• Nombre de visites :
  • 752
  • 15/12/2012
  • Date :

Batılı Ekonomik Sistemler ve İslam Dünyasındaki Başarı Şansları

batılı ekonomik sistemler ve islam dünyasındaki başarı şansları

Şimdi, İslam dünyasının geri kalmışlığıyla mücadelede bu iki batılı sistemin çözümden ne kadar uzak olduğunu göstermek istiyoruz. Onların entelektüel ve dinî içeriklerini bir kenara bırakır‌sak, tabi bunların ekonomik gelişmeye katkılarını da hesaba kata‌rak, İslam dünyasının psikolojik ve tarihi karakteristiğini göz önüne almak gerekir.

İster kapitalist, isterse sosyalist olsun hiçbir ekonomik sis‌tem eğer bir halkın arzuları ve tarihî geçmişiyle uygunluk ve ahenk arz etmiyorsa onun böyle bir toplumda uygulanmasından başarı beklenmemelidir.

Çeşitli ekonomik sistemleri tanımak için karşılaştırmalı bir çalışma yaparken ve bu tür sistemlerin İslam dünyasındaki başarı‌sını ölçmeye çalışırken devlet mekanizmalarını kurmanın ekono‌mik ilerleme için yeterli koşul olmadığını akıldan uzak tutmamalı‌yız. Geri kalmışlığa karşı verilecek mücadele ancak aktif bir kooperasyon ve bütün halkın desteğiyle olabilecektir.

Bir toplumun uyanıklığı ve çalışma şevki o toplumun ilerle‌me derecesini ve ilerlemek için göstereceği iradeyi belirler. Böyle bir gelişme olmadan ekonomik plânların çok başarılı bir biçimde tatbik edilmesi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Müslümanların madden ve manen ilerlemesi el ele vererek sağlanmalıdır. Modern Avrupa'nın tecrübesi de bu tarihi gerçekliğe şahitlik etmektedir. Avrupa toplumlarının olağanüstü, maddi bir ilerleme sağlayabil‌meleri, bu iki ekonomik sistemle onların istek ve kabiliyetleriyle uygunluk göstermesinden dolayıdır.

İşte bu nedenle İslam dünyasının ekonomik olarak gelişmesi için bir sistem seçmeye kalkışırken, Müslümanların duygusal ve aklî yapılarını, ayrıca tarihlerin ve kendilerine has problemlerini de hesaba katmalıyız. Böyle bir perspektiften olaya bakarsak onlara yeni bir hayat aşılayacak ve bütün enerjilerini geri kalmışlıkla mü‌cadele için seferber edecek bir sistem seçmeliyiz.

Çoğu ekonomist, geri kalmış ülkelerin ekonomilerini ele alırken büyük bir gaf göstermekte; ekonomik gelişme için çözüm diye sundukları batılı sistemin, bu ülkelerin özelliklerine uyup uy‌madığına aldırış etmemektedir.

Örneğin, Müslümanların hatıralarla dolu bir tarih sürecinde bağımsızlık için verdikleri mücadele sonucu kolonizme karşı duy‌guları hassaslaşmıştır. Bu nedenle her batılı terime şüpheyle bak‌makta ve her sistemin onları kolonileştirilmiş, ülkelerin aşağılayıcı sosyo-ekonomik şartlarına mahkum edeceğinden endişe etmekte‌dirler.

Kısaca, bütün kolonist izlerden arınmış olduğu iddia edilse ' bile her batılı sisteme duyarlı hale gelmiş bulunan Müslümanlar, bu tür sistemleri adapte ederek kendilerini geri kalmışlıktan kurtara‌mazlar.

Kolonist hâkimiyet Müslüman toplumları inanç olarak öyle‌sine şartlandırdı ki artık Müslümanlar, kolonizm ile alakalı bütün doktrin ve sistemlerden uzak durmak istiyorlar. Artık niyetleri, sos‌yal reformlarını kolonist güçlerle hiç bir ilgisi olmayan bir sistem üzerine oturtmak.

Bu yüzden bir takım Müslüman ülkeler kendi politik dokt‌rinlerin kolonist düşünce tarzından uzak tutabilmek için nasyona‌lizmi, (milliyetçiliği) kendi felsefeleri haline getirdiler. Ve bu fel‌sefeyi, kendi sosyo-kültürel kurumların üzerine bina ettiler. Nasyonalizmin, "tarihi ve kültürel bağdan farklı bir şey olmadığını unuttular. Aslında o, ne kanunları ve prensipleri olan bir felsefe, ne de herhangi bir temeli olan doktrindi. Tabii olarak nasyonalizm bütün felsefelere, sosyal ve dinî düşünüş ekollerine karşı nötrdür. Kendi kültürel ve sosyal kurumlarını temel alan belli bir felsefe ta‌rafından belli bir bakış açısı ile yorumlanması gerekmektedir. Öyle görünüyor ki pek çok nasyonalist hareket, şunun farkına vardı ki nasyonalizm her şeye kucak açan, kendisini kesin olarak şekillendi‌recek bir sosyal sistem ve felsefe gerektiren, formsuz bir düşünüş tarzıdır. Bu sebepledir ki onlar nasyonal isterin bir forma sokmak ve aynı zamanda onu batı sistemlerinden uzak tutmak için yabancı sosyal sistemlerden birine nasyonalist bir renk verdiler.

