Kur'an'ın Teslis İnancına Karşı Çıkışı(3)
Bu tür karşı çıkışların, itirazların özü şudur: Hz. İsa ile ilgili olarak gözlemlenen durum şundan ibarettir: O, insan hayatına egemen olan yasa çerçevesinde yaşıyordu. Yemek, içmek ve diğer insani ihtiyaçlar, beşeri özellikler gibi kendi türünün tüm niteliklerini, eylemlerini ve durumlarını üzerinde taşıyordu. Onun bu niteliklere sahip oluşu, sırf zahiri duyulara veya tasavvura ilişkin değildi. O, gerçekten bu konumdaydı.
Mesih, bu özelliklere, bu durumlara ve bu fiillere sahip bir insandı. İnciller, onun kendisini bir insan, bir insan oğlu olarak isimlendirdiğine ilişkin ifadelerle doludur. İncillerde, onun yemesini, içmesini, uyumasını, yürümesini, yolculuğunu, yorulmasını, konuşmasını vs. konu alan birçok hikaye yer almaktadır.
Bunları görmezlikten gelmek, başka türlü yorumlamak mümkün değildir. Bunları teslim ettikten sonra da, diğer insanlar için geçerli olan hususların Hz. İsa için de geçerli olduğu, başkaları gibi onun da kendi adına bir şeye malik olmadığı ve diğerleri gibi onun da ölebileceği gerçeği ortaya çıkar.
Aynı şekilde, Hz. İsa'nın ibadet ve dua edişine ilişkin olarak aktarılan ifadeler de, onun bunları sırf Allah'a kulluk sunmak, O'na yaklaşmak, O'nun kutsal egemenliğine boyun eğmek için gerçekleştirdiğini gösterir. Bunda en ufak bir kuşkuya yer yoktur. O, bu ibadetleri insanlara öğretmek veya buna benzer bir amaç için yapıyor değildi.
Şu ayet, Hz. İsa'nın ibadet edişine, kulluktan başka bir nitelemeyi reddettiğine ilişkin bir işaret içermektedir:
"Ne Mesih Allah'ın bir kulu olmaktan çekinir, ne de yakınlaştırılmış melekler. Kim O'na kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, (bilmeli ki) Allah, onların tümünü huzurunda toplayacaktır." (Nisâ, 172)
Hz. İsa'nın ibadet ve kulluk ediyor olması, onun ilah olmadığının en başta gelen kanıtıdır. Bu durum gösteriyor ki, ilahlık ondan başkasına aittir ve o, bunda pay sahibi değildir. Yoksa, bir şeyin, bir yandan kendisi için kulluk ve kölelik makamını öngörmesi, diğer yandan da aynı açıdan kendi ayak-ları üstünde durması ne anlam taşır?!
Bu, açık bir husustur. Aynı şekilde meleklerin de kulluk ediyor olmaları, onların yüce Allah'ın kızları olamadıklarını, Ruh-ul Kudüs'ün de ilah olmadığını gözler önüne sermektedir. Çünkü onların tümü, Allah'a kulluk sunmakta, O'na itaat etmektedirler. Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor: "Dediler ki:
"Rahman, çocuk edindi." O, (bu tür yakıştırmalardan) yücedir. Hayır; on-lar, ancak ikrama layık görülmüş kullardır; sözle O'nun önüne geçmezler ve yalnız O'nun emriyle iş yaparlar. O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve onlar, O'nun korkusundan titrerler." (Enbiyâ, 26-28)
Kaldı ki İnciller, Ruh'un Allah'a ve elçilerine boyun eğdiğine, emre göre hareket ettiğine, hükme bağlı olduğuna ilişkin ifadelerle doludur. Oysa bir şeyin kendisine emretmesinin, kendisine boyun eğmesinin, kendisi tarafından yaratılanın emrine girmesinin anlamı yoktur.
Hz. İsa'nın Allah'a kulluk sunmasının, onun ilah olmadığına delalet etmesi gibi, onun insanları Allah'a ibadet etmeye davet etmesi de benzeri bir delalet içermektedir. Yüce Allah bir ayette konuya ilişkin olarak şöyle buyuruyor: "Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir." diyenler küfre düşmüşlerdir. Oysa Mesih demişti ki:
"Ey İsrailoğulla-rı, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah, cenneti ona haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir ve zulmedenlere hiçbir yardımcı yoktur." (Mâide, 72) Ayetin hedefi ve vurguladığı husus gayet açıktır.
Yine İnciller, Hz. İsa'nın insanları Allah'a davet ettiğine ilişkin ifadelerle doludur. Gerçi bu ifadeler,
"Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin." şeklindeki kapsamlı ifadeyi içermiyor, ancak Hz. İsa'nın Allah'a ibadet etmeye yönelik davetini, Allah'ın kendisinin Rabbi olduğunu, işlerinin O'nun elinde bulunduğunu, O'nun insanların Rabbi olduğunu dile getirmesini içeriyor. İncillerde,
Hz. İsa'nın insanları bizzat kendisine kulluk sunmaya çağırdığına ilişkin açık veya dolaylı tek bir ifade yer almaz. "Ben ve Baba biriz." (Yuhanna İncili, Bap 10 : 30.)
gibi sözlere gelince; eğer gerçekten Hz. İsa (a.s) bu gibi sözleri söylemişse, onları şu şekilde yorumlamak gerekir: "Bana itaat etmek, Allah'a itaat etmek demektir." Nitekim yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor: "Kim Peygamber'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiştir." (Nisâ, 80)
Kur'an'ın Teslis İnancına Karşı Çıkışı(1)
Kur'an'ın Teslis İnancına Karşı Çıkışı(2)