Anne ve babanın kavga ve çekişmeleri, bazen çocukların kavga etmesine sebep olur...
Çocuğun Kusurunu Aramak
İnsanlarda kusur aramak da çirkin ve kınanmış amellerden biridir. İnsanlar, başkalarında kusur arayan kimselerden nefret eder ve onlarla düşüp kalkmaktan sakınırlar. Kusur aramak kin ve ukdeye sebep olur, arkadaşlıkları bozar ve arkadaşlar arasına düşmanlık düşürür.
İnsanlara arkalarında kusur bulunursa buna gıybet denir ve eğer bu iş insanların kendi karşısında yapılırsa buna kusur arama denir. Kutlu İslam dini bu çirkin alışkanlığı büyük günahlardan saymış ve bununla ilgili onlarca hadis nakledilmiştir. Örnek olarak:
Resulullah (s.a.a) bir hutbesinde yüksek bir sesle buyurdu ki:
"Ey dilleriyle iman getirip de kalplerine iman girmeyenler! Müslümanların gıybetini etmeyin, haklarında kötü sözler söylemeyin ve onların kusurlarını araştırmayın. Çünkü Allah Teâlâ, kardeşinin kusurunu araştırmaya kalkışan kimsenin kusurlarını açar ve insanların karşısında onu rezil eder."(1)
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
"Bir müminin haysiyetini zedelemek için onun hakkında bir şey söyleyen kimseyi Allah Teâlâ kendi dostluğundan uzaklaştırarak şeytana dost kılar, ama onu şeytan da kabul etmez."(2)
Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilir:
"Her kim Müslüman bir kadın veya erkeğin gıybetini eder ve kötülerse, gıybetini ettiği kimse ondan razı olmadıkça Allah Teâlâ kırk gün onun namaz ve orucunu kabul etmez."(3)
İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki:
"Gıybet ve başkalarını kötülemek haramdır, ateşin odunları yaktığı gibi gıybet de iyi amelleri yok eder."(4)
Ne yazık ki, bu büyük günah normal bir iş haline gelmiş ve toplantıların tatlısı olmuştur. Çirkinliğini kaybetmiştir ve birçokları bunu alışkanlık haline getirmişlerdir. Anne babada, baba da annede ve her ikisi ise komşuda ve akrabalarda kusur aramakta ve haklarında kötü şeyler söylemektedir.
Masum çocuklar da bu çirkin alışkanlığı evde anne ve babalarından öğrenir ve zamanla ona alışkanlık kazanırlar. Akrabalarını ve diğer çocukları kötüler ve onlarda kusur ararlar. Bu alışkanlık öyle kökleşir ki, büyüdüklerinde bunu Terk etmeleri çok zor olur.
Bazı cahil anne ve babalar, çocuklarının kusurlarını örtmeleri gerekirken, hatta kendi çocuklarında bile kusur arar, haklarında kötü şeyler söylerler. Çocuklarındaki kusuru bazen şakayla ve bazen de kızarak söyler ve başlarına kakarlar.
İnsanların çoğu da kusursuz değildir zaten. Anne ve baba öfkelendiklerinde ağızlarından şu laflar çıkabilir: "Çirkin! Zayıf! Boyu uzun aklı kısa! Cüce! Burnu büyük! Ağzı büyük! Külüstür dişli! Leylek! Çirkin şaş! Nohut gözlü! Gevşek! ve..."
Anne ve baba çocuklarındaki kusuru görerek kızdıklarında onlardaki kusurları söyleyebilirler. Bu durum birkaç yönden kötüdür:
1- Çocuklar bu çirkin alışkanlığı anne ve babalarından amelen öğrenir ve kardeşleri, diğer çocuklar ve büyükler hakkında kullanırlar.
2- Anne ve babalarına karşı kin besler ve onlara karşı kötümser olurlar.
3- Çocuktaki kusuru söylemek, özellikle tekrarlamak onun ruhunda etki bırakır ve çocuk kendini noksan ve kusurlu sayar; o kusur küçük ve önemsiz bile olsa yavaş yavaş gözüne çok büyük görünür, bu konuda aşırı düşünme sonucu asap zaafına ve kendini eksik görmeye tutulabilir. O küçük kusur, kendi varlığını görmezlikten gelip kendini hiç bir makama layık görmeyecek, toplumdan ve önemli toplumsal işlerden kaçacak kadar gözünde önemli görünebilir.
Dolayısıyla, çocuklarının şahsiyet ve kişiliğine ilgi duyan anne ve babanın, gerçekten çocuklarda bir kusur olsa bile hiç bir zaman, şakayla ve öfkeyle de onu söylemeye ve bu yolla çocuğun ruhuna darbe indirmeye hakkı yoktur.
Çocukların Uyumsuzluğu
Ailenin önemli sorunlarından biri de çocukların uyumsuzluğu ve kavga etmeleridir. Birden fazla çocuk olunca kavga ve çekişme başlar. Biri diğerine çimdik atar. Diğeri ötekini iter. Biri diğerinin oyuncağını alır, beriki onun defterini karalar. Biri diğeriyle alay eder, o da kardeşinin ders okuyamaması için yüksek sesle konuşur ve...
