Allah'ın Adaleti Sorgulanmaz mı?
Kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık...
İnsanoğlunun aklına takılan sorulardan birini şöyle diyebiliriz;
Allah, bizlerden zalimin karşısında durmamızı ve zalime karşı çıkmamızı istememiş mi? tabi ki de istemiştir. O zaman neden kendisi bu kadar işlenen zulüm karşısında bir şey yapmıyor veya zalimleri cezalandırmıyor? Bunca zulmün karşısındaki sessizliğin sebebi nedir acaba? Allah'ın adaleti sorgulanmaz mı?
Buna cevap olarak şöyle diye biliriz:
Allah, bazı kullarını yapmış olduğu hata ve günahlardan, düşmüş olduğu gafletten uyandırmak için amelinin boyutuna göre cezalar vererek onları uykudan uyandırır ve hak yola tekrardan sevk eder. Ama kendilerini günah deryasında boğan, zulümlerini en son merhaleye ulaştıran şahısları Allah, kendi hallerine bırakıyor. Böylelikle günah yükünü daha çok yüklenip, çekecekleri cezaya, ceza katsınlar diye onlara mühlet veriyor. İşte onlar bütün dönüş yollarındaki köprüleri yıkarak kendileri için bir dönüş yolu bırakmayıp Allah'ın hidayetini kaybeden ve ilahi azaba müptela olan kimselerdir. Elbette Kuran'ın bazı ayetlerinde ahretini dünyaya satanlar ve zulme doymayan şahıslar için Allah'ın büyük nimetler verdiği ve bu nimetlere boğulduğunda aniden elinden alındığını görmekteyiz. Elinden alınan nimetler sonucu bu dünyada en büyük işkencelere maruz kalmışlardır.
Gerçi bazı zalimlerin yapmış oldukları kötülüklerden dolayı kendi cezalarının bir bölümünü bu dünyada çektiklerini görüyoruz. Ancak zalimlerin cezalarının tamamının bu dünyada verilmesi mümkün değil zira yüzlerce insanın ölümüne sebep olan birisine bu dünyada ki katliamının karşısında ona uygun nasıl bir ceza uygulana bilinir ki?
Kuran'da bulunan bu tür ayetlerin geneline baktığımızda aşırı günah bataklığına batmamış bazı insanlar, yaptığı günahlara uygun olarak bu dünyada kendilerine cezalar verilerek asıl kişiliklerine dönmeleri ve doğru yola sevk edilmeleri sağlanıyor. Bu tür cezalara maruz kalan insanlar aslında Allah'ın bağışlama ve hidayet lütfüne mazhar olduklarından dolayı kendi hata ve yanlışlıklarını anlamaları için verilen bir tür uyarıdır. Bu hususta Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"İnsanların bizzat kendi işledikleri (günah) yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler." (Rum/41)
Zulümlerini en son hadde ulaştıran ve günah çukurunda boğulan şahıslara gelince Allah, onlara omuzlarındaki günah yükünün çoğalması ve en şiddetli azaplara uğramaları için mühlet veriyor. Onlar öyle kimselerdirler ki geri dönüş güzergâhlarındaki bütün köprüleri harap edip ve ilahi hidayet liyakatini tamamen kaybetmişlerdir.
Yukarıda zikredilen ayet bu anlamı onaylayarak şöyle buyuruyor:
"İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır." (Ali İmran/178 )
Hz. Zeynep (s.a) melun Yezidin karşısında yaptığı konuşmada Ali imran/178. ayeti delil göstererek şöyle buyurmuştur:
"Bugün sen dünyayı bize dar ettiğini ve gök kapılarını bize kapadığını sanarak seviniyorsun. Bizleri esirler gibi bir diyardan başka bir diyara sürüyorsun, bu senin saltanat gücünün göstergesidir. Bizlerin Allah katında bir güç ve makamımızın olmadığı düşünmen seni yanıltıyor. Hâlbuki Allah bu fırsatı ve bu kudreti senin sırtındaki günah yükünün çoğalması ve azabının artması için sana vermiştir. Kendine bir gel Allah ٙın bu ayetini unuttun mu?"
"İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır." (Ali İmran/178)
Sonuç olarak Ali İmran Suresi'nin 178. ayeti bu hususta "Neden Allah bunca zulüm eden insanlara bu zulümlerinin karşısında fırsat vererek nimetlere boğuyor?" sorusuna verdiği güzel bir cevaptır. Kuran'ın buyurduğu gibi bunlar ıslah olmayan kimselerdir ve özgür iradeleriyle kendi başlarına bırakılmışlardır. Uçurumun en dibine düşüp kendi günahlarına boğulup ve en şiddetli azabı tatsınlar.
Elbette bazı ayetlerden anlaşılan şudur ki Allah böyle şahıslara güzel ve bol nimetler verip, bu nimetler içerisinde yüzüp zevk ve sefasının en son haddine ulaştığında ansızın elinden alıyor, ta ki bu dünya yaşantısında işkencelerin en kötüsünü tatsın. Zira böyle rahat bir yaşantının elinden gitmesi o zalim için çok zor ve rahatsız edici bir durum olur.
"Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler." (Enam/44)
Ehlader