• Nombre de visites :
  • 1448
  • 5/11/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ:Akabe Olayı ve Peygamber-i Ekrem’e Sûikast

peşaver geceleri:akabe olayı ve peygamber-i ekrem’e sûikast

SEKİZİNCİ OTURUM

Nevvab: Lütfen “Akabe”‌ olayının ne olduğunu ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i öldürmek isteyenlerin kimler olduğunu beyan ediniz.

Davetçi: Her iki mezhebin alimlerinin yazmış olduğuna göre “Tebuk”‌ savaşından dönünce, münafıklardan 14 kişi Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i öldürmeyi kararlaştırdılar. Dağın eteğinde sadece bir kişinin geçebileceği kadar dar bir geçit olan “Batn-i Akabe”‌den geçince aldıkları kararı uygulamak istediler. Cebrail olayı Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e haber verdi. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Huzeyfe’yi dağın eteğine gönderdi. Huzeyfe orada saklanarak, münafıklar gelince onların konuşmalarını duyup hepsini tanıdı. Onlardan 7 kişi Beni Ümeyye’dendi. Huzeyfe geri dönerek onları Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e tanıttı. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu sırrı gizli tut, Allah-u Teala bizi koruyacaktır.”‌

Peygamber-i Ekrem (s.a.a) gecenin başında ordunun önünden hareket ediyordu. Ammar Hazretin devesinin yularından çekiyor, Huzeyfe ise arkadan sürüyordu. Dar geçide geldiklerinde münafıklar kumla doldurdukları bakraçlarını (veya yağla dolu şişeleri), haykırarak Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in devesinin önüne fırlattılar. Münafıklar Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in devesini ürküterek onu uçuruma yuvarlatmak istiyorlardı. Ama bilindiği gibi Allah-u Teala Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i korudu. Münafıklar da kaçarak orduya katılıp kendilerini gizlediler.

Bunlar ashaptan değiller miydi? Öyleyse onların bu ameli iyi ve onlara uymak hidayet yolu muydu? Şimdi sadece Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i görenleri ve O’ndan hadis rivayet edenleri ashap saymak, onların her türlü kötülüklerini görmezlikten gelmek, cennet ehli olduklarına inanmak, sadece kendilerini değil kendilerine uyanları bile kurtuluş ehli bilmek, doğru bir iyimserlik olabilir mi?

Hz. Peygamber Yalancılara Uymayı Emretmemiştir

Acaba daha önceki gecelerde söylediğim gibi Ömer’in Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’den yalan hadis rivayet ediyor diye kırbaçladığı Ebu Hureyre ashaptan değil miydi? Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’den birçok hadis rivayet etmemiş midir? Semure bin Cündeb gibi yalan hadis rivayet edenler ashaptan değil miydi? Acaba Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ümmeti, hidayete ermeleri için yalancı ve hadis uyduranlara uymayı mı emretmektedir?

Eğer ashabın azameti hakkında rivayet ettiğiniz bu hadis doğruysa, o zaman iki farklı yoldan giden ashaptan hangisine uyarsak kurtuluşa ermiş oluruz? İnançlarda birbirine muhalif olan veya birbirleriyle savaşan ashaptan hangisine, kurtuluşa ermemiz için uymamız gerekir?

Hafız: Evvela; Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in ashabı asla birbirine muhalefet etmiyor ve savaşmıyorlardı. Eğer muhalefet etmişlerse de, araştırma yaparak daha temiz ve daha delilli olana uyunuz.

Davetçi: Eğer dediğiniz gibi araştırır da bunlardan birinin temiz ve hak ehli olduğunu görüp de kendisine uyacak olursak, o halde diğeri kirli ve batıl ehli sayılmış olmaz mı? O halde bu hadis kendiliğinden itibar derecesinden düşmüş olur. Dolayısıyla da sahabeden hangisine uyulursa, hidayet ve kurtuluşa erişilir iddiası da geçersiz olur.

Ashabın Sakife’de Muhalefeti

Faraza bu hadis doğru bile olsa, neden Şii Müslümanları kınıyorsunuz? Çünkü onlar da Ebu Bekir’e biat etmeyen ve ona muhalefet içinde olan Selman, Ebuzer, Mikdad, Ammar, Yasir, Ebu Eyyub-i Ensari, Huzeyfe-i Nehai, iki şehadet sahibi Huzeyme ve önceki geceler adını zikrettiğim benzeri sahabelere uymuştur.

Birbirinin karşısında yer alan bu sahabelerden hangisi hak, hangisi batıl ehliydi? Onlardan biri mutlaka batıl üzereydi. Halbuki rivayet ettiğiniz hadis, sahabelerden hangisine uyulursa kurtuluşa erişileceği beyan etmektedir!

