Beynimiz Plastik Mi?
Duygu ve düşünce hareketlerimiz çalışarak değiştirilebilir mi? Henüz 20-30 yıl öncesine kadar, beynin belli donanım ve özellikleri kazandıktan sonra, sabit ve değiştirilemez özellik kazandığı, çeşitli rahatsızlıklarının tam şifaya kavuşamayacağı, genlerden gelen özelliklerinin ise umutsuz bir şekilde ömür boyu kendini göstereceği düşünülüyordu. Ancak son yıllarda yapılan nöropsikiatrik çalışmalar ve ilerleyen beyin görüntüleme yöntemleri ile beyinde oluşan hasarların ve nöron kayıplarının, beynin diğer bölgeleri tarafından kompanse edilebildiği, değişik yetenek ve edinimlerin kazanılabildiği, ayrıca olumlu veya olumsuz düşünce kalıplarının vücudun diğer sistemlerini etkileyebildiği gösterilmiştir.
Nöroplastisite; yukarıda bahsedilen çalışmalar sonucu beynin bu özelliğini adlandıran bir terimdir. Nöro; (nöron) sinir, plastisite kavramı ise değiştirilebilir, yeniden şekillendirilebilir anlamında kullanılmaktadır. Beynin, hem yapı hem de fonksiyonları açısından değişebileceği ve gelişebileceğini gösteren bu çalışmalar, sevgi, hüzün gibi duyguların, öğrenme becerisinin, alışkanlıkların, çalışılarak ve tekrarlanılarak yeniden öğrenilebildiğini tezini kuvvetlendirmektedir.
Yapılan bazı çalışmalar, gerçek anlamda ve uzun süre hayal edilen bir imgenin, beyin tarafından gerçek gibi algılandığını göstermiştir. Beyin hücreleri için, bir eylemi hayal etme ile gerçekten yapma arasında fazla bir fark yoktur. Bir kişi gözünü kapatarak hayalinde bir imge, mesela bir ağaç canlandırdığında, beyin bunu gerçek bir ağaç görmüş gibi algılayabilir. Bununla ilgili yapılan bir çalışmada, 2 denek grubu oluşturulmuş, 4 hafta boyunca gruplardan birine düzenli fiziksel parmak egzersizleri yaptırılırken, diğer grubun bu parmak egzersizlerini kuvvetle hayal etmeleri istenmiştir. 4. hafta sonunda düzenli fiziksel egzersiz yapan grubun parmak kaslarında %30 güçlenme oluşurken, sadece ve kuvvetle egzersizleri hayal eden grupta % 22 kas güçlenmesi tesbit edilmiştir. Bu şaşırtıcı sonucun açıklaması, beynin motor nöronlarının, hayali kas egzersizlerini kasılma olarak algılayarak, hareket için gerekli olan dizilimden sorumlu nöronların etkinleşmesi olarak düşünülmektedir. Yine aynı amaçla, felç geçiren hastaların düşünce gücünü harekete çevirmeye yardımcı cihazlar geliştirilmiştir.
