Kur’an ve Öğüt(1.Bölüm)
Kur’an-ı Kerim açısından gerçeğe ulaşma yollarından biri öğüttür. Öğüt, dinleyicinin ruhunu ve kalbini yumuşatan açıklama türüdür.
Rağıb-i İsfahanî, “Müfredat” kitabında şöyle yazmıştır:
“Öğüt, bir insanı korkutarak her hangi bir işten alıkoymaktan ibarettir.”
Muhatap üzerinde etki gösteren, kötülükler hususunda korkutan ve kalbini iyiliklere yönlendiren her söz “öğüt”tür. İşte bundan ötürü de Kur’an-ı Kerim öğüttür.
Allah-u teala, Kur’an-ı Kerim’in bir öğüt olduğuna vurgu yapmış ve Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerdeki dertlere şifâ, inananlara hidâyet ve rahmet geldi.” [1]
Konuyla ilintili bir diğer ayet şöyle buyurmaktadır:
“Kadınları boşadınız da boşandıktan sonraki müddetlerini geçirdiler mi artık onları ya iyilikle tutun, yahut hoşlukla salıverin. Haklarında aşırı muâmelede bulunmak için zararlarına olarak onları zorla tutmayın.
Bunu kim yaparsa ancak kendisine zarar eder. Allah'ın âyetlerini şaka sanmayın. Size verilen Allah nîmetlerini, öğüt vermek için indirdiği kitabı ve ondaki hikmeti anın. Sakının Allah'tan ve bilin ki o, her şeyi bilir.” [2]
Bu hususta rivayet edilen bir hadis şöyledir:
“Allah’tan sakınanlar için en güzel söz ve en açık-seçik öğüt, izzet ve hikmet sahibi Allah’ın kitabıdır.” [3]
Kur’an-ı Kerim, öğreti, hikmet ve öyküleri açıklamakla müminlerin kalplerini yumuşatmakta ve böylece de hidayete ermeleri için zemin hazırlamaktadır.
Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“İnananlara, o çağ gelmedi mi henüz, Allah'ı anış ve Kur’ân'dan inen şeyler, onların gönüllerini yumuşatsın da tamâmıyla korkup itâat etsinler ve önceden kendilerine kitap verilenlere benzemesinler; onların, peygamberleriyle araları, uzayıp açıldıkça kalpleri katılaştı ve onların çoğu, buyruktan çıktı.” [4]
Ayette vurgulanan “huşu”, önemli bir hakikat veya önemli bir şahıs karşısında insanın bulunduğu hem bedensel ve hem de ruhsal anlamda alçakgönüllülük ve saygı halidir.
Fuzayl b. İyaz, İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) hadis rivayet eden güvenilir biridir ve aynı zamanda da meşhur zahitlerdendir. Fuzayl, ömrünün son dönemini Kâbe’nin komşuluğunda yaşamış ve bir Aşura günü de dünyadan ayrılmıştır.
Fuzayl, önceleri acımasız bir soyguncu idi ve insanların ondan ödü kopardı. Bir gün bir mahalleden geçerken bir kız görür ve ona ilgi duyar. Bu ilgi, giderek yakıcı bir aşka dönüşür.
Bu aşk ile takatını yitiren Fuzayl, bir gece kızın evinin duvarına çıkmaya ve ne pahasına olursa olsun, aşık olduğu kıza kavuşmaya karar verir. Bu kararını gerçekleştirmek üzere duvardan yukarı çıktığı esnada, etraftaki evlerden birinden Kur’an sesi gelir. Bu gönül gözü açık olan insan, tam da şu ayeti okumaktaydı:
“İnananlara, o çağ gelmedi mi henüz, Allah'ı anış ve Kur’ân'dan inen şeyler, onların gönüllerini yumuşatsın...”
Bu ayet, bir ok gibi yer etmişti Fuzayl’ın kirlenmiş kalbine. Fuzayl tam bir değişim ve dönüşümle ansızın söylenmeye başladı: “Andolsun Allah’a ki o vakit gelip çatmıştır!”
[1] Yunus, 57
[2] Bakara, 231
[3] Men La Yehzuruh’ul Fakih, c: 1, s: 517
[4] Hadid, 16
Kur’ân’ın Azameti, Fazileti ve Önemi
YOL HARİTAMIZ KUR’ÂN 1