Sünneti Nebevi (4)
26- Musafahası
Resulullah (s.a.a) bir kimseyle musafaha ettiğinde (tokalaştığında), tokalaştığı adam elini çekmedikçe, Hazret elini bırakmazdı; insanlar bunun farkına vardıklarında ise rahat etmesi için elini diğer eliyle onun elinden çıkarırlardı.40
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
“Bir gün Resulullah (s.a.a) Huzeyfe ile karşılaştı, ona elini uzattı, o da elini geri çekti. Resulullah (s.a.a) bu durumu görünce: ‘Ey Huzeyfe! Ben elimi sana uzattım, sen ise elini geri çektin!’ buyurdu. Huzeyfe cevaben şöyle dedi: ‘Ya Resulellah! Benim senin eline rağbetim vardır (onu tutmak istiyorum); ama ben cenabetliyim, cenabetli olduğum hâlde elimin senin eline dokunmasını sevmiyorum.’ Resulullah (s.a.a) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdu: Müslümanlar birbirleriyle karşılaşırken musafaha ettiklerinde günahlarının, ağacın yapraklarının dökülmesi gibi döküldüğünü bilmiyor musun?” 41
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Birbirinizle karşılaştığınızda, selâm verin ve musafaha edin; ayrıldığınızda ise birbirinize mağfiret dileyerek ayrılın.”42
Yine Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Musafaha edin; çünkü musafaha kinleri giderir.”43
Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Kadının, mahrem olmayan bir kimseyle musafaha yapması (tokalaşması) caiz değildir; bir elbisenin arkasından olursa (sıkmamak şartıyla) o başka.”44
27- Oruç Tutuşu
İmam Cafer Sadık (a.s):
“Resulullah (s.a.a) peygamberliğe seçildiğinde o kadar oruç tutuyordu ki halk: “Peygamber iftar etmiyor.” diyorlardı. Daha sonra bir gün oruç tutup bir gün iftar etmeye başladı. Daha sonra pazartesi ve perşembe günlerini oruç tutuyordu. Daha sonra ayda üç gün oruç tutmaya başladı: Ayın ilk perşembesini, orta çarşambasını ve son perşembesini. Ve şöyle buyuruyordu: Bu şekil oruç tutmak, bütün günleri oruç tutmakla eşittir.” 45
Anbeset’ul- Abid şöyle diyor:
“Resulullah (s.a.a) ömrünün sonuna dek şaban ve ramazan ayının oruçlarını tutardı ve her ayda üç gün oruç tutmayı ise ihmal etmezdi. Şöyle ki ayın ilk perşembesini, ortasındaki ilk çarşambayı ve son perşembesini oruç tutmakla geçirirdi.”46
28- Şakası ve Gülüşü
İmam Cafer Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Peygamber (s.a.a) insanları sevindirmek için onlarla şaka yapardı.”47
Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyordu:
“Ben şaka yapıyorum, ama hakkın dışında bir şey söylemiyorum.” 48
Muammer bin Hallad şöyle diyor:
“Bir gün Hz. Ali’ye (a.s): ‘Canım sana feda olsun, insan akrabalarıyla birlikte olduğu zaman aralarında bazı sözler geçiyor, espri yapıp gülüyorlar.’ dedim. İmam (a.s): ‘Eğer olmazsa sakıncası yoktur!’buyurdu. İmam’ın: ‘Eğer olmazsa’ sözünden, sövmek ve yalanın olmamasının gerektiğini düşündüm. (Yani incitici ve yalan sözler içermezse, sakıncası yoktur.)”