Sa’d bin Ubade’nin Ömer ve Ebu Bekir’e Muhalefeti

Ömer ve Ebu Bekir’e biat etmeyen Sa’d bin Ubade ashaptan değil miydi? Şii ve Sünni alimlerinin ittifak etmiş olduğu üzere Sa’d gidip Şam’da kaldı, Ömer’in hilafetinin ortalarında ise öldürüldü. Öyleyse bu hadis gereğince, yani Sa’d bin Ubade’ye uyarak Ebu Bekir ve Ömer’e muhalefet edenler de kurtuluşa ermiş olurlar.

Talha ve Zübeyr’in Basra’da Hz. Ali’ye Karşı Kıyamları

Acaba Talha ve Zübeyir Rıdvan ağacının altında Hz. Peygamber’e biat edenlerden değiller miydi? Talha ve Zübeyr, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in hak halifesi (size göre dördüncü halife) Hz. Ali’ye karşı kıyam etmediler mi; birçok Müslümanın kanının dökülmesine sebep olmadılar mı? Birbirinin karşısında yer alan bu iki grup sahabeye uyan herkes kurtuluşa erebilir mi? Eğer her ikisinin de ashaba uyduğu için neticede hak olduğunu söylerseniz, yanılmış olursunuz. Zira iki zıt şeyin arasını bulmak mümkün değildir. Birbiriyle savaşan iki grubun her ikisinin de hidayet ve cennet ehli olduğunu söylemek ise asla doğru değildir.

Şüphesiz Hz. Ali’ye uyanlar hidayete ermiş, diğer grup ise dalalete düşmüştür. Bu da, sizin Rıdvan ağacı altında biat edenlerin hidayet ve kurtuluşa erdiğini ifade eden inançlarınızın doğru olmadığını göstermektedir. Zira Rıdvan ağacı altında biat edenlerden olan Talha ve Zübeyr sonunda hak halife Hz. Ali’ye karşı savaş açtılar. Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in halifesine karşı kıyam eden ve O Hazretin; “Seninle savaşan benimle savaşmıştır.”‌ buyurduğu kimseye karşı savaş açan, gerçekte Resulullah (s.a.a)’le savaşmış olmaz mı? Büyük bir günaha düşmüş sayılmaz mı? O halde sadece ashap kelimesi veya Rıdvan biatinde hazır olmak, nasıl insanın kurtuluşuna sebep olabilir?

Muaviye ve Amr Bin As Hz. Ali’ye Sövüyorlardı

Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in halifesiyle savaşan, minber, meclis ve hatta cuma hutbelerinde Hz. Ali’ye lanet eden Muaviye ve Amr bin As da ashaptan değil miydi? Halbuki bizzat büyük alimleriniz muteber kitaplarında Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

“Ali’ye söven bana sövmüştür; bana söven ise Allah’a sövmüştür.”‌

Öyleyse delil olarak naklettiğiniz hadise göre, Resulullah (s.a.a)’in dilince lanetli oğlu lanetliye ve gerçekte Peygamber-i Ekrem’e sövmek olan Hz. Ali’ye sövenlere (ki kendi alimleriniz de bunu kaydetmişlerdir) uyanlar da hidayete erip cennet ehlidirler!!

Fazıl Taftazani “Şerh-i Mekasid”‌de detaylı olarak bu konu hakkında şöyle diyor: “Sahabe arasındaki şiddetli savaş ve çatışmalar onlardan bazısının hak yoldan saptığını, haset inat, şehvet ve makam sevgisi yüzünden her türlü zulme bulaştığını göstermektedir.”‌ Rivayet ettiğiniz hadisin doğru olmadığını gösteren daha birçok delil vardır. Ama ne yazık ki bundan daha fazla konuşma imkanımız yoktur.

O halde bu hadis, bizzat kendi alimlerinizin de yazdığı gibi uydurma bir hadistir ve senet zincirinde zayıflık vardır.

“Ashabım Yıldızlar Gibidir”‌ Hadisinin Senedi Zayıftır

Nitekim Kadı Ayyaz “Şerh’uş- Şifa”‌, c. 2, s. 91’de bu hadisi naklederek şöyle diyor:

“Darukutni “Fezail”‌de ve İbn-i Abdulbirr de onun yoluyla bu hadisin senedinin delil olamayacağını söylemektedir. Abd bin Hamid kendi Müsned’inde Abdullah bin Ömer’den naklen Bezzar’ın bu hadisin sıhhatini inkar ettiğini söylüyor. Hakeza İbn-i Adî “Kamil”‌de kendi senediyle Nafi’den, o da Abdullah bin Ömer’den bu hadisin senedinin zayıf olduğunu rivayet etmektedir. Beyhaki de bu hadisin metninin meşhur olduğunu, ama bilindiği gibi senedinin zayıf olduğunu rivayet etmektedir.”‌

Zira bu hadisin senedinde yer alan Haris bin Ğuzayn’ın hali meçhul, Hamza bin Ebi Hamza-i Nasıri ise iftira ve yalancılıkla suçlanmıştır. Dolayısıyla bu hadisin zayıflığı sabittir.