Bütün çocuklar kardeşini rahatsız etmek ve kızdırmak için ne yapacağını çok iyi bilir. Çocuklar birbirlerine yapacaklarını yaparlar, ama bu arada anne ve baba ıstırap çeker. Çocuklar birbirlerini anne ve babalarına şikâyet ederler; bundan başka bir çareleri de yoktur zaten. Hepsinden daha kötüsü şu ki, bazen çocukların kavgası anne ve babaya da bulaşır. Anne, babaya der ki: "Çocukları terbiye etmeyi beceremiyorsun, senden hiç korkmuyorlar, senin beceriksizliğin yüzünden evimiz savaş meydanına dönüşmüş." Baba da anneye der ki: "Sen bilgili ve uyanık bir kadın olsaydın çocukların böyle ahlaksız ve yaramaz olmazlardı. Senin bilinçsizlik ve yanlış hareketlerin yüzünden böyle çocuklar terbiye edildi." Bazen eşlerin kavgası kötü yerlere varır ve hatta dayak ve boşanmayla da sonuçlanabilir.
Burada anne ve babalara şu nokta hatırlatılmalıdır: Yavrularınız gerçekten çocukturlar, dolayısıyla asla kırk-elli yaşlarındaki insanlar gibi sessiz bir köşede oturmalarını beklemeyin. Çocukların kavga ve birbiriyle alay etmelerinin doğal bir şey olduğunu kabul edin. Yaşam yol ve kurallarını doğru - dürüst öğrenmeyen bir kaç erkek ve kadın da bir müddet bir evde birlikte yaşamak ve bir sofrada oturmak zorunda kalsalar onlar da kavga ederler. Siz bir ailenin çocuklarından bir müddet bir evde sessiz kalmalarını ve birbirleriyle çekişmemelerini bekleyebilirsiniz, oysa yaramazlık ve menfaatleri doğrultusunda birbirleriyle kavga etmek çocukların ayrılmaz özelliğidir.
Çocuklar birbirlerine karşı bu kadar da olsa uyum sağlayabilen ve uzlaşabilen doğal ve iyi insanlardır. Büyükler ise bu kadarını dahi beceremiyorlar. Psikologlardan biri bu konuda diyor ki:
"En önemli nokta, birbirleriyle uyumlu olan ve kavga etmeyen bir kaç çocuklu bir aileye sahip olabileceğiniz düşüncesini unutmanızdır. Hemen hemen konuştuğumuz her çocuk diyor ki:
'Anne ve babam, birlikte olduğumuzda bundan daha iyi uyumlu olmamız gerektiğini sanıyorlar." Eğer siz hakikat ve gerçeklerle karşılaşmak için beklentilerinizi azaltacak olursanız çocukların kavga ve çekişmelerinden daha az rahatsız olursunuz.'(5)
Ama şunu da bilmeniz gerekir ki, çocukların bu davranışı sürekli değildir, zamanla kendiliğinden giderilecektir. Anne ve babalar, çocukça davranışı bir gerçek olarak kabul edecek olurlarsa bir hadde kadar rahat olurlar. Ve en azından çocukça kavga ve çekişmeleri kendilerine bulaştırmazlar.
Psikologlardan biri şöyle yazıyor: "Çocukların, birbirleriyle alay etme, birbirleriyle dalga geçme, bağırıp çağırma, kavga ve güreş gibi birçok hareketleri, çocuklar büyüdükçe bertaraf olur."(6)
Evet, anne ve baba genelde çocukların kavga ve çekişmelerini tamamen gideremezler, ancak akıl ve tedbirle bunları en aza indirmek mümkündür. Bilinçli ve sorumlu bir anne ve baba, çocuklarının kavga etmelerine, birbirlerine dayak atmalarına seyirci kalamaz ve buna karşı bir tepki göstermekten kendini alamaz. Tam aksine, akıl, tedbir, sabır ve tahammülle onların arasındaki ihtilafı gidermek, en azından çocukları susturmak ve birbirlerine eziyet etmelerine engel olmak zorundadır. Anne ve baba daha önceden ihtilaf sebeplerini bilmeli ve onların vuku bulmasını önlemelidir. Aksi takdirde ihtilaf sebepleri vuku bulduktan sonra onları gidermek çok zordur. Çocukların arasında ihtilafın patlak vermesinin sebeplerinden biri onların kıskançlığıdır.
Görmezlikten gelmek, onların kıskançlığını gidermez; tembih ve azarlama da çare değildir, asıl kıskançlığa sebep olan etkenlerin önünün alınması gerekir. Çocuk kendi egosuna tapar. Anne ve babasının tek sevgilisi olmayı ve onların kalbinde başkalarının olmamasını ister. İlk çocuk bu meziyete sahiptir. Anne ve baba onu öper, koklar, isteklerini yerine getirir ve onun gönlüne göre hareket eder. Fakat ikinci çocuk dünyaya gelince durum tamamen değişiverir. Anne ve babanın bütün dikkati yeni dünyaya gelen bebeğin üzerinde toplanır.
Devamı var...