• Nombre de visites :
  • 2586
  • 4/11/2013
  • Date :

Masum İmamın Ümmet Arasındaki Zarureti Nedendir-1

masum imamın ümmet arasındaki zarureti nedendir

Neden Peygamber’den sonra her asır ve zamanda masum bir imamın varlığı zaruret arzetmektedir?

Cevap:

Şii alimler, her asır ve zamanda, özellikle de İslam’ın insanların zihninde yeni yeni şekillenmeye başladığı risalet asrından sonra ümmet arasında masum bir imamın varlığının gereğini farklı yollarla ispat etmişlerdir. Biz bu yollardan bazısına işaret etmeye çalışacağız.

1-İmam Şeriatın Hafızı ve Koruyucusudur.

İmam toplum ve ümmet arasında hak ve batıl ölçüsüdür. Doğru ve olmayan ve batıl görüşlerin hak dinden ayrıt edilip tanınma nedenidir. Ümmet böylesine masum bir insana müracaat ederek ihtilaflarını ortadan kaldırabilir, Kur’an ve şeriat çehresini kendi zıt fikirlerinden arındırabilir. Görüşü ve sözü bir hüccet olan masum bir imamın varlığı şeriatı korumada ve Kur’an ayetlerinden her türlü kötü istifade bulunmayı önlemede apaçık bir etkiye sahiptir.

Kur’an-ı Kerim, bütün açıklığına ve konuları açıklamadaki kesinliğine rağmen, sürekli olarak Peygamber’den sonra, yetmiş iki fırkanın sarıldığı ve her milletin Kur’an’ın zahirini düşüncelerine delil kıldığı bir kitap olmuştur. Mu’tezile kendi inançları için Kur’an’dan delil getirmektedir. Aynı şekilde bu grubun karşısında yer alan Eş’ariler de kendi görüşlerini Kur’an ayetlerinin zahiriyle delillendirmişlerdir. Hariciler en açık ve fıtri bir husus olan devletin gerekliliği ilkesini bile inkar etmiş ve bu inancına delil olarak, “hüküm sadece Allah’a aittir”‌ ayetini göstermişlerdir. Akaid kitaplarında inançları ve delilleri detaylı bir şekilde açıklanan Hururiye, Mürciye, Keramiye gibi bütün İslami fırkalar, Kur’an’a istinad etmiş ve inançlarını Kur’an’a uyumlu bir şekilde sunmuşlardır. Hanbeliler ve hatta Eş’ariler bile, Allah’ın kıyamet günü görülebileceği konusunda Kur’an’ı delil göstermişlerdir.

Ehl-i Sünnetin dört mezhep imamları, çok az konuda ittifak etmişlerdir. Bu dört mezhebin ihtilaf ettiği hususlardan bazısı Kur’an anlamlarını anlamakla ilgilidir. Müslümanlar, her gün yaptıkları bir iş olan abdest konusunda dahi çok derin ihtilaflara sahiptirler. Her grup, kendi görüşüne Kur’an’ın zahirini delil olarak getirmektedir. İslam’ın asli ve fer’i hükümleri hususunda ihtilaflarını ve farklı grupların Kur’an zahirinden istifadeyle ortaya koydukları, delil metotlarını bilen bir kimse Kur’an’ın konuları açıklamadaki bütün açıklık ve yüceliğine rağmen yanlış anlama veya kasıtlı amaçlar nedeniyle Müslümanların görüş birliği halinde olamadığını, aralarındaki ihtilaflarını gideremediğini ve halk ekseninde toplanamadığını açık bir şekilde görür. Oysa şüphesiz bunlardan sadece bir grubun delilleri doğru, diğerlerinin ise batıl ve yanlıştır.

Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra İslam toplumunda ortaya çıkan büyük belalardan biri de hadis uydurma konusudur. Hadis ve tarih uyduranlar, çeşitli amaçlarla bu meydanda at koşturmuşlardır. Ka’b’ul-Ahbar ve Veheb b. Münebbeh gibi Müslüman gözüken bazı Yahudi ve Hıristiyanlar, İslam’a karşı düşmanlık içinde bulunduklarından bir takım İsraili ve Mesihi uydurmalarını İslam tarihi içine sokmuşlardır. İmanı zayıf olan bazı Müslümanlar da zamanın halifelerinin tahrikiyle veya şöhret ve makam düşkünlüğü sebebiyle hadis uydurmaya koyulmuşlardır. Hadis ve rical kitaplarında bu hadis uyduranların sayıları ve isimleri kaydedilmiştir.[2] Acaba ümmet arasında masum bir İmam’ın varlığı saldırganlara, yalancılara ve kasıtlı kimselere bir engel olmaz mı? Acaba İslam’ı korumak ve İslam’ın nurani yüzünü çirkin göstermekten korumak için her asırda bu önemli görevi yerine getiren bir İmam’ın varlığı gerekli değil midir?


Ehl-i Beyt Mektebinde İmamet İnancı(1.Bölüm)

Amellerin Batınında İmamaet

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)