• Nombre de visites :
  • 2592
  • 10/11/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ:Peygamber (s.a.a) İlimden Bin Kapı Hz. Ali’nin Yüzüne Açtı

peşaver geceleri:peygamber (s.a.a) ilimden bin kapı hz. ali’nin yüzüne açtı

ONUNCU OTURUM

Kendi muteber kitaplarınızda alimleriniz de Hz. Ali (a.s)’ın gaybi ilimlere sahip olduğunu ve Peygamber (s.a.a)’den sonra Allah’ın seçtiği birisi olduğunu tasdik etmişlerdir. Örneğin: İmam Gazali Beyan-i İlm-i Ledünni kitabında Hz. Ali (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

“Peygamber (s.a.a) dilini ağzıma koydu ve bana ondan bin ilim kapısı açıldı. Her kapıdan bin kapı daha açıldı.”‌

Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde’de 14. Bab’ın zımnında s. 77’de, Esbağ bin Nebate’den şöyle rivayet ediyor: “Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyordu:

“Resulullah (s.a.a) yüzüme bin kapı açtı. Her kapıdan da bin kapı açıldı. Böylece bir milyon kapı oldu. Geçmiş ve kıyamete kadar gelecek her şeyi bildim. Bana ayrıca ölümler, belalar ve Fasl’ul- Hitab[10] ilmi verildi.

Aynı babda İbn-i Meğazili’den kendi senediyle Ebi Sabah’dan, o da İbn-i Abbas’dan Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

“Mirac gecesi Allah-u Teala’ya yakınlaşınca benimle konuştu, necva etti. Ondan öğrendiklerimi Ali’ye öğrettim; o halde Ali benim ilmimin kapısıdır.”‌

Bu rivayeti Muvaffak bin Ahmed-i Harezmi’den şöyle rivayet etmektedir:

“Cebrail bana cennetten bir kilimle geldi. Ben üzerine oturdum, Allah’ın huzuruna varınca Allah-u Teala benimle konuştu, Allah’tan öğrendiğimi Ali’ye öğrettim, o benim ilmimin kapısıdır.”‌

Sonra Ali (a.s)’ı çağırarak şöyle buyurdu: “Ey Ali! Seninle barış, benimle barıştır; seninle savaşmak, benimle savaşmaktı;.Benimle ümmet arasındaki ilim sensin.”‌

Bu babda büyük alimlerinizden birçok rivayet nakl edilmektedir. Örneğin: Ahmed bin Hanbel, Muhammed bin Talha, Harezmi, Gazali Suyuti, Sa’lebi, Mir Seyyid Ali Hemedani ve diğerleri farklı tabirlerle Peygamber (s.a.a)’den Hz. Ali (a.s)’a bin ilim kapısı açtığını, her kapıdan bin kapı açıldığını ve bunları Ali (a.s)’ın göğsüne emanet bıraktığını rivayet etmişlerdir.

Hakeza Hafız Ebu Naim İsfahani, Hilyet’ul- Evliya’da, Mevla Ali Muttaki, Kenz’ul- Ummal c. 6, s. 392’de, Ebu Ya’la, Kamil bin Talha’dan, o da İbn-i Luhey’a, o da Hayy bin Abdumeğafiri’den, o da Ebu Abdurrahman Habla’dan, o da Abdullah bin Ömer’den, Peygamber (s.a.a)’in ölümcül hastalığında şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Bana kardeşimi çağırın.”‌ Derken Ebu Bekir geldi. Peygamber (s.a.a) ondan yüz çevirdi. Yine; “Bana kardeşimi çağırın”‌ buyurdu. Ardından Osman geldi, ondan da yüz çevirdi. Ardından Ali (a.s)’ı çağırdılar. Ali gelince Peygamber (s.a.a) ona örtüsünü örttü, üzerine eğildi, yanından gidince de Ali (a.s)’a şöyle dediler: “Ey Ali Peygamber (s.a.a) sana ne buyurdu?”‌ Hz. Ali (a.s) cevaben şöyle buyurdu:

