Şehid Mutahhari'nin dilinden tövbe..."Allah'a yakınlaşmanın ilk durağı"
Bu gece «Sülük»ün ilk durağı hakkında konuşmak istiyorum. însan eğer Allah'a yakınlaşmak istiyorsa mut¬laka bu durak, bu nokta ve bu merhaleden başlamalıdır. Bize gereken de budur zaten. Bu yolda hiç bir adım at¬mayan bizler için, saliklerin yüce makamı hakkında ko¬nuşmak yarar sağlamaz. Ama eğer amel ehli isek; Allah'a yakınlaşmak için ilk olarak hangi duraktan geçmemiz gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Hangi merhaleyi katet-meli, ibadet ve ubudiyete nereden başlamalıyız?
Allah'a yakınlaşmanın ilk durağı tövbedir.
Bu geceki konuşmamı tövbe hakkında sürdürmek is¬tiyorum.
Tövbe ne demektir? Psikolojik açıdan tövbe in¬san üzerinde nasıl bir durum meydana getirir ve manevi açıdan ne gibi yararları vardır. Birçoğumuzun görüşün¬de tövbe çok normal bir iştir. Hiç bir zaman tövbeyi psi¬kolojik açıdan incelemeyi düşünmemişiz. Aslında tövbe, insanların hayvanlara karşı taşıdığı özelliklerden biridir. Yani insanın sahip olduğu, özellikler, istidatlar ve seç-kinliklerin hiç biri hayvanlarda mevcut değildir, İnsan¬da mevcut olan bu yüce istidatlardan biri de tövbedir. «Tevbe»; (anlamım ileride genişçe açıklayacağım) «Estağfirullahe Rabbi ve etübü îleyhi» cümlesini dille söy¬lemek değildir. Tövbe; İnsanda meydana gelen, psikolo¬jik, Ruhî bir durum, ruhî bir inkılaptır. Estağfirüllah... cümlesi bu durumu beyan eder, bu durumun kendisi değildir. Bunun gibi birçok deyiş vardır ki, gerçeğin ken¬disi değil gerçeğin açıklayıcısıdır. Biz günde bir kaç kez? «Estağrifüllah...» söylüyorsak, günde bir kaç kez tövbe ettiğimizi sanmayalım. Eğer günde bir kere gerçek tev¬be etmiş olursak muhakkak ki Allah'a yakınlaşmak için bir merhale kat etmiş oluruz.
Bu konuya bir önsöz söylemek istiyorum dikkat bu¬yurun!
Cansız varlıklar, bitkiler ve hayvanlar arasında belli bir fark vardır. Şöyle ki; Cansız varlıklar, hareket ettik¬leri yönde, kendi iradeleri ile yön değiştirme istidadına sahip değiller. Yer küresinin güneş etrafında ve kendi et¬rafında dönmesi gibi. Veya diğer yıldızların hareketi gibi Veyahut yukarıdan atacağınız bir taşın yere-inerken kat ettiği hareket gibi. Bu kesindir. Yani; yukarıdan bırak-tığınız taş belli bir yöne doğru hareket etmektedir. Bu ta¬şın kendiliğinden yön değiştirmesi mümkün değildir. Taşın yönünü değiştirmek için harici bir etkenin bulunması gerekir. Bu etken ister cisim olsun ister dalga. Ama canlı varlıklar hareket yönlerini değiştirme istidadına sahiptirler. Yani yaşam¬ları ile bağdaşmayan şartlarla karşılaştıklarında yönle¬rini değiştirebilir. Bu durum hayvanlarda çok açıktır. Ör¬neğin bir koyun veya güvercin hatta bir sinek bile hare¬ket ederlerken bir zorlukla karşılaştıklarında derhal yön değiştiriyorlar. Yüz seksen derecelik bir dönüş yapabi¬lirler. Yani, önceki hareketinin tam tersine hareket ede¬bilirler. Bitkiler de böyledir. Ağaçlar ve bitkiler belli şart¬larda ve sınırlı olarak içlerinden kendilerini yönlendire-biliyorlar. Yer altında hareket eden bir ağaç kökü sert bir kayaya vardığında kendi yönünü değiştirebiliyor.
