Şirk Dininin Kurucuları ve Koruyucuları (2)
Öyleyse tarih boyunca dünyada hüküm süren şirk dininin, cehaletten ve insanların doğa olaylarından kaynaklanan korkularından doğduğu düşüncesi doğrudur. Hâlbuki İbrahimî dinler aşktan, insanın, tek hedefe ve kâinattaki tek rabbe kendisini adamasından, varlıktaki tek kıbleye yönelmesinden, ruhî, fikrî ve sosyal her tür ihtiyacına cevap veren mutlak cemal, kemal ve celal sahibine olan bağlılığından doğmuştur.
İbrahimî dinlerin peygamberleri, maddî, manevî ve sosyal bütün egemen güçlere ve (F. Bacon'un ifadesiyle) zihnî, beşerî, ekonomik ve maddî her tür puta karşı çıkmışlardır. Kendilerini ve mensuplarını, statükoyu değiştirmek ve Kur'an'da peygamberlerin gönderiliş amacı olarak gösterilen adaleti sağlama ve sürdürme konusunda sorumlu görmüşlerdir.
Bütün bunlardan hareketle varmak istediğimiz nokta şudur: Tarih boyunca din, dinsizliğe karşı değil, dine karşı olmuş ve dinsizlikle değil, din ile savaşmıştır.
Bilgi, basiret, aşk ve insanlığın fıtrî adanmışlığı üzerine kurulmuş olan tevhit dini, cehalet ve korkudan doğmuş olan şirk dininin karşısında yer almıştır. İnkılabi bir din olan tevhit dini daima, sahih inançları tahrif etmek ya da sahte inançlar ve tanrılar üretmek suretiyle statükoyu koruyan tağutperestliğe karşı çıkmıştır.
Tevhit peygamberi, insanları, Allah'ın iradesinin tecellisi olan varlıktaki kanunlara ve evrensel gidişata uymaya çağırır. Tevhit dininin gereği, Allah dışındaki her güce 'hayır' demektir. Allah'a kulluğun karşısında, tağutperestlik vardır. Tağut ise insanı, evrene ve insan hayatına egemen olan hak nizama karşı çıkmaya ve toplumdaki farklı güç odaklarının tezahürleri olan çeşit çeşit putlara köleliğe ve onlar karşısında zelil olmaya davet eder.
Allah Ve İnsan
Tevrat ve İncil'in tahrif edilmemiş olan bölümlerinde ve Kur'an'ın istisnasız hemen her yerinde insan ile Allah kelimeleri aynı çizgide zikredilmektedir. Yani ilmî ve yaradılışa dair ayetlerde değil, sosyal, siyasî ve ekonomik meseleleri açıklayan bütün ayetlerdeki "nâs" kelimesini kaldırıp yerine Allah kelimesini koymak, Allah kelimesinin yerine ise "nâs" kelimesini koymak, cümlede hiçbir değişikliğe neden olmaz. Mesela "Kim Allah'a güzel bir borç verirse…" Ayetinin manası, Allah'ın ihtiyacı olduğu için Ona borç vermek demek değildir; onun manası, "insana borç vermek" demektir. Sosyal konularla ilgili ya da sosyal bir yönü olan bütün ayet ve hadislerde Allah ile insan aynı safta yer almaktadırlar.
Tağuta Tapanlar
Hak din safının karşısında kimler vardır? Tağuta tapanlar; peki tağuta tapanlar kimlerdir? Tağuta tapanlar, Kur'an'da mele' ve mütref olarak geçen toplumdaki aç gözlü oburlar ve her yetkiye sahip olup hiçbir sorumluluğu olmayan kimselerdir.
Mele' ve mütref dini, ya kendi adıyla açık bir şekilde ya da 'Allah ve insan dini' olan hak dinin perdesi altında kendisini gizleyerek tarih boyunca egemen olmuştur. Oysa tevhit dininin hükümranlığı tarihte gerçekleşmemiştir. Bana göre Şia'nın gurur duyulacak özelliklerinden biri, orta çağda İslâm yönetimi adına dünyaya sunulan hiçbir şeyi kabul etmemesi, sömürgeci emperyalistlere karşı mücadeleden geri durmamasıdır.
Zaten İbrahimî ve tevhidi din, daima, tağuta tapınmaya, mele' ve mütref dinine karşı çıkmış, insanları da bu cepheye karşı çıkmaya davet etmiştir. Tevhit dini şunu söylemiştir: Allah, siz insanların safındadır; Onun muhatabı insandır ve amacı, adaleti sürekli bir hale getirmektir. Tevhit dini, insanı, kâmil hale getiren bilgi, sevgi, yüce kudrete kulluk ve bilinç dinidir. Ne yazık ki, tarihe ve mevcut duruma karşı eleştiri ile ortaya çıkan tevhit dini, tarihte hiçbir zaman tam olarak hayata geçememiştir. Tağuta yani mele' ve mütrefe tapınmayı öneren muhafazakâr ve uyuşturucu şirk dini ise her zaman var ve egemen olmuştur.
Bana, "Bir aydın olarak sen, nasıl dine bu kadar sarılıyorsun?" diyen aydınlara da şunu söylemek istiyorum: "Ben bir dinden söz ediyorsam, bilin ki, geçmişte topluma hükmetmiş olan herhangi bir dinden değil, bu dini ortadan kaldırmayı hedefleyen dinden söz ediyorum. Peygamberleri, her tür şirki ortadan kaldırmak için çalışmış olan dini kastediyorum. Ancak sözünü ettiğim din, hiçbir zaman sosyal hayat bakımından tam olarak toplumda hayat bulamamıştır. Benim dile getirmek istediğim bu konudaki şu sorumluluğumuzdur: Tevhit peygamberlerinin yaptığı gibi, muhafazakâr ve uyuşturucu şirk dinini kaldırıp yerine tevhit dinini ikame etmek için çaba göstermek, bizim ve gelecekteki insanların insanî sorumluluğudur. Öyleyse benim dine sarılmam, geçmişe dönmek değil, tarihteki bu mücadeleyi devam ettirmek demektir."
Dr Ali Seriati