“Peygamber (s.a.a) bana her kapısından bin kapı açılan bin ilim kapısı öğretti.”‌

H. 430’da vefat eden Ebu Naim İsfahani Hilyet’ul- Evliya c. 1, s. 65’de (Fezail-u Ali’de), Muhammed Cizri, Esne’l- Metalib s. 14’de, Muhammed bin Yusuf Genci, Kifayet’ut- Talib’in 38. babında Ahmed bin İmran bin Seleme bin Abdullah’dan müsned olarak şöyle rivayet etmiştir: “Biz de Peygamber (s.a.a)’in yanındaydık. Ali (a.s) hakkında sorulunca şöyle buyurdular:

“Hikmet on bölüme ayrılmıştır; dokuz bölümü Ali’ye verilmiştir; bir bölümü de bütün insanlara tahsis edilmiştir.”‌

Ebu’l- Mueyyid Muvaffak bin Ahmed Harezmi Menakıb’ta, Muttaki, Kenz’ul- Ummal c. 5 s. 156 ve 401’de birçok alimlerinizden rivayet etmiştir ve İbn-i Meğazili Fezail’de, Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde 14. Bab’da aynı senetlerle (vahiy yazarı) Abdullah bin Mes’ud’dan, Muhammed bin Talha Metalib’us- Süul s. 21’de Hilye’den, o da Alkame bin Abdullah’tan, kendisine Ali sorulunca Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

“Hikmet ona bölünmüştür, Ali’ye dokuz bölümü verilmiş, diğer bütün insanlara ise bir bölümü verilmiştir. Ali o bir cüz konusunda da herkesten daha bilgilidir.”‌

Hakeza, Yenabi’ul- Mevedde aynı babda, Tirmizi’nin Feth’ul- Mubin kitabından naklen Abdullah bin Abbas’tan şöyle rivayet etmektedir:

“İlim on bölümdür; dokuz bölümü Ali’ye verilmiştir, diğer insanlara ise geri kalan bir bölümü verilmiştir. Ali o bölümde de insanların en bilginidir.”‌

Muttaki Hindi Kenz’ul- Ummal c. 6 s. 153’te, Hatip Harezmi, Menakıb s. 49’da ve Maktel’ul- Huseyn c. 1 s. 43’de, Deylemi Firdevs’ul- Ahbar’da, Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde 14. Bab’da Peygamber (s.a.a)’den şöyle rivayet etmektedir:

“Benden sonra ümmetin en alimi Ali’dir.”‌

Bütün bu hadislerden anlaşıldığı üzere Peygamber (s.a.a) Allah’ın seçtiği bir kul olarak gaybi biliyor ve Allah’tan aldığı batın ve zahir ilmini Ali (a.s)’a öğretiyordu. Biz de Ali (a.s) ve diğer on bir İmamın Peygamber (s.a.a) gibi Allah’la direkt bir irtibatının olduğunu söylemiyoruz. Ama kesin olarak onların Peygamber (s.a.a)’den feyiz aldığını beyan ediyoruz. Hayatında ve ölümünde bütün varlıklara verilen feyizler Peygamber (s.a.a) vasıtasıyla Allah-u Teala tarafından verilmiştir. Elbette geçmiş ve gelecekle ilgili önemli haberler Peygamber (s.a.a) hayattayken Allah-u Teala tarafından kendisine bildiriliyordu, Peygamber (s.a.a) de bunlardan bazısını hayattayken Ali (a.s)’a öğretiyordu. Hazinesinde var olan ilmi de bu dünyadan gitmek üzereyken hepsini Hz. Ali (a.s)’a emanet bırakmıştır. Bu konuda birçok muteber alimlerinizin kitabından sayısız hadis rivayet edilmektedir. Bunlardan sadece bazısını örnek olsun diye önceden açıkladım. Hatta kendi alimleriniz Aişe’den şöyle dediğini rivayet etmekteler:

