Dünyanın Hakikati
Bu konuyu açıklarken ilk önce İslâm açısından dünyanın mahiyetini ve hakikatini açıklayacağız.
İslâm, iki âleme inanmaktadır. Biri, içinde yaşadığımız ve ismine dünya dediğimiz şu maddî âlemdir; diğeri de ölümden sonra gideceğimiz ve ismine âhiret âlemi (ukba) dediğimiz sonraki âlemdir. İslâm, bu âlemde ölümle insan hayatının son bulmadığına, onun ölümden sonra âhiret âlemine geçeceğine inanmaktadır. İslâm, bu âlemi geçici, fani ve yol üstündeki bir konaklama yeri olarak görüyor; âhiret âleminin de ebedî mekân olduğuna inanıyor.
İnsan bu dünyaya, bir süre yaşayıp daha sonra ölerek yok olup gitmek için gelmedi; insan ilim ve amelle nefsini eğitip mükemmelleştirmek ve âhiret yurdunda güzel ve ebedî bir hayat sürmek için gelmiştir. Bundan dolayı, dünya âhiretin tarlası ve azık hazırlama yeridir. Tabii ki insan bu dünyada hayatını sürdürmek ve yaşayabilmek için Allah'ın kendisi için yarattığı nimetlerden yararlanmak zorundadır; fakat nimetlerden yararlanmak hedef değil, bir vesiledir. İnsan ve dünyanın yaratılışındaki hedef, bu âlemde iyi, rahat yaşamak ve zevk verici çeşitli nimetlerden olabildiğine faydalanmak değildir, bundan daha büyük bir hedef vardır; o da insaniyetin üstün cevherini yetiştirmek ve Allah'a doğru ilerlemektir.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Dünya, size ebedî yurt olmak için yaratılmamıştır; dünya, sâlih amel vasıtasıyla ebedî kalacağınız yurt için azık hazırlamanız için bir geçittir. Öyleyse dünyadan göçmek için acele edin ve ayrılmak için bineklerinizi hazırlayınız.[1]
Yine şöyle buyurmaktadır:
Ey insanlar! Dünya geçilecek bir menzil ve âhiret ise sürekli kalınacakbir yurttur. Öyleyse sürekli kalınacak yurt olan âhiret için geçiş evinde azık toplayın... İnsan öldüğü zaman halk: "Geriye ne bıraktı?!" der ve melekler ise: "Kendisi için (âhirete) ne göndermiş?!" derler.
Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır:
Bilin ki, elde etmeyi dilediğiniz şu dünya, bazen sizi öfkelendirir, bazen hoşnut eder; fakat ne sizin evinizdir, ne de konaklama yeriniz; siz onun için, orada kalmak için yaratılmadığınız gibi oraya davet de edilmediniz. Bilin ki o, size bâki değildir; siz de orada bâki olamazsınız. O sizi aldatır, ama çekindirir de. Çekindirmesine bakın da aldanmayın ona; korkutmasına bakın da tamah etmeyin ona. Orada, davet edildiğiniz yere hazırlanmaya bakın; gönüllerinizden dünya sevgisini atın.[2]
Gördüğünüz gibi, bu hadislerde dünya fâni ve geçici olarak tanıtılmış,. yol üstündeki bir konaklama yeri olarak nitelendirilmiştir. Aldatıcı ve yanıltıcı bir mekandır. İnsanlar bu dünya için yaratılmamış, âhiret yurdu için yaratılmışlardır. İnsan bu dünyaya ilim ve amelle insanlığını eğitmek ve âhiret âlemine azık hazırlamak için gelmiştir .
[1]- Nehc'ül-Belâğa, Hutbe: 132
[2]- Nehc'ül-Belâğa, Hutbe: 173
Dünyaya Tapmanın Tehlikesi
Dünya Ehli