“Daha sonra buyurdu ki: Resulullah’ın (s.a.a) yanına bazen bir göçebe Arap gelip hediye veriyordu, yerinden hareket etmeden: ‘Hediyemin değerini ver.’ diyordu. Resulullah (s.a.a) da gülüyordu. Resulullah (s.a.a) gamlı ve kederli olduğunda: ‘Göçebe Arap ne yaptı? Keşke yine yanımıza gelse!’ buyuruyordu.”49
Bir gün ihtiyar bir kadın, Resulullah’a: “Cennete girmem için bana dua ediniz” der. Resulullah (s.a.a): “Yaşlı kadınlar cennete girmez!” buyurur. Kadın bu sözü duyunca ağlamaya başlar., Resulullah (s.a.a) gülüp şöyle buyurur: “Allah Teala’nın şu sözünü duymamış mısın?: ‘Gerçek şu ki, biz onları (cennetteki kadınları) yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık.’50 Yani Allah Teala onları gençleştirir.”51
Yine bir gün Resulullah (s.a.a) Eşce’ kabilesine mensup yaşlı bir kadına: “Ey Eşceî! Yaşlı kadın cennete girmeyecektir.” buyurur. Bilal onun ağladığını görünce, durumunu Resulullah’a iletir. Bunun üzerine Resulullah: “Zenci de öyledir; o da cennete girmeyecektir.” buyurur. Hazret’in bu sözünden dolayı Bilal ile kadın oturup ağlamaya başlarlar. Bu esnada Abbas onların ağlamalarını görür ve durumlarını Resulullah’a anlatır. Resulullah (s.a.a) Abbas’a da: “Yaşlı erkek de öyledir, o da cennete girmeyecektir.” buyurur. Abbas da ağlamaya başlar. Ardından Resulullah (s.a.a) onlara dua edip kalplerini hoş eder ve şöyle buyurur: “Allah-u Teala onları daha güzel bir şekilde yaratacaktır, onlar nurlu gençler olarak cennete gireceklerdir.” 52
Bir gün bir kadın Resulullah’ın (s.a.a) yanına gelerek kocasından söz eder. Resulullah (s.a.a): “Senin kocan, gözlerinde beyazlık olan mıdır?” diye sorar. Kadın: “Hayır, gözlerinde beyazlık yoktur.” der. Kadın Resulullah’ın bu sözünü kocasına anlatır, kocası da: “Resulullah şaka yapmış, doğru söylemiştir; acaba gözümün beyazlığının, siyahından daha çok olduğunu görmüyor musun?” der.53
Halid-i Kasrî’nin dedesi bir kadını öper. Kadın da gidip onu Resulullah’a şikâyet eder. Adamı çağırdıklarında, kadının sözünü teyit ederek şöyle der: “(Evet, doğru diyor, ben onu öptüm.) Eğer kadın kısas yapmak istiyorsa, (ben hazırım,) gelsin kısas yapsın!” Resulullah (s.a.a) ve ashabı da onun bu sözünden dolayı gülerler. Ardından Resulullah (s.a.a) o adama: “Sakın bir daha bu işi yapma!” buyurur. O da: “Vallahi, yapmayacağım!” der. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) onun suçunu affeder.54
Bir gün Resulullah (s.a.a) Suheyb’in hurma yediğini görür. Ona:“Gözün ağrı yaptığı hâlde hurma mı yiyorsun?” der. Suheyb: “Ya Resulullah! Ben onu bu tarafından çiğniyorum, oysa gözüm o taraftan ağrı yapıyor!” der. Onun bu sözü üzerine Resulullah (s.a.a) güler.55
Yunus-i Şeybanî şöyle diyor: İmam Cafer Sadık (a.s) bana: “Birbirinizle espri ve latife yapıyor musunuz?” diye sordu. Ben de: “Çok az.” dedim. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Mizah ve latife yapın; çünkü bu iş güzel ahlâkın nişanesidir, sen bununla kardeşini sevindirmiş olursun. Resulullah (s.a.a) dz birini sevindirmek ve neşelendirmek için onunla espri ve latife yapardı.”56
Bu arada Ehlibeyt İmamları birçok hadiste de halkı şaka yapmaktan sakındırmışlardır. Hatta “Şaka küçük bir sövgüdür.” buyurmuşlardır. Eğer şaka tahkir, alay etme, başkalarını incitme, onlara gülme ve saçma-sapan sözler içerirse, kesinlikle böyle bir şaka doğru değildir ve yapılmamalıdır. Ama eğer diğerlerinin kalbini hoş etmek, onları üzüntüden çıkarmak, dertlerini unutturmak için espri ve latife yoluyla yapılmış olursa, bunun sevabı bile vardır.