“Peygamber (s.a.a) Ali’yi çağırdı, onu göğsüne dayadı, üzerine örtüyü çekti, ben de başımı yaklaştırdım, ne kadar dinlediysem bir şey anlamadım. Hz. Ali (a.s) bir müddet sonra başını kaldırınca alnından terler dökülüyordu. “Ey Ali bu müddet boyunca Peygamber (s.a.a) sana ne buyurdu”‌ diye sorduklarında, Hz. Ali (a.s) şöyle dedi: “Resulullah (s.a.a) bana, her kapısından bin kapı açılan bin ilim kapısını öğretti.”‌

Önceki geceler de detaylıca anlattığım gibi Peygamber (s.a.a) Kureyş’in büyüklerini ve amcalarını Ebu Talib (a.s)’ın evine davet etti. Onlara risaleti tebliğ etti. Orada Hz. Ali (a.s), Peygamber (s.a.a)’e ilk iman eden kimseydi. Peygamber (s.a.a) onu kucağına alıp ağzına tükürüğünü sürdü, bu konuda Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “O an kalbime ilim çeşmeleri döküldü.”‌

Nitekim kendi alimlerinizin rivayet etmiş olduğu üzere Hz. Ali (a.s) bir hutbesinde şuna işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Beni kaybetmeden önce bana sorun; çünkü göğsüm ilimle doludur”‌

Sonra karnına işaret ederek; “Bu karnım ilimle doludur, bu Peygamber (s.a.a)’in o tükürüğüdür, bu Peygamber (s.a.a)’in bana yedirdiği ilim taneleridir.”‌

Hz. Peygamber (s.a.a) son nefesine kadar Ali’yi rabbani feyizden feyizlendirmiş, Allah’tan aldığı feyizleri Ali (a.s)’ın kalbine dökmüştür. İbn-i Sabbağ, Fusul’ul- Muhimme’de şöyle diyor: “Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’yi, çocukluğundan beri ilim ve amel açısından sevgi dolu kucağında büyüttü.”‌

Cifr-i Camia Kitabının Niteliği Hususunda

Allah-u Teala tarafından Peygamber (s.a.a) vasıtasıyla Ali (a.s)’a verilen rahmani feyizlerden biri olan ve kıyamete kadar vuku bulacakları remzi harflerle belirten Cifr-i Camia (Kamil Cifir ilmi) kitabıdır. Kendi alimleriniz de bu kitabın Hz. Ali (a.s) ve diğer Ehl-i Beyt (a.s) İmamlarına özgü bir kitap olduğunu itiraf etmişlerdir.

Nitekim Gazali şöyle diyor: “Hz. Ali (a.s)’ın Cifr’u Cami’id-Dünya ve’l- Ahire adında bir kitabı vardı. Bu kitapta bütün ilimler, apaçık gerçekler, sırlar, gaipler, eşyanın özellikleri, alemdeki tesirler, isimlerin ve harflerin hususiyetleri yazılıydı. Bu kitabı, Hz. Ali (a.s) ve Peygamber (s.a.a) tarafından velayet ve imamet makamına tayin edilen 11 evladı dışında hiç kimse bilmiyordu. Bu kitap onlara miras kalmıştır.”‌

Hakeza Süleyman Belhi Yenabi s. 403’de Muhammed bin Talha’nın Durr’ul- Manzum kitabından bu konuda geniş bir açıklama nakletmektedir ki: “Cifr-i Cami kitabı Hz. Ali (a.s)’a özgü ilim anahtarlarının yazıldığı 1700 sayfadan ibaretti. Nitekim meşhur şair Hz. Ali (a.s)’a yönelik şöyle diyor: “Ondan başka Cifr-i Cami’i bilen kimdir? Bu kitapta gaybi sırlar mevcuttur.”‌

Hakeza Tarih-i Nigaristan sahibi de Şerh-i Mevakıf’tan şöyle nakletmektedir: “Cifr ve Camia kitabı Ali (a.s)’a mahsustur. Bu iki kitapta harf ilmi yoluyla kıyamete kadar olacak olaylar yer almıştır. Hz. Ali (a.s)’ın evlatları da onunla hükmetmektedirler.”‌ (Yani bu remizli kitabın anahtarı, olaylardan haber veren Hz. Ali (a.s) ve evlatlarının nezdindedir.)

