Tevhid Veya Allah'ın Birliği(2.Bölüm)
Üçüncü Delil
İbn-i Sina "El-İşarat" kitabında daha önce naklettiğimiz, Allah'ın varlığını ispat için zikrettiği İmkan Metodu'nu açıkladıktan sonra, Allah'ın birliği konusunu ele alıyor ve konuyla ilgili burhanını (delilini) sunmadan önce burhanın dayalı olduğu ilkeleri şöyle açıklıyor:
1. İlke:
"Varlık bakımından ayrı ayrı olup zatlarını oluşturan bir şeyde birleşen nesnelerin, ya birleştikleri şey, ayrıldıkları şeyin lazımlarından (zorunlu sıfatlarından) olmalıdır. Bu durumda muhtelif olan birkaç şeyin bir lazımı (zorunlu sıfatı) olması gerekir. Bu olağan bir şeydir ve mümkündür. Ya da ayrıldıkları şeylerin, birleştikleri şeyin lazımı (zorunlu sıfatı) olması gerekecektir. Bu olağan dışıdır. Çünkü bu durumda bir şeyin birbirine zıt ayrı ayrı lazımı (zorunlu sıfatı) olması gerekir. Bu olanaksızdır. Veyahut onların birleştikleri şey, onların ayrıldıkları şeylere arız (ilinek) olacaktır ki, bu da mümkündür. Ya da onların ayrıldıkları şeyler birleştikleri şeye arız (ilinek) olacaktır ki, bu da mümkündür. (4)
Şia'nın büyük kelamcı ve filozofu Şeyh Hace Nasiruddin Tusi, İbn-i Sina'nın yukarıda naklettiğimiz sözlerinin şerhinde şöyle yazıyor:
"İbn-i Sina'nın bu açıklaması Vacib-ül Vücud'un birliğinin ispatında gerekli olan bir bölmedir: Nesneler bazen, bu fert şu fert gibi, objektif olarak ayrı ayrı olurlar, bazen de objektif olarak ayrı olmazlar. Aksine, onların ayrılığı, akil (düşünen) ve ma'kul (düşünülen) de olduğu gibi, ya zihni ve itibari olur. (Yani, meselâ insanın nefsi kendini düşündüğü zaman, düşünen ile düşünülen objektif olarak iki ayrı fert değildir. Aksine, hem düşünen, hem de düşünülen objektif olarak aynı şeylerdir. Onların arasındaki farklılık sadece zihni ve itibaridir.) Ya da başka bir tür ayrılık olur. (Buna da bir örnek vermek istersek, natık kavramıyla insan kavramı zikredebiliriz. Bu kavramlar fert olarak iki ayrı ferdi göstermiyor. Onlar objektif alemde bir ferdi hikaye ederler. Onlar arasındaki farklılık sadece kavram ve anlam açısındandır. Yani, her biri ayrı bir kavramı ifade ediyor.)
Varlık bakımından objektif olarak ayrı ayrı olan şeyler, bazen onların zatını oluşturan bir şeyde birleşirler. Örneğin, insan olmak hususunda birleşen Zeyd ve Amir'de olduğu gibi, ki her ikisi de zat itibariyle insan olmak hususunda birleşmişlerdir. Bazen de arızî (ilineksel) olan bir hususiyette birleşiyorlar. Varlık hususiyetinde birleşen bu cevher (töz) ve şu arız (ilinek) örneğinde olduğu gibi.
Varlık açısından objektif olarak ayrı ayrı olup, zatî olan bir hususiyette birleşen iki ayrı şeyin, zorunlu olarak birleştikleri ve ayrıldıkları noktalar olmak üzere, iki yönü bulunmaktadır. Bu durumda içerdikleri o iki yönün birleşimi de ya birbirlerinden ayrılmaları imkansız olacak şekilde olur, ya da ayrılmaları mümkün olur. Bu durumun birincisine lüzum (zorunluluk) ikincisine de uruz (ilineksellik) denir.
Lüzum (zorunluluk) ise, ya birleştikleri taraftan olur (yani birleştikleri nokta ayrıldıkları yönlerinin lazımı olur). Bunun varlığı olağandır. Örneğin, hayvanlık hem insanın, hem de diğer hayvan türlerinin lazımlarındandır. Ya da lüzum onların ayrıldıkları şeyler tarafından olur, (yani ayrıldıkları şeyler birleştikleri şeyin lazımı olur). Bu bölümün olması imkansızdır. Zira hayvan aynı zamanda hem insan, hem de gayrı insan (diğer bir hayvan türünden) olamaz (yani, bir şey olan örneğin, hayvan aynı anda iki zıt şeyi gerektiremez).
Tevhid Veya Allah'ın Birliği(1.Bölüm)
(4)- İbn-i Sina El-İşarat c. 3 Nemet (4) s. 28