Suudi Arabistan hac yönetimini başkasına bırakır mı?
Mekke'de yaşanan son facialar, Müslüman dünyasının çeşitli kesimlerinde hac yönetiminin Suudi hükümetinden alınıp ortak bir Müslüman idareye devredilmesi taleplerini tekrar gündeme taşıdı. Bu tartışmayla Suudi Arabistan ve İran önderliğindeki Suudi karşıtları arasındaki mezhepsel çatışma yeni bir boyut daha kazandı.
12 Eylül'de Mekke ٙyi vuran fırtına bir vincin Mescid-i Haram üzerine devrilmesine neden oldu ve çeşitli ülkelerden 107 kişi öldü, 230 kişi yaralandı. 17 Eylül'de ise Mekke'de hacıların kaldığı bir otelde büyük bir yangın çıktı. Yangında iki kişi yaralanırken 1028 kişi de otelden tahliye edildi. Son olarak da büyük bir izdiham yaşandı. Suudi Arabistan'ın verdiği bilgiye göre izdihamda 717 hacı öldü, 863 hacı yaralandı. Ölenlerin arasında vatandaşları bulunan Endonezya ve Pakistan gibi ülkeler ise ölü sayısının 1036 'ya ulaştığını söyledi.
Hac sırasında geçmişte de birçok ölümlü olay yaşandı. 2006 'da şeytan taşlama ibadeti sırasında yine bu yılki izdihamın yaşandığı yolda 346 hacı hayatını kaybetti. Benzer olaylar 1990, 1994, 1998, 2001, 2003, 2004 ve 2005 'te de yaşandı, yüzlerce hacı hayatını kaybetti. Bu seneki izdiham son 25 yılın en kötü faciasıydı. 1990 ٙda meydana gelen izdihamda ise Mina ٙda bir tüneldeki havalandırma sisteminin arızalanması sonucu 1426 hacı havasızlıktan boğuldu.
Muhtelif ülkeler, hac idaresinde yetersiz kaldığı için Suudi Arabistan ٙa çeşitli eleştiriler yöneltti. Örneğin Endonezya, Suudi Arabistan ٙın olaya yaklaşım biçimini, hazırlıksız oluşunu, durumu kontrol altına alıp kayıpları azaltacak tedbirler almamasını sert şekilde eleştirdi. Ancak en ağır eleştiriler İran, Türkiye ve başka bazı Müslüman çevrelerden geldi. Bu ülkelerin tepkisi Suudi Arabistan 'ın hac idaresinde genel olarak yetersiz kaldığı iddiasına odaklandı.
Türkiye'nin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez konuya ilişkin uluslararası toplantı çağrısında bulundu. Görmez, 24 Eylül 'de yaptığı açıklamada hacda ciddi bir yönetim sorunu olduğunu, hac ibadetinin güvenliğini görüşmek için uluslararası bir konferansın zaruret hâline geldiğini belirtti.
İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney de 27 Eylül ٙde olayı unutulmayacak bir trajedi olarak niteledi ve Müslüman âleminin hacla ilgili sorunlara ciddi çözümler üretmesi gerektiğini söyledi. 28 Eylül 'de BM Genel Kurulu 'na hitap eden İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Suudi Arabistan ٙın haccı yönetememesine dikkat çekti, sürekli tekrar eden ölümlü olayların başlıca sebebinin bu kötü idare olduğunu kaydetti.
Irak, Lübnan, Tunus ve Türkiye gibi ülkelerde birçok politikacı ve din adamı da haccın sadece Suudi hükümetini değil, tüm Müslüman ülkeleri ilgilendirdiğini ve bu nedenle hac yönetiminin İslam İşbirliği Örgütü'ne devredilmesi gerektiğini belirtti.
Suudi yetkililer ise yaptıkları açıklamalarla adeta yangına körükle gitti. Hac İşleri Bakanlığı Sözcüsü Hatem Hasan Kazi, Mina ٙdaki izdihamın Allah 'ın takdiri olduğunu söyledi.
Suudi Arabistana yönelik eleştiriler hac yönetiminin iki farklı yönüne odaklanıyor. Birincisi ulaşım gibi hizmetlerin temini, hac etkinliklerinin kolaylaştırılması ve hacıların güvenliğinin sağlanması gibi hac idaresiyle ilgili genel yetersizlikler. İkinci boyut ise İslam ٙın tüm mezheplerine Vahhabi anlayışının dayatılması, hacıların kutsal mekân ve türbe ziyaretlerine kısıtlamalar uygulanması.
Suudi Arabistan, kutsal topraklardaki egemenliği boyunca, özellikle de 1927'den bu yana Mekke, Medine ve diğer Suudi şehirlerinde yüzlerce tarihi ve dini mekânı ihmal edegeldi. Bazı yazarların deyimiyle Suudiler İslam'ın tarihine buldozerle girdi.
Suudi polisi ve Vahhabi din adamları, Müslüman dünyasının farklı bölgelerinden gelen, farklı dini anlayışlara sahip ziyaretçi ve hacılara katı kurallar dayatıyor. Örneğin insanların kutsal mekânları öperek veya onlara dokunarak şefaat almasına izin verilmiyor. Buna Hz. Muhammed 'in mezarı da dâhil.
Hâl böyle olunca çeşitli siyasi ve dini çevrelerin hac yönetiminin Suudi Arabistan 'dan alınıp Müslümanların ortak idaresine verilmesini talep etmesi şaşırtıcı değil. Bu talepler radikal ve gerçek dışı görünse de Suudi Arabistan hükümeti üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Bu baskı nedeniyle hükümet haccın ve kutsal mekânların idaresinde değişikliğe gidebilir.
Gelecek yıllarda da benzer olaylar tekrarlanırsa hac yönetimini ortak idareye devretme talepleri daha da yüksek sesle dile getirilecek ve Suudi Arabistan'ın bunlara karşı koyması zorlaşacak. Hacca katılan Müslüman ülkeler, Suudi Arabistan'ı etkilemek veya baskı altına almak için çeşitli imkânlara sahip. Hac seyahatlerinin yasaklanması da bunlara dâhil. Bu tip adımlar Suudi ekonomisi ve ülkenin uluslararası itibarı açısından sarsıcı sonuçlar doğurabilir.
Son yaşananlar Suudi rejimini hac yönetiminde radikal değişiklikler yapmaya sevk edebilir. Bu kapsamda dar çerçeveli Vahhabi anlayışının yerine tarafsız bir tutum benimsenebilir ya da güvenlik ve lojistikle ilgili tedbirlerde esaslı değişiklikler yapılabilir.
AlMonıtor