Nevvab: Kıble sahip (alicenap)! Bizim alimlerinizin de tasdik ettiğini söylemiş olduğunuz Cifr kitabı nedir ve nasıldır? Lütfen mümkünse onu açıklayın?

Davetçi: Vakit dar olduğu için bu ilim ve kitap hakkında genişçe konuşmaktan mazurum.

Nevvab: Mümkün olduğu kadar kısa da olsa izah ediniz.

Davetçi: H. 10. yılda Veda Haccı’ndan dönerken Cebrail nazil olarak Peygamber (s.a.a)’e öleceğini haber verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.a) ellerini kaldırarak şöyle dua etti: “Allah’ım bana vaat ettin ve sen asla vaadinden dönmezsin.”‌

Kendisine şöyle İlahi bir hitap geldi:

“Ali’yi al, Uhud dağına çık, kıbleye sırtını dönerek otur, çöldeki hayvanları çağır, hepsi sana icabet edecektir. Onlar arasında kırmızı renkli, küçük boynuzlu, büyük bir keçi vardır. Ali’ye onu kesmesini, boyun tarafından derisini yüzmesini ve tabaklamasını emret. O zaman Cebrail sana gelecek, hokka kalem ve yeryüzündekilere benzemeyen bir mürekkep getirecektir. Cebrail’in dediği her şeyi Ali’ye yazmasını öğret. O yazı ve deri baki kalacak, asla çürümeyecek ve korunacaktır. Onu her açtıklarında taze bulacaklardır.”‌

Peygamber (s.a.a) denildiği gibi Uhud dağına çıktı. Gerekeni yaptı. Cebrail gelerek Peygamber (s.a.a)’e hokka kalem getirdi. Peygamber (s.a.a)’e verdi. Peygamber (s.a.a) Ali (a.s)’a vererek yazmasını istedi. Cebrail Allah-u Teala tarafından olmuş ve olacak her şeyi Peygamber (s.a.a)’e beyan ediyor, Peygamber (s.a.a) de Ali (a.s)’a beyan ediyordu ve Ali (a.s) da onları o derinin üzerine yazıyordu. Derinin her tarafı yazıyla doldu. Böylece o kitapta kıyamete kadar olmuş ve olacak her şey yazılıydı. Hatta onların evlatlarının dost ve düşmanlarının adı bile yazılıydı. İnsanların başına gelecekler, o kitaba kaydedilmişti.

Peygamber (s.a.a) daha sonra onu Ali (a.s)’a verdi ve o veraset, velayet ve imamet parçalarından biri sayıldı. Her İmam dünyadan göçtüğünde onu kendinden sonraki İmama bırakmıştır. İşte bu kitap Gazali’nin; “Cifr-i Cami kitabı Ali ve evlatlarına mahsustur. Bu kitapta ölümler, belalar, hükümler ve tüm diller yazılıdır.”‌ dediği kitaptır.

Nevvab: Nasıl olur da bunca olay ve ilimler bir keçinin derisine sığabilir?

Davetçi: Evvela; haberden de anlaşıldığı gibi bu keçi sıradan bir keçi değildi. Bu iş için yaratılmış büyük bir keçiydi.

İkinci olarak; bu, kitapların yazı türünden bir şey değildi. Remiz harfleriyle yazılmıştı. Nitekim Tarih-u Nigaristan’ın sahibi Şerh-u Mevakıf’tan naklen şöyle diyor: “Bu iki kitap harf ilmiyle yazılmıştır.”‌

Ayrıca o sembollerin şifresini Peygamber (s.a.a), Ali (a.s)’a vermiştir. Hz. Ali (a.s ) da Peygamber (s.a.a)’in emri üzere onu kendinden sonraki İmamlara emanet etmiştir.

