Velayet-i Fakih(3.Bölüm)
Velayet-i Fakih Şehid Mutahhari’nin Bakış Açısından
Bu yüzden, Şehid Mutahhari onikinci İmam'ın (a.s.) gözlerden kayıp olduğu asırda dini hâkim ve bütün koşulları ihtiva eden fakih tarafından idare olunacak hükümetin konusunu İslamın bakış açısından belirlemeye ve açıklamaya çalışıyordu.
Ne yazık ki, İslam düşmanlarının kötü elleri cehalet ve yobazlık vasıtasıyla harekete geçip İslami toplumu bu büyük düşünür ve fakihin düşünceleri ve faziletlerinden yoksun kıldı. Buna rağmen, Üstadın eserleri eserlerinin külliyatında İslami toplusunda İslami Hükümet ve Velayet-i Fakih konusu ara sıra fırsatlarda üzerinde durulmuş ve bu kadarı da zaten çok faydalı ve açıklayıcıdır.
Hükümetin gerekliliği:
Güvenliğin sağlanması ve adaletin uygulanması için gereken hükümet adlı bir varlığın gerekliliği bütün milletler arasında kesinlikle kabul edilmiş konulardan biridir. Hükümeti inkar edenler ise sadece sözde mahalefet ediyorlar ancak pratikte kendileride hükümeti kabul edip ona itaat etmekten başka bir çareleri yoktur.
Bu gerçek dinî maarif şöyle dile getirilmiştir: Milletin iyi ya da kötü hükümetten kaçışları yoktur. Hükümetsizlik yani kargaşa, düzensizlik, can, mal ve namus güvenliğinin mahvolunması ve insan hayatının bütün temellerinin yıkılması demektir. Buna göre, layık hükümetin olmadığı sürece toplumun düzenini temin eden kötü hükümetin varlığı, kargaşa, düzensizlik, güvensizlik ve hayatın mahvolunması ile sonuçlanan hükümetsizlikten daha iyidir (1).
Nehrivan Havarici (İmam Ali (a.s.)’a karşı isyan edenlerden biri) önce toplum ve milletin imam ve hükümete bir ihtiyaçları olmadığına ve milletin kendi başına Kur’an’ı uygulayabilmelerine inanıyorlardı ancak daha sonra bu düşünceden vaz geçip kendileri Abdullah ibni Veheb-i Rabisi ile bey’at ettiler (2).
Kur’an’a baktığımızda bir taraftan, Havaric’in hükümete bir ihtiyaç olmadığı konusundaki bu sözlerinin aynen İslami Protestantizme inananların inançlarına benzediğini görebiliriz: Onlara din alimlerine ve mercilere başvurmayı tamamiyle inkar edip karşı çıkmaktadırlar. Onlara göre Kur’an’dan başka halk hiç bir dini hüküm konusunda başkasından taklit etmeye ihtiyaçları yoktur. Başka yönden ise, bu inanç din ve devleti tamamiyle sermayedar katın çıkardığı bir varlık olarak gören ve katsız ve komünist toplumun din ve devlete bir ihtiyacı olmadığına inanan Marksistlerin düşüncesine benzemektedir.
Şehid Mutahhari uygarlığın genişletilmesinden ortaya çıktığını ileri süren Marksist düşüncesinin temelsiz ve boş olduğunu belirleyerek sözkonusu düşüncenin doğru olduğu takdirde bile toplumda devlet ve hükümetin kaçınılmaz olduğunu hatırlatıyor (3).
Hükümetin varlık felsefesi: insan toplumu çeşitli ve değişken ihtiyaçlar yüzünden sabit, genel ve kapsayıcı kanunlardan başka yasama, uygulama ve toplumun genel çıkarlarını kişisel çıkarlar karşısında teşhis etme, toplumsal imkanların teminedilmesi, tedavi, spor, dinlenme ve eğitim tesisleri ve merkezleri, kültürel mirasların korunması, yabancıların saldırısı karşısında savunma, kişilerin birbirinin hakkına tecavüzünün önlenmesi ve kişilerin serbestlik ve güvenliğinin korunması, yöneticilik, davaları yatıştırma, ilşkiler ve başka toplumsal birimlerle muamele ve sözleşmelere ihtiyacı vardır (4).
1- Nehcül Belağada bir gezi/105
2- Ali’nin çekiciliği ve iticiliği/129
3- İslami Cumhuriyeti konusunda/152
4- Önceki/150 ve Nehcül Belağada bir gezi/105
Velyet-i Fakih(1.Bölüm)
Velayet-i Fakih(2.Bölüm)