Sohrap Sepehri(2.Bölüm)
Prototip şiirleri ve sembolist mantığı:
Sepehri çağdaş kavramları vücudiye felsefesi yani panteizm öğretisi içinde yoğurmuş ve bunu doğa unsurlarıyla çağdaş sembolik bir dil haline getirmiş bir şairdir ve bu özelliği, Nima Yusiç’in temellerini attığı çağdaş İran şiirinde kendisine ayrıcalıklı bir yer kazandırdığı gibi mutasavvıf şairlerin sembolik dil kullanma geleneğine de sadık kaldığını göstermiştir. Sohrab’ın şiirlerinde ilahi öze doğru yapılan manevi yolculukta -ki bunun irfan literatüründeki ismi seyr-i sulûktür- rasyonel düşünce reddedilmekte ve panteist düşüncenin “ilahi öz ile bağlantının ancak kalp ile kurulabileceği” fikri kendini göstermektedir. Romantizm, sembolizm ve sürrealizm gibi irrasyonel ekollerde yaygın olarak karşılaşılan bu görünüm, Sohrap şiirlerinin omurgasını oluşturmaktadır diyebiliriz. Örnek olarak değişik tarihlerde Türkiye’deki kimi edebiyat dergilerinde de yayınlanmış “Adres” adlı ünlü şiirini ele alalım;
ADRES
Dostun evi nerededir? diye sordu
Tanyeri ağarırken atlı
Durakladı gökyüzü bir an
Yoldan geçen adam,
Kumların karanlığına bağışladı ağzındaki ışık çubuğunu
Ve göstererek parmağıyla bir kavak ağacını
"O ağaca varmadan" dedi
Tanrının düşlerinden daha yeşil bir sokak göreceksin
Orada aşk, bağlılığın kanatları kadar mavidir.
Gir o sokağa, sonuna kadar git, ergenlik çağının ötesine kadar
Sonra yalnızlık gülünün bulunduğu yere sapacaksın,
Oraya İki adım kala
Yeryüzü mitoslarının ölümsüz fıskiyelerini görecek ve yanında duracaksın
Orada tüm bedenini şeffaf bir korku saracak ve
Semanın seyyal samimiyetinde bir hışırtı duyacaksın
Ve bir çocuk göreceksin aniden
Tırmanmış uzun çam ağacına, nurlu yuvadan yavrular almak isteyen
Ona soracaksın işte
Dostun evi nerededir?" diye…-2-
Şair, Dostun evi nerededir? diyerek bir haber cümlesinden daha dikkat çekici olan soru cümlesiyle başlıyor şiirine. Dostun evi “hakikati” temsil ediyor. Sabahın erken saatlerinde çıkılan yolculuklarla seyr-i sulûktaki klasik yolculuk saati anlatılmaya çalışıyor. Atlı, adresi arayan isim, yani Saliktir. Yoldan geçen adam ise tarikat piri veya mürşidin sembolüdür, ağzındaki ışık çubuğunu kumların karanlığına bağışlaması ise, yoldan geçen mürşidin sahip olduğu ilim nuru ile adresi arayanın cehaletini (karanlık) gidermesidir. Ağzında tuttuğu ışık çubuğu, modern hayatımızda yeri olan sigaradan başkası değildir fakat sigaranın ateşi ile sahip olunan nur kastedilmektedir. Farsçada “spidar” adı verilen kavak ağacı, şairin henüz şiirinin başındayken aradığı şeyin (yani mutlak nurun) bir çağrışımıdır. Zira burada “spi” kelimesi Farsçada beyaz anlamına gelen ve bu bağlamda da nuru çağrıştıran bir imge olarak kullanılmıştır. Tanrının düşlerinden daha yeşil bir sokak; yani ilahi huzurla içselleşecek bir huzura ve hakikatin kendisini görmekten daha hoş olacak bir manzarayla karşılaşmak demektir. Zira panteizm felsefesinde hakikati aramanın hakikate ulaşmaktan daha fazla haz verdiği ve kimi işlerin çıkarının, aslında o işin çıkmazında olduğu düşüncesi hâkimdir. Orada aşk, bağlılığın kanatları kadar mavidir; aşk ve bağlılık (sadakat) gökyüzünde uçan iki kuşa benzetilmiştir ve ikisi de aynıdır, biri diğerinden üstün değildir. Talep ettikten sonra aşkına sadık kal ki; aşkla sadakat aynı şeylerdir demek istiyor şair. Burada Feriduddin-i Attar’ın Mantık-ûl Teyr adlı eserinde geçen yedi vadiyi hatırlatmakta yarar var; Seyri sulûkteki silsile-i meratıbı tek beyitle anlatan Attar şöyle der;
Taleb û aşk û Magrifet û gina Ba’d, tevhid û hayret est û fena -3-
2- Daha önce Türkiye’de Onat Kutlar ve Celal Hosravşahi tarafından çevrilen adres adlı bu şiirin “fıskiye” gibi imgesel tabirlerden yoksun olduğunu aynı şekilde çam ağacı yerine çınar ağacı denildiğini gördük. Şiirsel kalıbına uygunluğu için yapılmış olabilir fakat şair tarafından paraf olarak kullanılmış tabirler olduğu için aynı şekliyle tercüme etmeyi uygun gördük.
3- Attar, Feriduddin. Mantık-ûl Tayr. Dr. Şefiî Kedkeni, s. 175.
Sohrap Sepehri(1.Bölüm)
ŞAİR AVFİ -1