Tövbe, İnsanın yön değiştirmesidir. Ama bitki gibi sade bir yön değiştirmek değil veya hayvanın yön değiş¬tirmesi gibi değil. Bu sadece ve sadece insana özel bir yön değiştirmedir.
Tövbe, bir nevi iç inkılâptır, bir çeşit kıyamdır. Bir çeşit inkılâptır: İnsanın kendisinden kendisine kar¬şı yapılan bir kıyam. Bu insana özel bir yön değiştirmedir. Bitki yönünü değiştiriyor, ama ken¬disine karşı hiçbir zaman kıyam etmez. Bu il¬ginç yetenek bitkilerde var, cansız varlıklarda yoktur. Hayvanlarda da var. İnsanda ise daha da ilginç bir yetenek vardır. Kendi içinde kendisine karşı ayakla¬nıyor. Gerçekten ayaklanıyor. Kendisine karşı inkılâp ediyor. Ama insanın kendi içinden kendisine karşı kıyam etmesi ayaklanması nasıl gerçekleşebilir? Olur mu ki, bir şahıs kendisi kendisine karşı ayaklansın? Evet, olur. Nedeni şudur ki, tek bir şahıs tek bir gövde değil mürekkeptir basit değil. Yani, bu şurada tek başımıza oturduğumuzda, aynen hadisi şerifin tabiri ile bir can¬sız oturmuş, bir bitki oturmuş, şehvetli bir hayvan, yırtıcı bir hayvan, bir şeytan, bir melek oturmuştur sanki, şairlerin dediği gibi tüm hasletler onda bir araya gelmiş¬tir. Yani insan bir oluşumdur. Bazen, Domuzun sembo¬lize ettiği şehvetli hayvan, insan vücudunun tüm kont¬rolünü ele geçiriyor, diğer şeytanî ve melekî sıfatlara fır¬sat vermiyor. Bir anda bunların biri tarafından ona karşı ayaklanma oluyor. Her şey alt üst oluyor ve insan vü¬cudunda yeni bir yönetim ortaya çıkıyor. Günahkâr in¬san, vücudundaki aşağılık sıfatlar (hayvan veya şey-tanın) kendisine musallat olandır. Burada bir ta¬kım melekler de mahpustur, burada bütün bir güç tutukludur. Tövbe, yani iç ayaklanma; İnsan vü¬cudunun yüce ve ulu makamları, insan vücuduna hükmeden alçak ve kötü makamlara karşı inkı¬lâp yapıyor ve vücut iç yönetimini ele geçiriyor. Onları hapsediyor, kendi güçleri ile kendi orduları ile kontrolü ele geçiriyorlar bu bir halet (durum) dir; Hay¬vanlarda ve bitkilerde yoktur. Aynı şekilde akside müm¬kündür. Yani insan vücudundaki alçak ve kötü makam¬lar, ulu makamlara karşı ayaklanıp devrim yapar, iyi hasletleri yakalayıp hapseder ve vücut iç yönetimini ele geçirir. Eğer tecrübe etmişseniz: Bazı kişiler eğitim, me¬todunu bilemiyorlar. İnsan eğitiminde tüm bu güçlerin birer hikmet olduğunu bilmiyorlar. Eğer bizde şehvani istekler varsa, anlamsız ve boşuna değildir. Biz bu şehvani istekleri tabii ihtiyaç kadar doyurmalıyız. Bunun bir sınırı var, bir hakkı var, bunların hakkını miktarınca vermek gerekir. Meselâ diyelim ki siz evinizde bir hayvan, at, eşek, köpek veya kedi saklıyorsunuz. Atı binmek veya köpeği bekçilik için besliyorsunuz. Bunla¬rın yiyeceğe ihtiyacı var, yiyeceğini vermelisiniz.
