Haricilerin Akidevi Usulleri
Hariciliğin temel dayanağını şunlar oluşturmadaydı:
1- Ali, Osman, Muaviye, ashab-ı Cemel ve ashab-ı hakemiyet (hakemlik olayına katılanlar veya bu olaya rıza gösterenler) tamamen kafirdirler, sadece hakemlik olayına rıza gösterip de sonradan tevbe edenler bunun dışında tutulur.
2- Yukarıdakilerin tekfir edilmesini kabul etmeyenler de kafirdirler.
3- İman sadece kalbi bir akide değildir; İslam'ın emirlerini uygulayıp nehy edilen şeyleri terk etmek de imanın esaslarındandır. Bu anlamda iman, inanma ve amel etmenin bir bileşimi ve terkibidir.
4- Zalim yönetici ve imama karşı isyan ve kıyam etmek, kayıtsız şartsız farzdır. İyiliği emredip münkerden nehy etmenin hiçbir ön şartı ve gereği yoktur; her zaman ve her hal-ü karda bu ilahi emri derhal uygulamak gerekir.[8]
Evet, Hariciler bu düşüncelerle sabahladılar; kendileri dışındaki herkesi kafir, kanı helal ve ebedi cehennem ehli bilerek.
Halifelik Konusunda Haricilerin Görüşü Haricilerin, günümüz dünyasının yenilikçilerine ilginç gelen tek görüş ve fikirleri onların halifelik konusundaki teorileridir. Bu konuda demokratik düşünceye sahiplerdi. Halifeliğin serbest seçimle gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorlardı. Kureyşten olsun olmasın, tanınmış kabilelerden veya Arap ırkından olsun olmasın; gerekli iman, takva ve liyakate sahip her insan halife olarak seçilebilirdi. Birisi halife olarak seçilip de kendisine biat edildikten sonra İslam ümmetinin maslahatlarını gözetmez ve aykırı davranacak olursa hemen azledilmesi ve halifelikten uzaklaştırılması gerekir, buna direnmesi halinde ise öldürülünceye kadar ona karşı kıyam edilir.[9]
Hariciler, halifeliğin Allah Teala tarafından belirlenmesi gerektiğine inanan Şia'ya karşı oldukları kadar, halifenin mutlaka Kureyşten olması gerektiğine inanan Ehli sünnete de karşıdırlar.
Tarihi belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Haricilerin halifelik konusundaki görüşleri, bu mezhep veya akımın ortaya çıktığı ilk günlerde şekillenmiş bir görüş değildi. Nitekim kendilerinin ilk çıkışlarında öne sürdükleri "Allah'tan başka hakem yoktur." sloganı ve Nehc'ul Belağa'dan da anlaşılacağı üzere ilk dönemlerde Hariciler İslam toplumunun esasen devlete, hiçbir yönetici, imam ve halifeye ihtiyacı olmadığı ve herkesin kendi başına Allah'ın hükümlerine uymasının yeterli olacağı inancındalardı.[10] Ancak, daha sonra bu inançlarından dönüp Abdullah b. Veheb-i Râsıbi'ye biatte bulunmuşlardır.[11]
Halifeler Konusunda Haricilerin Görüşü Ebu Bekir'le Ömer'in halifeliğini doğru buluyor, bu ikisinin doğru seçimlerle işbaşına geldiğini kabul ediyorlardı. Haricilere göre bu iki halife sonradan sapmamış, yoldan çıkmamıştı. Ali'yle Osman'ın seçimini de doğru buluyor, ama Osman'ın hilafetinin 6. yılının sonlarından itibaren sapmaya başladığına ve müslümanların maslahatına aykırı davrandığına, bu nedenle halifelik hakkını kaybedip aslında azledilmiş bulunduğuna, ama buna rağmen halifelik makamını bırakmadığı için Osman'ın kafir olup kanının helal olduğuna ve neticede öldürülmeyi hak ettiğine inanıyorlardı. Ali de onlara göre hakemlik olayını kabul ettiği, ama daha sonra Haricilerle birlikte tevbe etmediği için kafir olmuş ve öldürülmeyi hak etmişti! Bu nedenledir ki Hariciler, hilafetinin 7. yılından sonra Osman'dan ve hakemlik vakıasından itibaren de Ali'den teberride bulunmuşlardır.[12]
Hariciler diğer halifeleri de reddetmiş ve onlarla daima savaş halinde olmuşlardır.
Haricilerin Çöküşü Bu güruh, hicretin 1. yy'ının ilk yarılarının sonlarında, çok tehlikeli bir hata ve sapma neticesinde teşekkül etmiş, ancak, bir buçuk asırdan fazla varlıklarını sürdürememiştir. Çok aşırılığa varan öfkeli çıkışları ve yerli yersiz isyana kalkışmaları neticesinde halifeler tarafından daima takibe alınmış, kendilerini ve mezheplerini mahva ve tam bir yok oluşa sürüklemişlerdir. Abbasi devleti kurulur kurulmaz Haricilerin kökü kazınmış, soyları tükenmiştir. Hiçbir mantık ve akli delili kabul etmeyen aşırı dogmatik tutuculukları, sinirli ve mantıksız çıkışları, hayatın gerek ve gerçekleriyle hiç bağdaşmayan yöntemleri ve nihayet normal bir çerçevede olması gereken takiyyeyi büsbütün bir kenara bırakan son derece fevri ve salt sabırsızlıktan kaynaklanan çıkışları Haricilerin sonunu hazırlayıp tarihten silinmelerine neden olan başlıca sebeplerdir. Haricilik, kalıcı bir mezhep ve ekol değildi zaten; ama bu batıl mezhebin etki ve izleri tamamen silinmedi, onların batıl düşünceleri birçok İslam mezhebini de etkiledi. Bugün tamamen Harici denilebilecek çok sayıda sapık vardır ve tıpkı Ali (a.s) döneminde olduğu gibi İslam ümmetini kendi içinden tehdit eden en büyük tehlikeyi bunlar oluşturmaktadır. İslam tarihinde Muaviye ve Amr b. Âs gibileri daima vardır. Bu ikili, her zaman olduğu gibi çağımızda da Haricileri avuçlarına almakta ve şom emelleri için onları oyuncak gibi kullanabilmektedirler.