İlahi Adalet, Cebr (Zorlama) ile Nasıl Bağdaşır?(4.Bölüm)
Bir noktanın hatırlatılması gerekir ki, Ehl-i Sünnet Allah'ı zulüm ve abesten münezzeh bilir. Dolayısıyla Ehl-i Sünnet'ten herhangi biriyle konuştuğunuzda asla Allah'a zulüm isnat etmez. Ama Buhari ve Müslim'in naklettiği bu hadisleri de reddetmekte zorlanır ve çaresiz olarak bunların doğru olduğuna inanır. Bu nedenle, onlarla mantıkla tartış- tığınız zaman, bu konuların Allah'a zulüm nisbeti olmadı- ğını iddia eder ve derler ki: "O Rab' dir ve Rab, kulunda her türlü tasarruf hakkına sahiptir ve O yaptıklarından dolayı sorguya tutulmaz; yalnız kullar hesaba çekilirler."
"Allah Teala hiçbir zaman, bir kulunu yaratmadan önce, onun cehennem ateşine ya da cennete girmesine hükmet- mez. Çünkü böyle olursa artık cennete giden şahıs kendi amelleriyle değil, Allah'ın isteği ile cennete girmiş olur. Cehenneme giden kimse de amelleri sonucu değil, Allah'ın iradesiyle cehenneme girmiş olur. Bu da kullara zulüm değil mi? Aynı zamanda bu, Kur'an'a ters düşmüyor mu?" diye Ehl-i Sünnet'ten birine sorduğunuz zaman; "Allah, ıstediği her şeyi yapar." diye cevap verir ve siz onun bu çelişik tutumundan bir şey anlayamazsınız. Bir Sünniye göre Kur'an'dan sonra en sahih kitap, Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'dir. Ama bu iki kitapta öyle ilginç şeyler vardır ki, Müslümanları birçok zorluklara itmektedir.
Şüphesiz, Emeviler ve daha sonra Abbasiler, kendi çir- kin siyasetleriyle uzlaşan inançları ve bidatleri yayma konu- sunda başarılı olmuşlardır. Onların eserleri bugüne kadar devam etmiş ve Müslümanlar da onları Peygamber'in sahih hadisleri sanarak en aziz ve kutlu miras olarak kabul etmiş- lerdir. Ama eğer Müslümanlar onların kendi siyasetleri için Peygamber' e ne kadar yalan isnat ettiklerini bilselerdi, özellikle Kur'an'la çelişen o hadisleri asla kabul etmezlerdi.
Allah Teala, Kur'an-ı Kerim'i bizzat koruyacağını vaad ettiği, ayrıca Kur'an'ın, sürekli mushaflarını Peygamber' e sunan ashabın yanında mahfuz olduğu için Kur'an'ı tahrif
edemediler. Ama Peygamberimizin pak sünnetine el uzata- rak ellerinden geldiğince onu bozmuş ve istedikleri hadis- leri istedikleri şahıs hakkında uydurmuşlardır. Onlar, Kur'an'ın ve doğru sünnetin koruyucuları olan Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine (a.s.) düşman oldukları için her olayda bir hadis uydurup Peygamber' e isnat ederek çeşitli hilelerle, Müslümanlara bunların en muteber hadisler olduğunu kabul ettirdiler. Halk da iyi niyet göstererek bu hadisleri nesilden nesil e aktardılar.
İnsaflı konuşacak olursak, bu hile ve komplonun diğer kurbanı da Şiiler olmuştur. Onlarda da Peygamber ve İmamlar' a isnat edilen birçok hadislerde aynı durum söz konusudur. Sözün kısası, tarih boyunca ne Şia, ne de Ehl-i Sünnet bu hile ve oyunlardan uzak kalarnamıştIr. Fakat Ehl-i Sünnet' e kıyasla Şiiler, üç yönden daha özgün bir konumda olmuş ve bu nedenle inançları Kur'an, sünnet ve akla daha uygun olmuştur.
İlahi Adalet, Cebr (Zorlama) ile Nasıl Bağdaşır?(2.Bölüm)
İlahi Adalet, Cebr (Zorlama) ile Nasıl Bağdaşır?(3.Bölüm)