Çocuk Eğitiminde Öfke-1
Öfke, insanın içinden kaynaklanmakta olup fıtriyattan sayılmaktadır. Bu fevkalade psikolojik durum, kalp ve beyinden başlar ateş alevi gibi bütün bedeni, asabı kapsar.
Yüz ve gözler kızarır. El ve ayak titrer. Ağız köpüklenir. İnsan, asabının kontrolünü kaybeder. Öfkeli insanın aklı iyi çalışmaz ve o durumda delilerle pek farkı olmaz. Ömrünün sonuna kadar cezasını çekeceği hatalar işleyebilir.
Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki:
"Gazap ve öfkeden kaçının; çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır." (Mustedrek-ul Vesail, c.2, s.326)
Öfke, bir çok kötülük ve cinayetlerin kaynağıdır. Katl, cinayet, kavga, iftira, haysiyeti çiğneme, ağzı bozukluk ve hatta savaşların bir çoğu öfke ve gazaptan kaynaklanmaktadır.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: "Öfke bütün kötülük ve cinayetlerin anahtarıdır." (Usul-u Kâfi, c.2, s.303)
Öfke, hatta insanın din ve imanına da zarar verir ve onun iyi amellerini mahveder.
Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilir: "Sirkenin balı bozduğu gibi öfke de imanı bozar." (Usul-u Kâfi, c.2, s.302)
İnsan öfkeli olunca ağzından çirkin sözler dökülüverir ve çirkin işler yapar; bu işler ise onun içini ortaya koyar ve başkalarının karşısında rezil eder.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
"Öfke kötü bir arkadaştır. Kusur ve çirkinlikleri açığa çıkarır, insanı kötülüğe yakınlaştırıp iyilikten uzaklaştırır." (Mustedrek-ul Vesail, c.2, s.326)
Şüphesiz, öfke ve gazap devamlı insanın kalp ve asabında kötü bir etki bırakır ve onları zayıflatıp yıpratır. Buna binaen, kendi şahsiyetine, sağlığına, selametliğine, din ve imanına ilgi duyan kimse, bu çirkin sıfatla ciddi bir şekilde mücadele etmeli, asabının kontrolünü kaybetmemeli, dinini, dünyasını ve haysiyetini korumalıdır.
Şu noktayı da hatırlatmamız gerekir ki: Gazap ve öfke genel olarak her yerde çirkin, zararlı ve kötü değildir; doğru bir şekilde ve gerekli yerlerde fiiliyata dönüşmesi insan hayatı için zaruri olan çok yararlı ve faydalı bir fıtrattır. Bu içgüdüyle insan kendisini, malını, evlatlarını, dinini, ülkesini ve türdaşlarını savunur. Bu içgüdü olmaksızın insanın şerefli yaşaması imkansızdır. Bu içgüdü aklın kontrolünde olursa zararlı olması bir kenara, hatta insana bir çok faydalar da ulaştırır.
Allah yolunda cihad, din ve ülkeyi savunma, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma, namus ve şerefi savunma, zorbalık ve zulümle savaş, mazlumları savunma, küfür ve dinsizlikle mücadele, zulme uğrayanların haklarını savunma bütün bunların hepsi bu öfke içgüdüsüyle gerçekleşebilir.
Kendini sorumlu hisseden bir Müslüman, hayatın acı olayları karşısında, zulüm ve haksızlıklar karşısında, zorbalık ve diktatörlük karşısında, fesat ve çirkinlikler karşısında, halkın genel mallarını yağmalama ve dalkavukluk karşısında, sömürü ve başkalarının sırtından geçinme karşısında, insanları köleleştirme karşısında, dinsizlik ve maddecilik karşısında ilgisiz, sessiz ve soğuk kanlı olarak oturup fesat sahnelerine seyirci kalamaz.
İslam asla böyle bir şeye müsaade etmemiştir.
Fesatla savaşmak ve ona karşı tepki göstermek Müslümanların vazifesidir. Ancak, bu tepkiyi aklın beğenmesi ve onun, şeriat ölçülerine uygun olması gerekir. Yani, öfke ve gazap güdüsü daima akıl ve dinin emri ve kontrolü altında olmalıdır, kopmuş yular ve kayıtsızlık olmamalıdır. Meşru olmayan nefsani heveslerin hizmetinde olmamalıdır.
Öfke güdüsü galip gelip aklın nurunu söndürürse insanı helaket vadilerine düşürür, onun din ve dünyasını mahveder.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Öfke gücünü izleyecek olursan seni helak eder."
(Mustedrek-ul Vesail, c.2, s.326)
Dolayısıyla, gazap ve öfke güdüsünün kökünü kazıyarak ilgisiz ve şerefsiz bir insan terbiye etmek doğru değildir.
Aksine aşırılık ve taşkınlıktan kaçınıp, gerektiğinde yararlanmak için bu gücü doğru bir şekilde yetiştirmemiz ve normal hadde tutmamız gerekir.
Boşanan Çiftlerin Çocukları
Çocuklarda Yalan Önlenebilir! 1