Aynı şey Arap sosyalizmi için de geçerlidir. Araplar biliyor‌lardı ki nasyonalizm kendi başına yeterli değildir. Kendi kendine bütünsel bir yapısı olmadığı gibi kendi içinde de bir sistemin ihti‌yacını taşımaktadır. Böylece, Arap Nasyonalizmi veya Arabizm çatısı altında sosyalizmi kendi sistemleri olarak ilan ettiler. Bu şe‌kilde, batı etiketi taşıyan doktrin veya felsefelere duygusal olarak karşı gelen insanları cezp etmeye çalıştılar. Aynı zamanda sosyaliz‌min tarihi ve entelektüel yönünde açık ve belli olan kolonist ger‌çeği kamufle etmek için uğraşıp durdular. Bu uğraşılar Müslüman ümmetin gözünü boyamak adına yapılan ince bir kamuflajdı. As‌lında bu gayretler, batılı sisteme tebdil-i kıyafet ettirip tekrar hür‌meti sürdürmekten başka bir şey değildi. Arabizmin bu ince kılıflanışı, hiçbir şekilde durumu değiştirmedi. Sosyalizmin temel kuramına dokunmadı. Arabizm mana itibarıyla aynı dili, aynı kül‌türü paylaşmak ve bir ırk veya kandan olmak demektir. Mantıken de sosyalist kurumların felsefesini değiştirmesi beklenemezdi. Sos‌yalizmin bu tarz girişinin anlaşılabilir tek etkisi, Arapların gelenek‌sel duygularına karşı oluşudur. Bu yüzden Araplar manevi eğilim‌lerini ve Allah'a olan sadakatlerinin bozulabileceğini hiç düşünme‌mişlerdi.

Böylece Arap Nasyonalizminin kutsiyeti, sosyalizme yeni bir ruh katmamış ve diğer ülkelerde uygulana gelen halinden farklı bir sosyalizm doktrini olmamıştır. Arabizm etiketi sadece bir takım geçici umutları simgelemiştir. İstisnalar hiçbir doktrinin içeriğini ve tabiatını değiştiremez. Arap sosyalizminin temsilcileri, diğer sos‌yalist sistemler ile Iran ve Arap sosyalizmini birbirinden ayıracak somut herhangi bir fark ortaya koyamamışlardır.

Gerçekte sosyalizmin tabiatı bazı istisnalar olmaktan öte gi‌demeyen bir takım çatı değişiklikleriyle değişmez ve kendi temel yapısında da ödün vermez. Hepsinin de üzerinde her millet, kendi‌sine has bazı gelenek görenek ve karaktere sahiptir.

Arap Sosyalizmi savunucuları, yaptıkları çabalarla sosyaliz‌me yeni bir anlam kazandırmamış olmalarına rağmen sahip olduk‌ları anti kolonist duygular yüzünden Müslüman Ümmetin uyanışı‌nın, ancak kolonist ülkelerle alakası olmayan bir sisteme dayanmak suretiyle mümkün olabileceğini açığa kavuşturmuşlar‌dır.

Müslümanlar açısından olaya bakıldığı takdirde, şekilleri ne olursa olsun, bütün batılı ekonomik sistemlerin batının kolonistliğiyle çok yakından ilişkili olduğu görülecektir. Yalnız ve yalnız, İslam tarihinde derin kökleri bulunan İslamî sistem, kolonist etki‌den uzak bir şekilde Müslümanların bir şeref sembolü olarak dur‌maktadır.

Müslümanlar artık sadece İslam'ın, kendi tarihi kimliklerini kurabileceği, kaybolan prestij ve şereflerini iade etmede anahtar olabileceğinin bilincindedirler. İşte bu şuur, kendi başına, geri kal‌mışlığa karşı girişilebilecek mücadele de başarı elde edebilmek için büyük bir faktör olabilir. Eğer İslamî sistemi adapte ederler ve onun çizdiği yolda ilerlerse olağanüstü bir başarı kazanacakların‌dan emin olabilirler.


Müslüman Ülkelerde Kurulan Batılı Ekonomi Sistemlerinin Çeşitleri

Batı Ekonomisinin İslam Dünyası ile Uyuşmazlığı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)