İmam Hüseyin'in (a.s) Kıyam Tarzının Hikmeti(İkinci Bölüm)
İmam sakin ve akıllı bir şekilde ilerliyor, niyetini asla gizlemiyordu. Aksine, her hareketiyle halife Yezid'e karşı muhalefetini açığa vuruyordu. Yemen valisinin Yezid'e gönderdiği hediyelere ve güzel kokulara el koyuyor ve böylece Yezid'in Müslümanların mallan üzerinde tasarruf yetkisi bulunmadığını ilân ediyordu. Karşılaştığı veya haberini duyan kimselere hücceti tamamlamaya çalışıyordu. Bunun için her fırsatı değerlendiriyordu. Son olarak susuz ve kurak çöllerde susuzluktan bitkin düşen düşmanın ordusunu suyla karşılıyor, hayvanlarına bile su veriyordu. Aniden onlara saldırmayı kabul etmiyor. Aksine, onları serbest bırakıyordu; savaşı başlatan tarafın onlar olmasını istiyordu...
Taberî ve diğerleri şöyle diyorlar: Namazda onlara imamlık yaptıktan sonra onlara şöyle dedi: «Aziz ve Celil olan Allah'a ve size mazeretimi bildiriyorum: Ben ancak mektuplarınız bana ulaştıktan ve elçileriniz yanıma geldikten sonra size geldim. "Hemen bize gel; çünkü bizim imamımız, önderimiz yoktur. Umulur ki Allah, senin sayende bizi doğru yola ulaştırır." diyordunuz. Şimdi eğer sözünüzdeyseniz, işte gelmişim; bana sağlam sözler verir, güvenimi kazanacak ahitlerde bulunursanız, şehrinize gelirim. Eğer böyle bir şey yapmaz ve gelişime sevinmediğinizi söylerseniz, geri dönüp giderim.»
İmam ikinci konuşmasında şöyle buyurdu: «Eğer takvalı olur ve hakkı ehli için tanırsanız, Allah'ı kendinizden hoşnut kılarsınız. Bilin ki biz Ehl-i Beyt, hakları olmadığı hâlde yönetimi ele geçirip size zulmeden bu adamlardan sizi yönetmeye daha evlâyız...»
İmam (a.s), ashabına da hücceti tamamlamak için şöyle buyurdu:
«...Hak ile amel edilmediğini ve batıldan sakınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda mümin kimse Allah'a kavuşmayı arzulamalıdır. Ben ölümü saadetten, zalimlerle birlikte yaşamayı ise hüsran ve ziyandan başka bir şey görmüyorum.»
İmam kendisine, "Tay kabilesinin bulunduğu dağlara git. Tay kabilesinden yirmi bin kişi seni koruyacaktır." diyen Tirimmah'a da cevap olarak şöyle buyurdu:
«Bizimle bu insanlar arasında bir söz geçmiştir, ondan geri dönemeyiz.»
Evet, İmam Hüseyin (a.s) ile Irak halkı arasında İmam'ın onlara gitmesi kararlaştırılmıştı ve İmam Hüseyin (a.s) hücceti tamamlamadan da bundan dönemezdi.
İmam, beş ay boyunca İslâm âleminin çeşitli bölgelerindeki Müslümanlara hücceti tamamlamıştı. Mekke ve Medine'dekilere, Küfe ve Basra'dakilere davasını anlattığı gibi yaptığı konuşmalar, yazdığı mektuplar, gönderdiği elçiler aracılığıyla Şamlılara da sesini duyurmuştu. Ayrıca kendisine biat eden kimselerden de silahlı kıyam için biat alıyordu.
Elçisi Müslim b. Akil'in Kûfe'de öldürülmesi de hücceti tamamlıyordu. Yine hiçbir bahane ve mazerete mahal bırakmamak için Irak'a doğru çok ağır ilerliyordu. Hacılar isteselerdi hac ibadetini yerine getirdikten sonra yavaş yavaş ilerlemekte olan İmam'ın kervanına katılabilirlerdi. Mekke, Medine, Küfe, Basra ve diğer İslâm şehirlerinde oturan kimseler de İmam'ın yardım çağrısına cevap verebilme imkânına sahiptiler. Zira İmam'ın hareketi, ön hazırlıksız ve aniden başlatılmış bir hareket değildi. Dolayısıyla kimse, İmam'a yardım etmeye fırsat bulamadığını ileri süremezdi. Çünkü İmam şehir şehir dolaşarak Müslümanların gözü önünde halifenin adamlarıyla tartışıyor, itirazını dile getiriyordu Bu yüzden bütün Müslümanlar İmam'ı yalnız bırakma suçunda ortaktırlar. Elbette Kûfeliler, ayrıca İmam'ı davet etme utancını da taşımaktadırlar. Çünkü İmam Hüseyin (a.s) onların davetini kabul etmiş, onların topraklarına ayak basmış, ama buna rağmen onlar İmam ile savaşmaya kalkışmış ve onu öldürmeye girişmişlerdi.
İmam, Kerbela'ya varmadan önce sözleri ve davranışlarıyla bütün Müslümanlara hücceti tamamlamıştı. Kerbela topraklarına ayak basıp Irak halkının sözlerinden döndüğünü, on binlerce savaşçıyla kendisiyle savaşmaya geldiklerini ve böylece hilâfet zümresine yaranmak istediklerini görünce, bu kez sözleri ve davranışlarıyla özellikle hilâfet zümresine hücceti tamamlamak istedi. Bu amaçla da peşini bırakmaları hâlinde silahım bırakıp geldiği yere geri döneceğini veya İslâm ülkesinin sınırlarından birine gideceğini ve orada sıradan bir Müslüman gibi yaşayacağını söyledi. Böylece onun tarafından hiçbir tehlike hükümetlerini tehdit etmeyecekti. Nitekim Sa'd b. Ebu Vakkas, Abdullah b. Ömer ve Üsame b. Zeyd de babası İmam Ali'ye (a.s) biat etmeyince, öyle yapmışlardı.
İmam Hüseyinin (a.s) Kıyam Tarzının Hikmeti (Birinci Bölüm)
İmam (a.s) Hücceti Tamamlamak İçin Kûfelilerin Davetini Kabul Etmiştir