29- Adap ve Ahlâkı
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzeresin.”57
Yine buyuruyor ki:
“Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi.”58
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur :
“Resulullah (s.a.a) konuştuğunda, bakışlarını ashabı arasında bölerdi, herkese eşit olarak bakardı.” 59
Yine İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (s.a.a), kesinlikle ayaklarını ashabının önünde uzatmazdı.”60
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (s.a.a), daima güler yüzlü, yumuşak huylu ve mütevazı idi; kaba, sert, bağıran, sövüp sayan, ayıp arayan ve boş yere çok öven birisi değildi.” 61
Yine İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (s.a.a) bir eve gittiğinde, en aşağı kısımda otururdu.”62
Şeyh Fahrettin Altan
(Sonnot)
1- Biharu’l-Envar, c.22, s.83.
2- Biharu’l-Envar, c.43, s.283.
3- Biharu’l-Envar, c.47, s.374.
4- Bihar’ul Envar, c.04, s.37.
5- Biharu’l-Envar, c.6, s.220.
6- Bihar’ul Envar, c.16, s.214.
7- Biharu’l-Envar, c.77, s.136.
8- Biharu’l-Envar, c.20, s.63.
9- Biharu’l-Envar, c.77, s.182.
10- Biharu’l-Envar, c.78, s.108.
11- Nehcü’l- Belâğa, hutbe: 160.
12- Mecmuâtu’l-Verram, c.1, s.20.
13- Sahifetu’r-Rıza (a.s), s.88.
14- el-Kâfi, c.6, s.18.
15- Ahzâb, 56.
16- el-Kâfi, c.2, s.492.
17- Muniyetu’l-Murid, s.347.
18- Biharu’l-Envar, c.16, s.240.
19- Biharu’l-Envar, c.16, s.229.
20- Biharu’l-Envar, c.16, s.229.
21- Biharu’l-Envar, c.16, s.215.
22- Biharu’l-Envar,c. 16, s.216.
23- Biharu’l-Envar,c. 16, s.232.
24- Biharu’l-Envar,c. 16, s.232.
25- Biharu’l-Envar, c.16, s.233.
26- Biharu’l-Envar, c.16, s.235.
27- Biharu’l-Envar,c. 16, s.235.
28- Biharu’l-Envar, c.16, s.235.
29- Biharu’l-Envar, c.16, s.233.
30- Biharu’l-Envar, c.16, s.240.
31- Biharu’l-Envar, c.16, s.240.
32- Biharu’l-Envar, c.16, s.241-246.
33- Biharu’l-Envar, c.16, s.246-247.
34- Biharu’l-Envar, c.16, s.248.
35- Biharu’l-Envar, c.16, s.248-249.
36- Biharu’l-Envar, c.16, s.248-249.
37- Biharu’l-Envar, c.16, s.251.
38- Biharu’l-Envar, c.16, s.258, hadis: 43.
39- Biharu’l-Envar, c.16, s.264.
40- Biharu’l-Envar, c.16, s.260.
41- Biharu’l-Envar, c.16, s.269, hadis: 83
42- Mizanu’l-Hikme, c.5, s.354.
43- Biharu’l-Envar, c.78, s.243.
44- Kenzu’l-Ummal, hadis: 25346.
45- Biharu’l-Envar, c.16, s.270.
46- Biharu’l-Envar, c.16, s.271.
47- Mekarimu’l-Ahlâk, c.1, s.59.
48- Mekarimu’l-Ahlâk, c.1, s.58.
49- Biharu’l-Envar, c.16, s.259, hadis: 45.
50- Vâkıa, 35-36.
51- Biharu’l-Envar, c.16, s.295.
52- Biharu’l-Envar, c.16, s.295.
53- Biharu’l-Envar, c.16, s.294.
54- Biharu’l-Envar, c.16, s.295.
55- Biharu’l-Envar, c.16, s.296.
56- Biharu’l-Envar, c.16, s.298.
57- Kalem, 4.
58- el-Kâfi, c.2, s.671.
59- el-Kâfi, c.2, s.671.
60- Âl-i İmrân/159.
61-Mekarimu’l-Ahlâk, c.1, s.45.
62- age. c.1, s.66.