Hakeza İbn-i Hazm da bu hadisin uydurma ve batıl olduğunu açıkça beyan etmiştir.

Binaenaleyh böylesine zayıf senede itimat etmek asla doğru değildir; doğru olsa bile geneli ifade etmez; sadece Kur’ân-ı Kerim ve Ehl-i Beyt’e uyan iyi sahabeler kastedilmiş olabilir.

Sahabe Masum Değildir

Bu bilgiler ışığında sadece bazı sahabeleri eleştirmek mümkündür; çünkü sahabe genelde sıradan ve masum olmayan insanlardı. Masum olmadıkları için de hata yapmaları mümkündür.

Hafız: Biz de sahabenin masum olmadığına inanıyoruz; ama kesinlikle hepsi adildi ve günah işlemezlerdi.

Davetçi: Yine dikkat etmediniz, onları adil ve günahlardan münezzeh kabul etmekle yanlışlığa düştünüz. Çünkü bizzat kendi alimlerinizin muteber kitaplarında nakledilen rivayetler, bunun tam tersini göstermektedir. Büyük sahabelerden bir çoğu eski adetleri üzere günah işlemişlerdir.

Hafız: Bizim bundan haberimiz yoktur; sizin varsa açıklayınız.

Davetçi: Cahiliye döneminde yaptıklarının yanı sıra İslâm’da da birçok günahlara bulaşmışlardır; ben örnek olarak sadece birini zikredeceğim.

Büyük alimlerinizin muteber kitaplarında rivayet edildiğine göre, H. 8. yılda Mekke fethinde büyük sahabelerden bazısı bir eğlence meclisinde gizlice şarap içmişlerdir.

Hafız: Kesinlikle bu rivayet düşmanların uydurmasıdır; çünkü büyük sahabeler fesat meclislerine bile gitmiyorlardı, nerede kaldı ki haram olduğu halde şarap içsinler.

Davetçi: Kesinlikle muhaliflerin uydurması değildir. Eğer uydurmuşlarsa bizzat kendi alimleriniz uydurmuştur.

Nevvab: Kıble sahip (alicenap)! Eğer böyle bir meclis olmuşsa, mutlaka ev sahibi ve davet edilenlerin adı da geçmiştir; lütfen bu konuyu bize açıklayınız.

Davetçi: Evet, bu konu kendi alimleriniz nezdinde de açıkça beyan edilmiştir.

Nevvab: Rica ediyoruz açıklayın da sorun çözülsün.

Sahabeden On Kişinin Gizlice Şarap İçmesi

Davetçi: İbn-i Hacer “Feth’ul- Bari”‌ c. 10, s. 30’da şöyle yazıyor: “Ebu Talha Zeyd bin Sehl kendi evinde bir şarap meclisi düzenledi. On kişiyi de oraya davet etti, hep birlikte şarap içtiler; Ebu Bekir de, kafir müşrikler ve Bedir’de öldürülenler için ağıt olarak bazı şiirler okudu!”‌

Nevvab: Acaba oraya davet edilenlerin isimlerini zikretmişler mi? Zikretmişlerse, gerçeğin ortaya çıkması için onların isimlerini bize beyan ediniz.

Davetçi: Evet zikretmişlerdir; onlar şunlardır: Ebu Bekir bin Ebi Kuhafe, Ömer bin Hattap, Ebu Ubeyde-yi Cerrah, Ubey bin Kaab, Sehl bin Beyza, Ebu Eyyub Ensari, Ebu Talha (ev sahibi), Ebu Dücane Semmak bin Harşe, Ebu Bekir bin Şeğub ve o zamanlar 18 yaşında olan ve mecliste sakilik yapan Enes bin Malik.

Nitekim Beyhaki Sünen’inin c. 8, s. 29’unda bizzat Enes’ten şöyle rivayet ediyor: “Ben o gün hepsinden küçüktüm ve meclisin sakisi (şarap sunucusu) idim.”‌

(Bu esnada mecliste büyük bir gürültü koptu.)

