Mutlak Velayet-i Fakih(8.Bölüm)
Ayetullah Necabet Bakış Açısından Mutlak Velayet-i Fakih
Bu anlamı belki böyle tefsir edebiliriz: veliyyi fakihin makamına dikkat edince ve onunla taklid mercii arasındaki farkı gözönünde bulundurduğumuz zaman belli oluyor ki, veliyyi fakihin makamı ülke işleri, siyaset ve müslümanların yararları konusunda hükmetmektir ancak taklid merciinin makamı muamele ve ibadetler hakkında fetva vermektir. Bildiğimiz gibi, fetva haber verme cinsindendir ve buna göre tasdik yada reddedilebilir ancak hüküm inşa yani bir şeyi baştan icat etmek çeşidindendir ve elbette bu icat ümmetin yararları doğrultusundadır. Bu yüzden hükümde hüküm olmanın niteliğine göre tasdik ve reddetme yoktur ancak onun kriteri yani ümmetin yararı konusunda bir hüküm faydalı yada faydasız olarak teşhis edilebilir. Maslahat ve yararın teşhisi ise bir ince ve bazen da bir karmaşık iş olup konu bilimi ile bağlantılıdır ve buna göre veliyyi fakihin yardımcıları olan uzmanlar ve bilgin insanların danışmasını gerektiriyor.
Bu yüzden çok az bir halde bir kişi bir özel konu hususunda o konuyu bütün düzen ve onun idari kurumlarından daha iyi çözümleyip analiz ettiğini iddia edebilir. Böyle bir olay sözkonusu ise, teorik bakımdan o kişi kendi düşüncesini değişmek zorunda değildir ancak pratik bakımından ‘müslümanların imamına tavsiye’ ve geliştirici eleştiri açısından kendi düşünce ve çözüm yollarını sunabilir ama sonuçta ümmetin birliğini ve genel tâbilik durumunu bozmamalıdır.
A- Velayet-i Fakihte tekvîni Velayet ile teşrii Velayetin ayrılması: Velayet-i fakih ile masum İmamlar’ın (a.s.) Velayetinin bir başka farkı ise şudur ki, masum İmamlar’ın (a.s.) Velayeti teşrii Velayet ve onun Allah’ın isimleri, vasıfları ve fiileri ve evrene olan gücü hakkında olan bilgisi ve sonunda ismetinden kaynaklanmaktadır. Ancak Velayet-i fakihin kaynağı fakihin istinbatı (akıl ile sonuç çıkarma gücü), adalet ve yöneticiliğidir. Gerçi Velayet-i fakihin bir Allah velîsinde olması hiç de olanaksız değildir-nitekim Ayetullah Necabet’in kendi söylediğine göre İmam Humeyni de bu ikisi bir araya gelmişti- ancak her zaman Allah’a en yakın bir insanın aynı halde toplumun da en iyi yöneticisi olması gerekli bir konu değildir (burada söz masum olmayanlardadır) yada aksine her asırda müslümanların başkanı yada veliyyi fakih seçilen biri Allah’a da en yakın kul olması gerekmiyor (1). Her hangi bir takdirde, veliyyi fakihin hükmü her kese hatta Allah velîlerinin en üstününe de geçerli ve itaat olunmalıdır. Başka bir nokta şudur ki, Ayetullah Necabete göre Velayeti fakihin varlık alanı ne kadar geniş olursa onun yetkileri ve egemenliği de daha geniş olur (ancak bu konunun niteliği, bu iki boyutun ilişkisi ve onun düzenlenmiş çerçevesine işaret etmemiştir).
Bu değerli eserin her bölümü çok önemli konular ile doludur ancak bu özet tanıttırmada sığmaz ve eserin okunması bütün araştırmacılara tavsiye olunur.[
Notlar:
1- Nitekim büyük şeyh Ensarinin zamanında müslümanların genel başkanlığı ona verilmişti. Aynı zamanda Şeyh Ensarinin onların öğrencisi olduğuna güvendiği Seyyid Ali Şuşteri ve Molla Hüseyinkulu Hemedâni gibi Allah velîlerinden yaşıyorlardı.
Kaynak: İslami Hükümet üçaylık Dergisi, sayı 4
Çeviri:Ürün Özedönüş
Mutlak Velayet-i Fakih(7.Bölüm)
Mutlak Velayet-i Fakih(6.Bölüm)