Eğitimde Duyarlılık ve Yardımlaşma-2
Terbiyede çok zaruri olan mevzulardan biri de anne ve babanın ve diğer eğiticilerin terbiye programlarında ve o programların uygulanmasındaki keyfiyet hususunda görüş birliğine sahip olmaları ve birlikte çalışmalarıdır.
Eğer anne ve baba ve çocuğun terbiyesinde rolü olan öteki kimseler (dede ve nine gibi) terbiye programında görüş birliğine sahip olurlar, birbirlerini iyi anlarlarsa ve o programın icrasında gereken yardımlaşmayı gösterirlerse istenilen neticeye ulaşabilirler; iyi ve seçilmiş çocuklar yetiştirebilirler. Ama eğer terbiyede rolü olanlardan biri itinasızlık ederse veya programlarda değişik bir yöntem uygularsa istenilen neticeye ulaşılmayacaktır.
Çünkü terbiye ciddiyet isteyen bir iştir. Çocuk vazifesini bilmelidir. Ama baba bir şey der ve anne yahut nine başka bir şey derse çocuk vazifesinin ne olduğunu bilemez. Özellikle terbiyede rolü olanlardan her biri, kendi yöntemini icra etmekte ciddi olur ve bu konuda ısrar ederse böyle bir programın faydası olmayacağı gibi çocuğun kötü şeyleri öğrenmesine de sebep olur.
Terbiye konusunda büyük engellerden biri, babanın bir hususta bir karara varması ve anne yahut büyükannenin bu hususta işe karışması ve babanın almış olduğu kararın zıddına bir öneride bulunması veya tam tersine, onların aldığı karar karşısında babanın aksi bir harekette bulunmasıdır. Terbiye eden eğiticiler arasında öyle bir birlik ve yardımlaşma olmalıdır ki çocuk, çok açık bir şekilde vazifesini bilmeli, vazifesinden kaçmayı aklının ucundan bile geçirmemelidir.
Bazen baba, terbiye görmüş, iyi ahlaklı ve çocuğunun terbiyesine ilgisi olan bir kişi, anne ise terbiyeye ilgisiz biri olabilir. Bazen de tam aksine. Bu, çoğu ailelerde görülen bir sorundur. Böyle ailelerde yetişen çocuklar genelde iyi ve sahih terbiyeden yoksun kişiler olurlar. Zira, terbiye görmüş ve salih birinin tesir ve çabaları kötü ahlaklı eşi tarafından yok edilmekte ve onların zıddı çocuğa aşılanmaktadır. Bu durumda, doğru bir terbiye vermek çok zordur. Ama bu zorluklar sorumluluktan kaçmaya sebep olmamalıdır. Bu durumda terbiyeli ve ahlaklı şahısa çok ağır bir sorumluluk düşmektedir.
Çocuklarının terbiyesi hususunda çok önem göstermeli ve çok çaba sarfetmelidir. Kendi ahlak ve davranışını iyice ıslah etmeli, çocuklarını çok yakından izlemeli ve elinden geldiği kadar onlarla irtibatını güçlendirmelidir. Kendi tecrübesinden yararlanmalı, iyi davranışlarıyle çocuklarını kendi tarafına çekmeli ve onlar için çok iyi bir örnek olmalıdır. Onlar ile diyalog kurmalı, iyi ile kötüyü ve güzel ile çirkini onlara iyi bir şekilde açıklamalıdır. Davranışı öyle bir şekilde olmalıdır ki, çocuğun kendisi iyi ahlakı kötü ahlaktan ayırt edebilmeli ve kötülüklerden nefret etmelidir.
Eğer terbiye eden akıllı, tedbirli ve sabırlı biri olursa büyük bir ölçüde hedefe nail olabilir; eşinin yanlış terbiyesinin önünü alıp çocuğa kötü şeylerin aşılanmasına engel olabilir. Kısacası, iş çok güç, ama, başka çaresi de yok, yapmak gerekir.
Bilim adamlarından biri şöyle yazıyor: Ailelerde çocuğun asabının normal bir düzeye ulaşması için sadece çocuğun terbiyesi hususunda aynı fikire sahip olan, istek ve davranışları birbirine uygun olan anne ve babanın bulunduğu çok iyi şartlar meydana gelmektedir. Aile, çocuğun ahlaki özelliklerinin kalıba girdiği bir topluluktan ibarettir.
Fertleri dostça ve samimi bir davranışa sahip olan aile ve o ailedeki çocuklar genelde sakin, kendine hakim, mutedil kimseler olurlar; tam aksine, anne ile baba arasında devamlı tartışma olan karışık bir muhite sahip ailelerdeki çocuklar ise, kötü ahlaklı, bahaneci ve sinirli olurlar.
Eğitimde Duyarlılık ve Yardımlaşma-1
Çocuk Egitiminde Ailenin Önemi