O şifreler kimin elinde olursa, o kitaptan sırlar ve olayları öğrenebilir. Bu şifrelere sahip olmayan onu çözemez. Nitekim günümüzde de birçok yazılar şifreyle gönderilmektedir. Öyle ki o yazıların şifresini bilmeyenler asla o yazıyı anlayamazlar. Dolayısıyla Hz. Ali (a.s) ve evlatlarından başka hiç kimse o kitaptan istifade edemez. Nitekim Hz. Ali (a.s) tüm evlatlarının toplandığı bir yerde o kitabı oğlu Muhammed Hanefiyye’ye verdi. O çok alim ve bilgin olmasına rağmen onu okuyamadı.[11]

İmamların haber verdiği birçok önemli olayları o kitaptan istifade etmekteydiler. O kitap vesilesiyle işleri en ince detayına kadar biliyor, Ehl-i Beyt’e (a.s) ve Şiilere nazil olan belaları ve musibetleri o kitaptan çıkarıyorlardı. Nitekim hadis kitaplarında bu detaylıca kaydedilmiştir.

Bu cümleden Şerh-u Mevakıf’da Memun ve İmam Rıza arasında imzalanan bir ahdname yer almıştır ki Memun altı ay boyunca, mektup ve tehditle İmam Rıza’yı veliahtlığını kabul etmek zorunda bırakmıştı. Memun kendisinden sonra hilafetin İmam Rıza’ya intikal edeceği hususunda bir ahdname imzalamıştı.

İmam Rıza’ya ahdnameyi imzalaması için getirdiklerinde İmam şu şerhi düştükten sonra ahdnameyi imzaladılar:

“Ben Musa bin Rıza diyorum ki, Memun (Allah-u Teala onu şeriatın güçlendirilmesi, irşat ve doğru yola erişme konusunda muvaffak kılsın) başkalarının inkar etmiş olduğu hakkımızı tanıdı. Başkalarının kestiği bağı o gözetti. Başkalarının ölümle tehdit etmiş olduğu nefislere o güvenlik sağladı. Yokluk sınırına gelen kimseleri ihya etti. Fakir ve muhtaçları zengin kıldı. Allah-u Teala şükredenlerin mükafatını verecek ve iyilerin ecrini zayi etmeyecektir. Eğer ben ondan sonra hayatta kalırsam beni veliahtlığa tayin etti. Ama Cifr ve Camia kitapları bunun tersine hükmetmektedir. (Yani ben ondan sonra hayatta kalmayacağım.) Zaman bana ve size ne yapacak bilemiyorum. Hüküm sadece Allah-u Teala’ya mahsustur. Allah-u Teala insanlar arasında hak üzere hüküm verecektir.”‌

Taftazani Şerh-u Mekasid’id- Talibin fi İlm-i Usul’id- Din kitabında İmam’ın ahdnamede geçen Cifr-i Camia cümlesine işaret etmektedir. Yani Cifr-i Camia, Memun’un ahdine vefa göstermeyeceğini beyan ediyor. Nitekim de öyle oldu. Peygamber (s.a.a)’in evladı ve bir parçası olan İmam Rıza’yı zehirlediler. Böylece İmam Rıza’nın ilminin apaçık gerçeği ve sadakati ortaya çıkmış oldu ve herkes İmamın zahir ve batın ilmine sahip olduğunu anladı.”‌


[10] - Son kesin karar veya hak ve batılı ayıran söz veyahut evliyaya mahsus olan insan veya hayvanların dilini bilme ilmi.

[11] - Hz. Ali (a.s) sahip olduğu bu İlahi ilmiyle kendisinden sonra bazılarının Muhammet bin Hanefiyye’nin imametine inanacaklarını birliyordu. İşte bu yüzden bu vesileyle onun imamete layık olmadığını göstermek istemişti. Zira imamet makamına sahip olsaydı, o Cifr-i Camia kitabının şifrelerini bilebilirdi.

PEŞAVER GECELERİ:“Ben Hikmet Eviyim”‌‌‌ Hadisinin Beyanı

PEŞAVER GECELERİ:Peygamber ve Vasilerin Gayb İlmini Bilmelerine Dair Kur’an’dan Deliller

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)