Velayet-i Fakih(5.Bölüm)
Velayet-i Fakih Şehid Mutahhari’nin Bakış Açısından
Şehid Mutahhari bu konuda şöyle söylüyor: Sömürgeciler müslüman ülkelerde din ile siyasetin ilişkisini kesmeye çok çaba sarfettiler. Bu çabalardan biri de dinin siyasetten ayrılması anlamına gelen laîklik (1) diye bir konunun ileri sürülmesidir... Arap ülkelerinde ve özellikle Mısır’da ırkçılığı tebiliğ eden ve Arap milliyetçiliği yada Pan Arabizmi ileri süren ve aynı halde din ile siyasetin ayrılması gerekliliğini söyleyen bir çok kişi faaliyete başladılar... Mısır’ın öldürülen cumhurbaşkanı Enver Sadat son söylevlerinde özellikle şu noktayı vurguluyordu ki: Din mescide aittir ve faaliyetini orada yapmalıdır; aslında din siyaset işlerine karışmamalıdır (2).
Daha sonra şöyle eklemektedir:
Bizim toplumda da bu konu çok söylendi öyle ki halkın çoğu onu kabul etmişti...
Son iki yüz senede, marufa emretme ve münkerden nehyetme konuları ile ilgili hükümler bizim dini risalelerimizden (dini hükümleri ihtiva eden merci tarafından yazılan kitap) kaldırılmıştır; halbuki iki yüz sene bundan evvel yazılan Arapça yada Farsça risalelerde adıgeçen konu da namaz, oruç, humus, zekat ve başka konular yanında yer almaktaydı. Ancak daha sonralar sanki böyle konular hakkında konuşmak zihinlerde artık fazla ve gereksiz bir konu gibi algılanmaya başladı (3).
Her halükarda, sömergecilerin ajanları tarafından her yönlü çabalarla dinin siyasetten ayrılışı kötü ve şeytanca düşüncesi ister istemez gerçekleşti ve bazı liderler örneğin Enver Sadat, büyük İslami ülkenin cumhurbaşkanı ve Atatürk, Türkiye’nin cumhurbaşkanı onun öncüleri gibi tanındılar. Sonuçta İslami ilkelerin en önemlilerinden biri ve İslamın en değerli parçaları uzun süreler için müslümanların çoğu arasında İslamdan alındı (4) ve ardınca İslam karşıtı düşüncelerin gelişmesi ve yabancıların İslami ülkelere ve milletlere musallat olma fırsatları için uygun yatak yada daha iyi bir deyişle bataklık oluşmaya başladı. Ancak son yüz yılda Şii ve Sünni düşünürlerin arasından bazıları kalkıp İslami uyanış ve İslam karşıtı olan laîklik düşüncesi karşısında mücadele hedefi ile bazı kalkınmaları yönlendirdiler. Bunlar siyasetin hükümet ve liderlik anlamına gelip müslümanların toplumsal işlerinin idare olunması İslamın ayrılmaz en önemli ilkelerinden olduğunu ispat etmek için çok çabalar sarfettiler. İslamî Uyanışın tarihi ve İslamî kalkınmaların liderleri ve reformcularının adları çözümleme ve eleştirilerle birlikte Şehid Mutahhari’nin araştırmaya dayalı ve ilmî yazılmış kitabında ‘Son Yüz yılda İslami Kalkınmalar’ adı altında açıklanmıştır.
Bugünkü İslami İran toplumunda İmam Humeyni’nin liderliği ile ortaya çıkan İslami kalkınma bereketi yüzünden ve müslüman ümmetin ulusal ve toplumsal katılım ve yardımlarıyla düşmanların ve sömürgecilerin kötü planlarının ortadan kaldırılmasına rağmen, İslamın kesin ilkesi ve İslami öğretilerin en önemli parçasının yani din ile siyasetin birliği ilkesinin yeniden hayata geçmesine karşın ve İmam Humeyni’nin her zaman sürekli din ile siyasetin ayrı olmadığını tekit etmesi ve Şehit Müderris ile Seyyid Cemaleddin Esedâbadi’nin ‘Bizim dinimiz aynı siyasetimiz gibidir’ sözlerini teyit etmesine rağmen, sözmürgecilerin siyasetlerinden habersiz olan ve İslamın ruhu ve zaman gereksinimleri hakkında bilinçsiz olan bazıları hâla ülke içi ve dışında laîklik ve din ile siyasetin ayrı olması düşüncesini ileri sürmektedirler. Bu yüzden henüz yine de din ile siyasetin ayrı olmaması ve din ile devletin yakın bağlılık içinde olmalarının gerekliliği lazım görülüyor.
Çeviri:Ürün Özedönüş
1- Sekülarism yada laîklik ‘İlmaniyet’ demektir.
2- İslami Cumhuriyeti konusunda/52 ve Son yüz yılda İslami kalkınmalar/27
3- Önceki/56
4- Son yüz yılda İslami kalkınmalar/27-29
Velayet-i Fakih(4.Bölüm)
Velayet-i Fakih(3.Bölüm)