İLÂHÎ YOL GÖSTERİCİLİĞİN ANLAMI
HİDAYETİN ANLAMI [2]
"Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun göğsünü İslâm'a açar." (En'âm, 125)
"Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm'a açar." ayeti indiğinde Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah kalbe nuru yerleştirdiğinde kalp açılır, genişler." Orada bulunanlar dediler ki: "Bunun bir belirtisi var mıdır?" Buyurdu ki: "Sonsuzluk yurduna eğilimli olma (yönelme), aldanış yurdundan uzaklaşma, ölüm gelmeden ölüme hazır olma."
Buna göre, bu tür hidayet, kalpte özel bir açılımın meydana getirilmesidir. Bu şekilde açılıma kavuşturulan kalp hak sözü ve salih ameli kapsayacak hâle gelir, bunları algılarken daralmaz. Buna özel bir hazırlanış da diye biliriz. Bu sayede kalp Allah'ın emirlerine teslim olmaktan kaçınmaz, O'nun hükmünü benimseme hususunda herhangi bir daralma ve tıkanıklık hissetmez.
Yüce Allah bir ayette bu olguya şu ifadelerle işaret etmiştir: "Allah'ın göğsünü İslâm'a açıp da Rabbinden bir nur üzere olan kimse (başkasına benzer) mi?... İşte bu Allah'ın hidayetidir, dilediğini bununla doğru yola iletir." (Zümer, 22-23) Ulu Allah hidayetini bu ayette "nur" olarak tanımlamıştır. Çünkü kalp bu nur sayesinde hak söze teslim olmak, doğru ameller işlemek gibi içermekle, sahip olmakla yükümlü olduğu şeylerle, batıl söz ve bozguncu amel gibi hiçbir şekilde bünyesinde yer vermemesi gereken şeyleri birbirinden ayırt eder.
Yüce Allah başka bir yerde, seçkin peygamberleri hidayete erdirişinden, onlara büyük nimetler bahşedişinden söz ederken bu hidayete ilişkin diğer bir tablo çizer: "Onları seçtik ve onları hidayet ettik. İşte bu Allah'ın hidayetidir, kullarından dilediğini buna iletir." (En'âm, 87-88) Bu ifadeyi tefsir ederken demiştik ki: Ayet, şunu açık bir şekilde gösteriyor ki Allah'ın hidayeti, kendisine uyanları doğru yola, düz bir hareket metoduna iletir. Bunda farklılık ve ihtilâf olmaz.
Onun, ilâhî bilgilerden ve yasalardan meydana gelen dini demek olan yolunun bazı bölümleriyle diğer bazı bölümleri arasında çelişki olmaz. Çünkü bölümlerin tümü katışıksız, öz tevhidi temsil ederler. Tevhit ise, değişmez ve tek bir gerçekliktir. Sonra bu yolun bütün bölümleri ilâhî fıtrata, yaratılış yasasına dayanırlar. İlâhî fıtrat ise yargılarında yanılmaz, kendi içinde dönmüşüm yaşamaz, gereklerinde farklılıklar arz etmez.
Sonra bu yolun yolcuları, bu dinin taşıyıcıları da birbirlerine kaynaşmış hâldedirler, aralarında ihtilâf ve çelişme olmaz. Dolayısıyla Allah'ın peygamberlerinden birinin davet ettiği, bütün peygamberlerin davet ettiği gerçektir. En son peygamberin insanlığı teşvik ettiği hayat biçimi, en ilk peygamberin, Âdem'in teşvik ettiği hayat biçiminin aynısıdır.
Aralarındaki tek fark birinin kısa ve öz, birininse geniş ve ayrıntılı olmasıdır.
HİDAYET
İLAHî YOL GÖSTERİCİLİK - HİDAYET