Fatıma benden bir parçadır; onu inciten beni incitmiş; onu seven beni sevmiş olur...
Karanlığın her şeyi esir alıp, uykunun bütün gözleri bürüdüğü gecenin geç vaktinde bir mukaddes cenaze sessizce mezarlığa doğru ilerliyordu. Altı ve yedi yaşlarında ki iki oğlu ile eşinin de bulunduğu on iki kişilik topluluk, bu mukaddes cenazeyi sanki her şeyden gizler ve kaçırırcasına defnettiler. Mezarın yerinin belli olmaması içinde mezarlığın muhtelif yerlerinde sekiz on taneye yakın yeni mezar yeri açtılar!
Ondokuz yaşında vefat etmişti. Ondokuz yıla öylesine bir hayat sığdırmış, öylesine bir örneklik sergilemişti ki, artık; onun anneliği, eş oluşu, çocuk terbiyesi, ilmi, ahlakı ve bir kadın olarak hayatın ortasında sergilediği şahsiyet kıyamete kadar emsalsiz bir örnek olarak yolları aydınlatacaktı!
Dünya ve ahiret kadınlarının efendisi , yüce İslam Peygamberinin biricik kızı Fatıma'dır bu gizlice defnedilen mukaddes kadın. Hz. Peygamberin O'nunla alakalı olarak buyurdukları haslet ve müjdeler başka hiçbir beşere nasip olmamış özelliklerdir.
'Fatıma benden bir parçadır; onu inciten beni incitmiş; onu seven beni sevmiş olur. Yine, Fatıma benim kalbimdir, bedenimin içindeki ruhumdur. Ve yine, Şüphesiz Allah, Fatıma kızdığı için kızar, o razı olduğu için razı olur. Ve Fatıma dünya kadınlarının efendisidir. sözleri, yüce İslam Peygamberinin dudaklarından yalnız Fatıma için dökülmüştür.
Bu sözleri okuyan insan düşünmeden edemiyor; böylesine yüce bir şahsiyetin cenazesi, acaba niçin geceleyin gizlice defnedilmiştir? Ve nasıl olur da, aziz Peygamberin 'ruhum ' diye nitelendirdiği ahlak ve ilim hazinesinin cenazesi, sadece on iki kişinin katılımı ile kaldırılır?
Türkiye'de kadınlar için kullanılan en yaygın birinci isim, 'fatıma'dır. Bu istatistik bize toplumun genlerine işlemiş bir 'Fatıma ' sevgisinin olduğunu gösterir. Hatta toplumumuzda Hz. Fatıma'dan bahsedileceği zaman Fatıma annemiz' tabiri kullanılır.
'Fatıma annemiz' tabiri, elbette çok derin ve büyük bir saygıyı ifade etmektedir. Ancak, 'Fatıma annemiz' tabiri dolayısıyla toplum, tasavvurunda; olgunluk çağını aşmış, yaşını başını almış bir tip hayal etmekte. Oysa 'Fatıma annemiz' ondokuz yaşında vefat etmiştir.
Peygamberin ciğerparesinin ondokuz yaşında vefat ettiğini öğrendiğinde de insan düşünmeden edemiyor; belirgin bir hastalığı olmayan Fatıma, bu kadar genç yaşta neden / nasıl vefat etmiştir?
Tarih kitapları Fatıma'nın öyküsünü en ince ayrıntılarına kadar kaydetmiştir. Ama bizler, şahsiyetleri tanırken, tarihi öğrenirken hatta inançlarımızı oluştururken okumaktan ziyade dinlemeyi tercih ederiz. Oysa tarihin kaydettikleri ile dilden dile anlatılanlar çoğu kere birbirinden farklıdır.
Evet, tarih Fatıma'nın öyküsünü kaydetmiştir, hem de hiçbir şey atlamadan. Ama Fatıma'nın hikayesini tarihten okumak yürek dayanacak cinsten değildir. (Galiba onun için olsa gerek, bizler; tarihin anlattığı' acıların Fatıma'sı 'nı değilde, dilden dile anlatılagelen hayali Fatıma yı tanımayı ve kabullenmeyi tercih ediyoruz!!)
Toplumun genel kabullerinin aksine cümle kurmanın zorluğu vardır. Ama gerçeklere ulaşabilmenin yolu da genel kabullerin dışına çıkabilmekten geçmektedir. Şimdi Fatıma'nın öyküsünden ipucu sayılabilecek bazı minik kesitleri sizlerle paylaşacağım. Eğer bunları yeni duyuyorsanız, lütfen hemen inkârcısı olmayın. Bunları en azından araştırılması gereken yeni bilgiler olarak değerlendirin.
Aziz İslam peygamberinin vefatından sonra Fatıma, kendisini öylesine olayların içinde bulmuştur ki; bu olaylar, yaşananlara anlam vermek isteyenlerin havsalasını çatlatır. Tarihin kaydettiği bu olayları ilk kez okuyanın kanı donar, nefesi daralır!..
Babasının kendisine hediye ettiği arazi, yüce babası vefat eder etmez elinden alınmıştır Fatıma nın. Böylece peygamberin aziz kızının ailesi için fakirliğin kapıları açılmıştır!
İtiraz sahibi olmasını ve görüşlerini özgürce söylemesini istemeyenler; Fatıma'nın evini basmışlar, evi içindekilerle beraber yakma girişiminde bulunmuşlardır! Bu baskın sırasında göğsünden aldığı bir yara Fatıma'nın ondokuz yaşında vefat etmesinin sebebi olmuştur!
Peygamberin ruhu, dünya kadınlarının efendisi Fatıma, bütün bu olaylardan sonra o topluma küsmüştür. O, bir yandan babasını kaybetmiş olmanın diğer yandan da başına gelenlerin acısı ile, gece ve gündüz öyle ağlıyordu ki, tüm insanlık tarihi boyunca en çok ağlayan dört kişiden biri kabul edilmiştir!!
O, öylesine yüce bir şahsiyetti ki, egemenlerin tarihin yönünü değiştirebileceklerini ve tarihin üzerine kalın bir toz perdesi örtebileceklerini biliyordu. İşte onun için Fatıma Aleyhisselam, uğradığı haksızlığı tarihe bir kayıt olarak düşmek ve bu bilginin çağlar boyunca diri olarak kalması için cenazesinin geceleyin ve gizlice defnedilmesini vasiyet etmişti..!
Kemal Şükrü Sevindik