Şeyh (Kızgın bir halde) Allah-u Teala’nın zatına and olsun ki bu rivayet düşmanların uydurmasıdır.

Davetçi: (Tebessüm ederek) Çok aşırı gittiniz, gereksiz yere yemin içtiniz. Ama bilindiği gibi suç sizin değil, bilginiz azdır. Eğer kendi kitaplarınıza müracaat etme zahmetine katlanmış olsaydınız, orada büyük alimlerinizin de bunu yazdığını görürdünüz; o halde lütfen tövbe ediniz.

Şimdi siz beylerin zihnini aydınlatmak ve dediklerimizin bizzat alimlerinizin görüşüne dayandığını göstermek için bu olayın sadece bazı senetlerine işaret etmeye çalışacağım.

Muhammed bin İsmail Buhari Sahih’inde “Maide”‌ suresindeki şarap ayetinin tefsirinde, Müslim bin Haccac Sahih’inde Kitab’ul Eşribe’nin Tahrim’ul- Hamr babında, imam Ahmed bin Hanbel Müsned’in c. 3, s. 181 ve 227’sinde, İbn-i Kesir Tefsir’inin c. 2, s. 93 ve 94’ünde, Celaluddin Suyuti Durr’ul- Mensur’un c. 2, s. 321’inde, Taberi Tefsir’inin c. 7, s. 24’ünde, İbn-i Hacer Askalani İsabe’nin c. 4, s. 22’sinde ve Feth’ul Bari’nin c. 10, s. 3’ünde, Bedruddun Hanefi Umdet’ul Kari’nin c. 10, s. 84’ünde, Beyhaki Sünen’in s. 286 ve 290’ında vs. bu olayı ayrıntılı olarak nakletmişlerdir.

Şeyh: Belki de bu olay şarap haram kılınmadan önce olmuştur.

Davetçi: Tarih ve Tefsir kitaplarındaki bilgiler esasınca, şarap haram kılındıktan sonra bile bazı sahabeler şarap içmişlerdir.

Nitekim Muhammed bin Cerir-i Taberi Tefsiri Kebir c. 2, s. 203’te Ebu’l- Kamus Zeyd bin Ali’den şöyle rivayet etmektedir: “Allah-u Teala şarap ayetini üç defa nazil buyurdu, ilk önce şu ayet nazil oldu:

“Sana şarap ve kumar hakkında soru sorarlar, de ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır; ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.”‌[9]

Ama bilindiği gibi Müslümanlar uyanmadılar ve şarap içmeye devam ettiler. Hatta iki sahabe şarap içerek namaza durup namazda manasız sözler söylediler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu:

“Ey iman edenler! Sarhoşken namaza yaklaşmayın ta ki ne söylemiş olduğunuzu bilesiniz.”‌

Yine sahabe şarap içmeye devam etti Ama sarhoşken namaz kılmıyorlardı. Lakin bir gün birisi (Bezzar, İbn-i Hacer ve İbn-i Merduye’nin rivayet ettiğine göre Ebu Bekir idi) şarap içip Bedir’de öldürülen (kafir)ler hakkında mersiye ve şiirler okudu. Bunu duyan Peygamber-i Ekrem (s.a.a) gazaplı bir halde onun yanına gelerek elindeki şeyle ona vurmak istedi. O sarhoş adam; “Allah-u Teala’nın ve Peygamberinin gazabından Allah’a sığınırım; Allah’a and olsun bir daha içmeyeceğim.”‌ dedi. Bunun üzerine de şu ayet nazil oldu:

“Ey İman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları şeytanın işlerinden olan pisliklerdir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.”‌[10]

Özetle bilmeniz icap eder ki sahabe de diğer Müslümanlar gibi iyi ve kötü yönlere sahipti. Allah-u Teala’nın ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in emrine ciddi olarak uyanlar büyük saadetlere eriştiler. Her kim de nefsine tabi olup şeytana uymuşsa hüsrana ve fesada uğramıştır.

O halde sahabeyi eleştirenlerin de mantıklı delilleri vardır. Ashabın kötü sıfatları bizzat kendi kitaplarınıza yer aldığı gibi, Kur’ân’da birçok ayetlerde de şiddetli bir şekilde kınanmıştır. Şiiler de bu açıdan onları eleştirmektedir. Ama bilindiği gibi eğer mantıklı bir eleştiri karşısında mantıklı bir cevap varsa onu da kabul etmek gerekir.

Kınanmış sıfatlardan biri insanın gereksiz yere sevmesi veya buğz etmesidir. Yani insanın fert veya cemaate karşı duyduğu ilgi ve sevgiden dolayı onların tüm söz ve davranışlarını görmezlikten gelmesi ve hiçbir kötülüğün olmadığını söylemesidir.