Nöroplastisiteyi araştıran nörobilimcilerden Bach-y-Rita’nın, konuya olan ilk ilgisi, kendi babasının felç geçirmesinden sonra yaşadıkları şaşırtıcı olaylarla başlamıştır. Bir akademisyen olan babası, 65 yaşındayken felç geçirmiş, konuşamaz ve vücudunun yarısı hareket edemez hale gelmiştir. Bach-y-Rita’nın meslektaşları babası için 4 haftalık bir rehabilitasyon programı önermiş, hafif bir iyileşme hali dışında ümit vermemişlerdi. 4. haftanın sonunda babası felç geçirdiği ilk günlerden daha iyi olmakla beraber, hala tam olarak yardıma muhtaç haldeydi. Dr Rita, babasını çocukluk günlerine döndürerek, yürümeyi ve konuşmayı yeniden öğretme yolunu denemiş, bir bebeğe öğretir gibi, dizleri üzerinde emekleme ve daha sonra adım atma çalışmaları yapmış, ilk ve basit kelimelerden başlayarak konuşma egzersizlerini uygulamıştır. Yoğun çalışmalar sonunda, babası 68 yaşına geldiğinde eski öğretmenlik görevine dönebilecek performansa kavuşmuştu. Bir dağ tırmanışında kalp krizi geçirerek vefat ettiğinde 72 yaşında olan babası için otopsi yapıldığında şaşırtıcı bir manzarayla karşılaşılmıştı. Beyin sinirleri özellikle bazı bölgelerde ve felç sonucu yoğun olarak hasarlı(%97) olmasına rağmen, şahıs istekle ve disiplinle yapılan çalışmalar sonrası beyninin sağlam bölgelerinin aktivitesini artırabilmiş ve sağlıklı yaşayabilmişti. Bu sonucu gören Bach-y-Rita, hastaların ihtiyacı olan şeyin, doğru bir şekilde yönlendirilmeleri olduğunu düşünmüş ve çalışmalarını nöroplastisiteye yönlendirmiştir.
Hayret uyandıran bu gelişmeler, insan tabiatındaki istenmeyen ve vahşi denebilecek türden, içgüdüsel ve tepkisel yanların ve kuvvetlerin, istenen, olumlu tavır ve kuvvetlere yönlendirilebileceğini de bizlere göstermiştir. Nöroplastisitenin temel dayanağı olan; 2 farklı beyin bölgesinin birbirine çeşitli yollarla ilişkilendirildiğinde, her 2 farklı bölgenin artık aynı işlevi görmesi fikri, içgüdülerin de uysallaştırılıp, yüceleştirilebilmesini tezini desteklemektedir. Geçmişteki avcı toplumlarda, gıda ve barınak bulmada saldırgan tutum sergileme, yüksek medeniyetlerde, çeşitli yarışmalar, organizasyonlar ve özellikle iyilikte yarışma şeklinde değiştirilebilmiştir.
Nöroplastisite üzerine yapılan çalışmaların bir ayağı da öğrenme, algılama ve yetenek geliştirme çalışmalarıdır. Çeşitli beyin işlevlerinin, kendine özel olarak algılama ve öğrenmede kritik yaş eşikleri bulunmuş, kritik yaş öncesinde beynin çok daha hızla ve kolay depolama yaptığı görülmüştür. Örneğin anadil haricinde 2. bir dil öğrenme 8 yaşa kadar anadili öğrenme gibi kolay ve doğal olurken, 8-9 yaşlarından sonra dil öğrenmede önceki kıvraklık gözlemlenmez. Fakat yine yapılan çalışmalarda, ikinci bir dili veya bir enstrüman çalmayı öğrenirken yapılan sık aralıklı tekrarların, çocukluk dönemine yakın beceri gelişmesini sağladığı görülmüştür.
Beynin bu plastik, yani değiştirilebilir yapısının korunması, hafıza ve motor fonksiyon kaybının yaşanmaması ise, ancak yeni bilgiler öğrenme yoluyla gerçekleşir. Çocukluk ve yetişkinlik döneminde öğrenilen her beceri veya kabiliyet, artık beyin için alışkanlık olarak algılanmaktadır. Hâlbuki dinç bir beyin yapısını korumak için, beyin bölgelerini alışık olmadığı alanlarda eğitmeli, yani yeni beceriler kazanılmalıdır.
Bu yazıda yeterli düzeyde ele alınamayacak kadar geniş olan çeşitli çalışma ve araştırmalar, kişinin isteyerek ve severek, yani iradesini kullanarak, beynini, ruhunu yeni gelişme ve güzelliklere açabileceğini, olumlu düşünce ve hareket kabiliyeti kazanabileceğini göstermektedir. Bireyi ümitsizliğe sevk eden, çalışmayı ve kuvvetli bir irade ile cehd etmeyi önemsiz gören bir sonuç, zaten insanın yaratılış hikmetine aykırı görünmektedir.
Dr. Hilal Özkaya, Aile Hekimi Uzmanı