Abese Suresi ve Resulullah(6.Bölüm)
Masumiyetin anlamı günah işlememek ve görevinde yanlışlık yapmamakla birlikte bilgi açısından hataya düşmemektir. Yüce ahlak sahibi olmak, insanı her halükarda en güzelini yapmaya mecbur kılmaz. Yüksek ahlak tek tek davranışla değil, genel davranışla ilgilidir. Genel davranışlarında en iyi ahlaki davranışı sergileyen kimse yüksek ahlak sahibidir. Zaten Peygamberimiz de genel davranışlarında davranışların en güzelini sergilemiştir. Ama bazı hallerde de en güzelini sergileyememiştir. Bu onun yüksek ahlak sahibi olmasına bir halel getirmez. Çünkü bu kavram nispi bir kavram olup genel davranışla orantılıdır. Elbette güzelin daha güzeli ve yücenin daha yücesi vardır.
Peygamberimiz diğerlerine oranla en güzel ahlak ve davranışa sahiptir. Ama bunun anlamı bu değildir ki, artık Peygamberimiz bu açıdan son noktaya ulaşmıştır ve kat edeceği hiçbir mesafe kalmamıştır. Hayır, peygamberimizin de henüz kat edeceği mesafesi ve elde edeceği kemalleri vardır ve olmalıdır da. Aksi takdirde Peygamberimizin imtihan üstü bir varlık olması gerekir ki, ne buna inanıyoruz, ne de böyle olması mümkündür. Çünkü bir kulun imtihan dışı olması ancak onun kemalin son noktasına varmasıyla mümkün olabilir. Kul olan bir varlığın ise dünya hayatında böyle bir kemale ulaşması imkânsızdır.
O halde Peygamberimiz de dünya hayatında imtihana tabidir ve kazandığı yüce sıfatlar ve gösterdiği güzel davranışlarla kemal derecelerini kat etmektedir. Bu yolculukta da çoğunlukla en güzelini, bazen de masumiyetle çelişmeyen bundan aşağısını elde etmektedir. Burada akla şöyle bir soru gelebilir:
Mademki, Resulullah’ın bu davranışı doğal bir davranıştıysa, Allah Teâlâ'nın böyle bir kınamasının olmaması gerekirdi. Peki, neden Allah Teâlâ Resulünü bu davranışından dolayı kınıyor?
Bunun cevabı da şudur:
Allah Teâla’nın Resulünü kınamasının iki nedeni vardır.
Birincisi, her ne kadar Peygamberin bu davranışı doğal bir davranıştı ve ne masumiyet, ne de yüce ahlakla bir çelişkisi yoktu, ama o makamda olandan bundan daha iyisi de beklenmekteydi. Allah Teâla'nın kınaması bu daha iyi olanın terk edilmesinden dolayıdır. Yüce mevki sahipleri daha iyi olanı terk etmekle de kınanır. Onlar, başkalarının sorumlu tutulmadığı şeylerden de sorumlu tutulur. Ama bunlar onların masumiyetine bir halel getirmez ve sadece elde edebilecekleri daha üstün bir kemalden mahrum kalırlar. Yani, eğer Peygamber, Ümmi Mektum’un bu edep dışı davranışı karşısında hiç incinmez ve güler yüzle hemen onun cevabını vermiş olsaydı, daha üstün bir makam elde edebilirdi. İşte kınama bundan dolayı idi. Zaten biz, Kuran-ı Kerim’de ilahi peygamberlere isnat edilen günah ve benzeri kavramların hep bundan dolayı olduğu inancındayız.
İkincisi ise, orada hazır bulunanların zihninde doğabilecek yanlış anlamayı önlemek içindir ki, onlar İslam dininde de zenginliğin bir değer ölçeği kabul edildiğini sanmasınlar. Evet, İslam dininde değer ölçeği sadece kişinin inanç derecesidir. O fakir, âmâ ve köle olsa bile, bu üstün değere ve hakikati anlamaya hazır olan bir kalbe sahipse, değer taşımaktadır. Böyle bir değerden yoksun olursa, dünya metaı açısından zamanın Karun’u bile olsa hiçbir değer sahibi değildir.
Abese Suresi ve Resulullah(4.Bölüm)
Abese Suresi ve Resulullah(5.Bölüm)