Sen ruhunu ibadetle razı etmelisin yani; bu hakkı ona vermeli, bu hazzı ona tattırmalısın. Sen melekütî sıfatlı bir varlıksın, O âleme doğru uçmalısın. Bu meleği hapsettiğin zaman, nasıl bir rahatsızlıklar doğuracağını biliyor musun?
Lezzet yolunu içte ara dışta değil, Saray ve köşklerde arayanı ahmak bil,
tevhid haber
Demek ki, «Tövbe»; İnsan ruhunun yüce, ulu ve mukaddes makamlarının, insanın hayvani ve alçak ma¬kamlarına karşı tepkisidir. «Tövbe; İnsanım melek sıfatlı güçlerinin, şeytanî ve yırtıcı sıfatlı güçlerine karşı mu¬kaddes inkılâbıdır. Tövbenin mahiyeti budur. Şimdi, bu pişmanlık ve düğüm noktası insanda nasıl meydana ge¬lir?
Evvelâ şunu bilmelisiniz ki; insan vücudunda; Bu mukaddes unsurları işlemez hale getirebilecek bir şeyler vuku bulsa veya, serbest olamayacak şekilde zincirlerle bağlanmış olsa, o insana tövbe nasip olmaz. Bir ülkede inkılâp yapılabilmesi için bir takım temiz unsurların bu¬lunması gerektiği gibi, insan vücudunda da temiz ve mu¬kaddes unsurlardan bulunmalı ki, tövbe edebilsin. Aksi takdirde hiç bir zaman tövbe etmeye muvaffak olamaz.
însan hangi şartlarda dönüş yapar tövbe eder? Eğer Allah'ı tanıyorsa O'na dönüş yapabilir. Eğer Allah'ı ta¬nımıyorsa başka bir duruma düşer belki aklını oynatır, çıldırır veya başka bir duruma düşer.
Söyledik ki; «Tövbe.» bir çeşit tepkidir. Elinizdeki topu yere doğru vurduğunuzda tekrar size dönüyor, to¬pun yere doğru hareketi sizin gücünüzle gerçekleşiyor. Ancak yerden yükselişi yere vurulmasının bir tepkisidir. C bir fiildir, bu ise tepki, yere vurduğunuz top ne kadar havalanır? Bu, o fiilde kullanılan gücün miktarına veya yerin sertlik derecesine bağlıdır. Yer ne kadar düz ve sert olursa tepki de o kadar fazla olur. Demek ki tepkinin ölçüsü, sizin kullandığınız güç miktarı ve yüze¬yin düzlük ve sertlik derecesine bağlıdır.
İnsan ruhunun günahlara karşı tepkisi iki şeye bağ¬lıdır: Birincisi fiilin şiddetine, yani günahın şiddetine ruhumuzun alçak sıfatlarının, ruhumuzun ulvi makam-larına indirdiği darbenin şiddetine bağlıdır. Eğer insa¬nın işlediği günah daha az ve küçük olursa, insan ruhun¬da daha az tepki meydana gelir, günah büyüdükçe tepki de büyür. Bu nedenledir ki, cani ve taş yürekli insanla¬rın bile işledikleri cinayet çok büyük ve korkunç ise ru¬hu tepki gösterir. İnsan ruhunun tepki göstermesinin ikinci unsuru da, darbe inen yüzeyin, düz ve sert olmasıdır. Yani insanın vicdan, iman ve fıtratının güçlü ve sağlam olmasıdır. Bu durumda darbe zayıf olsa bile tepkisi fazla olacaktır. Bu¬nun içindir ki, güçlü ve sağlam imana sahip olan kişiler, çok küçük günahlar, hatta günah sayılmayan mekruhla¬rı bile işlediğinde ruhu tepki gösterir. O ameller ki, ben ve siz günde yüzlercesini işliyor ve bir günah işlediği¬mizin farkına bile varmıyoruz. Ama temiz insanlar, bir mekruh davranışta bulunduklarında peş peşe tövbe edi¬yorlar.
Devamı var