Hafız: Çok iyi, ashabın ne gibi kötü sıfat ve işleri vardı? Eğer delil ve burhana dayalıysa buyurun biz de kabul edelim!

Sahabenin Ahdi Bozması

İlginçtir, özetle de olsa saydığım bunca kötü sıfatlarına rağmen, yine de; onların ne gibi kötü sıfatları vardı? diyorsunuz. Ama bilindiği gibi sözlerimin teyidi için Şii ve Sünni alimlerin kitaplarında yer alan sahabenin kötü amellerine kısa olarak değinmek istiyorum. Örneğin; ahit ve biatlerini bozmaları... Nitekim Allah-u Teala Kur’ân’da ahitlerini bozanları eleştirmekte ve onları te’lin etmektedir:

“Ahitleştiğiniz zaman Allah’ın ahdini yerine getirin ve Allah’ı üzerinize şahit tutarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın.”‌[11]

Yine onların hakkında şöyle buyurmuştur:

“Allah-u Teala’ya verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yer yüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir ve kötü yurt onlarındır.”‌[12]

O halde Kur’ân ayetleri ve iki tarafın da kitaplarında yer alan rivayetlere göre, ahdi bozmak büyük bir günahtır. Özellikle de Allah-u Teala’ya ve Resulüne verilen sözü tutmamak, ashap ve O Hazretin yakınları için çirkinlerin en çirkini bir şeydir.

Hafız: Allah-u Teala’nın emri ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in de tebliğ etmiş olduğu hangi ahit ve biati ashap bozmuştur ki bu ayetin muhatabı sayılsın. Dikkat edecek olursanız, bunların Şia’nın avam halkının uydurması olduğunu tasdik edersiniz. Peygamber (s.a.a)’in ashabı bu gibi şeylerden münezzehtir.

Davetçi: Defalarca arz etmiş olduğum gibi Şiiler sadık İmamlara uymak zorundadırlar. Aksi takdirde Şii sayılmazlar. Dolayısıyla onlar hadis uydurmaz, iftira ve yalan isnat etmezler. Nitekim onların İmamları da kelimenin tam manasıyla sadık idiler. Kur’ân da onların doğruluğunu tasdik etmektedir. İmam Sa’lebi ve Celaluddin Suyuti kendi tefsirlerinde, Hafız Ebu Naim İsfahani “Ma Nezele Min’el- Kur’ân’i fi Ali’yyin”‌ kitabında, Hatip Harezmi Menakıb’da, Şeyh Süleyman Belhi el-Hanefi Yenabi’ul- Mevedde’nin 39. babında Harezmi, Hafız Ebu Naim-i İsfehani ve Himvini’den, Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii “Kifayet’ut- Talib”‌in 62. babında vs. kendi kitaplarında rivayet etmişlerdir ki, aşağıda zikredilen ayetteki “sadikin”‌den (doğrulardan) maksat Muhammed ve Ali (aleyhum’es- selam)’dır:

“Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.”‌[13]

Bazı rivayetlere göre ise doğrulardan maksat, Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s) İmamlarıdır.

O büyük aileye uyan arif ve avamdan hiç kimse hadis uydurmaz, iftira ve yalan söylemez. Zira hak olduğuna dair herhangi bir delili olmayan kimseler ancak iftira ve yalan söylerler.

Şii Müslümanların söyledikleri şeyler, sizin büyük alim ve tarihçilerinizin yazdığı şeylerdir. Eğer eleştiriyorsanız, ilk önce bunları yazan alimlerinizi eleştirmelisiniz.

Eğer büyük ve değerli alimleriniz muteber kitaplarında sahabenin ahitleri bozduklarını yazmamış olsalardı, ben de böyle bir mecliste bunu beyan etmezdim.

Hafız: Hangi alimimiz, nerede sahabenin ahitlerini bozduklarını yazmıştır? Onların bozdukları ahit ne idi? Bu sadece iddiayla olmaz.

Davetçi: Bu bir iddia değildir. Burhan, mantık ve gerçektir. Sahabe birçok yerde sözünde durmamış ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in emrettiği biati bozmuşlardır. Bunların en önemlisi Gadir-i Hum’daki ahit ve biatleridir.


[9] - Bakara/219.

[10] - Maide/90.

[11] - Nahl/91.

[12] - Rad/25.

[13] - Tevbe/119.

PEŞAVER GECELERİ:Caferi Mezhebinin Çıkışı

PEŞAVER GECELERİ:İslâm ve İmanın Farkı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)