• Nombre de visites :
  • 3304
  • 13/11/2016
  • Date :

Mevlâna'dan Ahlâkî Hikâyeler

mevlânadan ahlâkî hikâyeler
Mevlânâ Celâleddin Rûmî 1207 yılında Belh"te doğmuş, küçük yaşta babasıyla Anadolu"ya (bugünkü Türkiye"nin bulunduğu memlekete) gidip Konya şehrine yerleşmiş, İslâmiyet"i ve tasavvufu güzel bir şekilde öğrenmiş, sohbetleri ve eserleriyle bir çok insana rehberlik etmiş büyük bir İslâm âlimi ve velîdir. En önemli eseri Farsça ve altı cilt olarak kaleme aldığı Mesnevî"dir. Mesnevî Türkçe, Arapça, İngilizce ve İtalyanca gibi birçok dile tercüme edilmiş olup yüzyıllardan beri ilgiyle okunmaktadır. Son yıllarda Avrupa ve Amerika"da Mesnevî"den yapılan tercümeler en çok satılan eserler arasında yer almaktadır. UNESCO 2007 yılını Mevlânâ"nın doğumunun 800. yılı münâsebetiyle dünyada “Mevlânâ Yılı” olarak îlan etmiştir. Bu yıl yirmi kadar ülkede Mevlânâ"yı anma programları ve konferanslar düzenlenecektir. Bu vesîleyle onun Mesnevî isimli eserinden bazı ahlâkî hikâyeler aşağıda nakledilecek ve Mevlânâ"nın temel fikirlerine işâret edilecektir.
Hz. Mûsâ ve Çoban Hikâyesi: Hz. Mûsâ yolda giderken kenarda oturup duâ eden bir çoban görmüştü. Çoban: “Yâ Rabbi! Bana misâfir olsan, sana en güzel yemeklerden ikrâm etsem, ayağına çarık (ayakkabı) yapsam, saçlarını yıkasam, saçındaki bitleri kırsam” diye duâ ediyordu. Hz. Mûsâ bunu duyunca çobana: “Ey çoban! Allah Teâlâ"ya böyle duâ edilmez, onun yemeye, içmeye ihtiyacı yoktur, insana benzemez” dedi. Bunun üzerine çoban: “Ey Mûsâ! Ben câhil bir çobanım, bana nasıl duâ edeceğimi öğret de öyle duâ edeyim” diye karşılık verdi. Hz. Mûsâ ona Allah"ın şânına yakışır bazı duâlar öğretti, sonra yoluna devam etmek için yürümeye başladı. O esnâda Allah Teâlâ"dan kendisine şöyle bir hitap geldi: “Ey Mûsâ! Ben o kulumun duâsından mutlu oluyordum, çünkü samimi idi. Niçin onun duâsını değiştirdin?” Bu hitap üzerine Hz. Mûsâ tekrar çobanın yanına döndü ve: “Sen nasıl istiyorsan öyle duâ et” dedi ve yoluna devam etti.
Bu hikâyede verilmek istenen mesaj, insanın ibâdetlerinde samimi olmasının çok önemli olduğu, ihlâs ve samimiyetle yapılan ibâdetlerde bazı zâhirî (şeklî) hatalar olsa bile Allah Teâlâ tarafından hoş görüleceğidir. 
Ağzına Yılan Giren Adam Hikâyesi: Adamın biri sıcak bir günde tarlada çalışıp yorulmuş ve bir ağacın altında uyumuştu. Derken küçük bir yılan gelip onun ağzından girdi ve midesine yerleşti. Uyuyan adam ise bunun farkında değildi. Ancak silahlı bir asker bu durumu uzaktan görmüş ve adama doğru koşmaya başlamıştı. Bu esnâda uyanan adam kendisine doğru koşan askeri görünce onun kendisine zarar vereceğini düşünüp kaçmaya başladı. Adam kaçıyor, asker de peşinden kovalıyordu. Bir süre sonra adam yoruldu, koşmaktan terlemiş ve midesi karışmıştı. Midesindeki yiyecekleri çıkardı, bu arada yılan da çıkmış oldu. Asker onun yanına gelince adama: “Benim gâyem sana zarar vermek değildi, yorulup istifrâ etmen ve yılanın tehlikesinden kurtulmandı” diyerek durumu açıkladı.
Bu hikâyede verilmek istenen mesaj, dış görünüş itibarıyla kötü olan bazı şeylerin aslında bizim için hayır ve iyilik olabileceğini unutmamak gerektiğidir. Bunun tersi de böyledir yani dışarıdan bakınca iyi ve güzel zannettiğimiz şeyler aslında kötü ve çirkin olabilir. Akıllı bir insan dış görünüşe aldanmamalıdır. Mevlânâ Celâleddin Rûmî bunu ifâde etmek için şöyle der: “Nice tatlılar vardır ki şeker gibidir, fakat o şekerin içinde zehir gizlidir”. “Cübbe ve sarık ile insan âlim olmaz. Âlimlik insanın zâtında bulunan bir hünerdir. Bu hüner isterse yünden bir abâ (fakir elbisesi) içinde olsun fark etmez.”
Nahivci (Arapça dil âlimi) ile Gemici Hikâyesi: Nahiv ilmini yani Arapça dilini iyi bilen bir âlim gemiye (tekneye) binmiş denizde gidiyordu. Yanındaki gemiciye kibirli bir edâ ile: Sen nahiv bilir misin? diye sordu. Tekneci: Yok beyim, ben câhil bir tekneciyim, diye cevap verdi. Bunun üzerine âlim ona: Ömrünün yarısı boşa gitmiş, dedi. Bir süre sonra denizde şiddetli bir fırtına çıktı, tekne batmak üzereydi. Tekneci âlime sordu: Beyim, yüzme bilir misin? Âlim: Hayır, bilmem, dedi. Tekneci: O hâlde gitti ömrünün hepsi. Çünkü tekne batacak. Burada nahiv (gramer bilgisi) fayda etmez, mahiv (kalpteki kibri yok etmek, tevâzu) ilmi fayda eder, diye karşılık verdi.
Bu hikâyede verilmek istenen mesaj, insanın bilgisi sebebiyle kendini başka insanlardan üstün görüp kibirlenmesinin yanlış olduğudur. Mevlânâ Celâleddin Rûmî 1273 senesinde vefât etmiş ise de eserleri ve fikirleri ile günümüzü aydınlatmaya ve insanları irşad etmeye devam ediyor. 
Doç.Dr. Necdet Tosun
Marmara Ünv. İlahiyat Fak.

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)