İmam Hüseyin'in (a.s) Hedefi, Şiarı ve Yolu(İkinci Bölüm)
İmam, insanları davasına katılmaya çağırıp onlardan yardım istediğinde basiretli ve bilinçli bir şekilde bu işe gönül vermelerini istiyordu. Tıpkı Züheyr b. Kayn olayında olduğu gibi. İmam onu çağırınca o gönülsüz olarak İmam ile görüşmeye gitti. Ama ravinin dediğine göre görüşme sona erdiğinde Züheyr sevinçli bir hâlde ve güler yüzle geri döndü, çadırının İmam Hüseyin'in (a.s) kervanının bulunduğu yere nakledilmesini emretti ve daha sonra da hanımım boşayarak şöyle dedi: «"Sen özgürsün. Ailene geri dön; ben, benden dolayı sana hayır ve iyilikten başka bir şeyin gelip çatmasını istemiyorum."
Sonra da arkadaşlarına dönerek şöyle dedi:
"Sizden her kim şahadeti diliyorsa, benimle gelsin. Aksi takdirde bu bizim son görüşmemizdir."»[5]
Züheyr bu sözleri söylerken daha Müslim b. Akil ve Hani b. Urve'nin şehit olduklarını ve Kûfelilerin sözlerinden döndükleri haberi İmam'ın kervanına ulaşmamıştı. Züheyr, İmam Hüseyin ile yaptığı görüşmeden sonra arkadaşlarına, Belencer savaşında sahabî Selman Bahilî'nin kendisine bu günü göreceğini müjdelediğini de söylemişti.
İmam, yönetimi ele geçireceği ümidiyle etrafına toplanan kimseleri kendisinden uzaklaştırıyordu. Nitekim Ömer'in oğluna cevap olarak şöyle buyurmuştur:
«Ey Abdullah! Dünyanın Allah katında ne kadar değersiz olduğuna bak ki, Zeke-riyya'nm oğlu Yahya'nın (a.s) başı, İsrail oğullarının fahişe kadınlarından birine hediye olarak götürülüyor!... Ama Allah onları cezalandırmada acele etmiyor; fakat daha sonra onları güçlü ve yenilmez bir sultanın yakalaması gibi yakalıyor!» İmam bu sözünde, kendisini Yahya (a.s)ın kaderi gibi bir kaderin beklediğine işaret ediyor
Sonra ona şöyle buyurdu: «Ey Ebu Abdurrahman! Allah'tan kork ve bana yardım etmekten geri kalma.»[6] Irak'a doğru yola çıkarken şöyle buyurdu: «Ölüm, insanoğlu için genç kızın boynundaki bir kolye gibidir. Yakub Yusuf u nasıl özlemiştiyse, ben de geçmişlerimi öyle özlemişimdir. Benim için bir kurbangâh seçilmiştir ve ben de bilinçli bir şekilde oraya doğru gidiyorum. Nevavis ve Kerbela arasında çöl kurtlarının bedenimi parçaladıklarını, midelerini ve karınlarını benim bedenimle doldurduklarını görür gibiyim. Takdir kaleminin yazdığı günden kaçmak mümkün değildir. Allah'ın hoşnutluğu, biz Ehl-i Beyt'in de hoşnutluğudur. Belâlara sabrederiz, Allah da bize sabredenlerin mükâfatını eksiksiz olarak verir. Resûlullah'ın bedeninin bir parçası olanlar, ondan ayrı düşmezler ve Allah'ın huzurunda ona katılırlar; Resûlullah'ın gözü onlarla aydınlanır ve kendisine verilen vaat onlarla gerçekleşir. Kim kanını bizim yolumuzda akıtmak istiyor ve kendini Allah ile görüşmeye hazırlamışsa bizimle birlikte yola çıksın...»[7]
[5]- ahbaru't-tival -dineverî-, s.246-247; ensabu'l-eşraf-belazurî-, s.168; tarih-i ibn esir, 4/17; tarih-i taberî, 6/224-225; selman-i bahilî, rabia-i bahili'nin oğludur; osman onu azerbaycan'da eran bölgesinde savaşa göndermişti. Selman savaş ve barışla o bölgeyi ele geçirdi ve kendisi de belencer nehri kıyısında öldürüldü. Fuhutu'l-buldan, s.240-241; selman-i bahili'nin hayatı usdu'1-gabe, 2/225
[6]- el-Futuh, İbn A'sem, c.5, s.42-43; Maktel-i Harezmî, c.l, s.192-193; Musiru'l-Ahzan, s.29; el-Luhuf, s.13. Abdullah b. Ömer'in İmam Hüseyin (a.s) ile iki defa görüştüğü sanılmaktadır: Biri, İmam (a.s) Medine'den Mekke'ye giderken ve diğeri ise Mekke'den Irak'a giderken
[7]- Musiru'l-Ahzan, s.29; el-Luhufta (s.23'te) ise şöyle geçer: İmam Hüseyin (a.s) bu hutbeyi Mekke'den çıkmak istediği zaman okudu
İmam Hüseyin'in (a.s) Hedefi, Şiarı ve Yolu(Birinci Bölüm)
Hüseyni Hareketin Ölümsüzlük Sırrı