibi sarılamaz.
Hz. Resulullah “Cesaretli kişi, öfkeli anında öfkesine hâkim olandır.”4 buyurmuştur. Öfkeli haldeyken bağırıp çağırmak, etrafa zarar vermek, herkesin yapabileceği bir iştir. Zira o anda akıl çalışmaz ve insan geçici bir delilik yaşar. Deli insanlarında nasıl davrandığı ortadadır. Öfkeli haldeyken bağırıp çağırmak, etrafa zarar vermek marifet değildir. Marifet, zor olan öfkeli anda, öfkeye hâkim olup akıllıca davranmaktır.
Öfkeli insan kendisine hâkim olamadığı anda mutlaka hata yapar. Bu hususta Ehl-i Beyt’ten (a.s) gelen bir hadiste “Öfkelenen insan cehenneme girmeden rahatlamaz.” diye buyrulmuştur. Biraz önce de ifade edildiği gibi öfke, insanı hataya sevk eder. Hataya düşen insanın da kıyametteki alacağı ceza mutlaka ki cehennemdir. İmam’ın “…cehenneme girmeden rahatlamaz.” buyruğundaki maksat, öfkeli insanın intikam peşinde olacağı, sinirini yatıştırmak içinde hatalı davranacağıdır.
İslamî kaynaklara göre gazap, üç kısımdır: 1- Aşırı öfke (ifrat) 2- Hiç öfkelenmemek (tefrit) 3- Kontrollü öfke (itidal). İslam dini, birinci kısım olan aşırı öfkeyi kınamıştır. Biraz önce belirttiğimiz öfkeyi yerici hadisler buna işaret etmektedir. İkinci kısım olan hiç öfkelenmemeği de İslam dini kabul etmemiş ve bu durumu korkaklık olarak tanımlamıştır. İslam’ın kabul ettiği üçüncü kısım olan kontrollü öfkedir. İslam, insan da öfkenin var olması gerektiğini savunmuştur.
İslam dininde öfkenin haram olmadığını belirtmiştik. Öfke, haram olamaz. Çünkü insanın hayatını devam ettirebilmesi için öfke mekanizmasının iyi çalışması gerekir. İnsanın ailesine, namusuna sahip çıkabilmesi için veya malını bir başkasına kaptırmamak için öfke duygusunun var olması gerekir. Başkalarının, bir insanın malına, namusuna, ülkesine vs. dokunmaması için öfke duygusu var olmalıdır.
İslam dini, öfkeyi ortadan kaldırmak istememiş, sadece onun yerinde ve zamanında kullanılmasını önermiştir. Yani öfkenin kontrol altına alınmasını istemiştir.
Sinirlenmek aslında çok doğal bir reflekstir! Bu refleks, insan kendisini bir tehlikenin içinde hissettiğinde veya kendisinin canına veya sevdiği bir şeye bir saldırı olduğunda ortaya çıkar! Mühim olan bu refleksi kontrol edebilmek ve doğru yerlerde kullanabilmektir! Mesela bir maç için birbirine siirlenen ve sonuçta birbirini yaralayanlar bu refleksi yanlış kullananlardır! Halbuki birisi sizin canınıza veya namusunuza kastettiğinde eğer sinirlenip ona müdahale ediyorsanız işte bu durumda refleks doğru bir amaca hizmet etmiş olur!
Renkli not