• Nombre de visites :
  • 963
  • 31/10/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ:Ömer’in “Ali Olmasaydı Ömer Helak Olurdu”‌Sözünün Senetleri

peşaver geceleri:ömer’in “ali olmasaydı ömer helak olurdu”‌sözünün senetleri

ALTINCI OTURUM

1- Mutaassıp Kadı Fadlullah bin Ruzbehan “İbtal’ul- Batıl”‌da,

2- İbn-i Hacer Askalani (Ö: 852) “Tehzib’ut- Tehzib”‌in 337. sayfasında,

3- Yine İbn-i Hacer “İsabe”‌nin c. 2, s. 509’unda,

4- İbn-i Kuteybe ed-Diyneveri (Ö: 276) “Tevil-u Muhtelif’il- Hadis”‌ kitabının 200 ilâ 202. sayfalarında,

5- İbn-i Hacer-i Mekki (Ö: 973) “Savaik’ul- Muhrika”‌nın 78. sayfasında,

6- Hacı Ahmed Efendi “Hidayet’ul- Murtab”‌ın 146’dan 152’ye kadar olan sayfalarında.

7- İbn-i Esir-i Cezri (Ö: 630) “Usd’ul- Ğabe”‌nin c. 4, s. 22’inde,

8- Celalettin Süyuti “Tarih’ul- Hulefa”‌nın 66. sayfasında,

9- İbn-i Abdulbirr el-Kurtubi (Ö: 463) “İstiab”‌ın c. 2, s. 274’ünde,

10- Seyyid Mümin Şeblenci “Nur’ul- Ebsar”‌ın 73. sayfasında,

11- Şehabuddin Ahmed bin Abdulkadir el-Uceylî “Zahiret’ul- Meal”‌ da,

12 - Muhammed bin Ali es-Sabban “İs’af’ur- Rağibin”‌in 152. sayfasında,

13- Nuruddin bin Sabbağ el-Maliki (Ö: 855) “Fusul’ul- Mühimme”‌de,

14- Nuruddin Ali bin Abdullah es-Semhudi (Ö: 911) “Cevahir’ul- Akdeyn”‌de,

15- İbn-i Ebi’l- Hadid el-Mutezili “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌nın c. 1, s. 6’ında,

16-Allame Kuşçî “Şerh-i Tecrid”‌in 407. sayfasında,

17-Hatip Harezmi “Menakıb”‌ın 48 ilâ 60. sayfalarında,

18- Muhammed bin Talha eş-Şafii “Metalib’us- Süul”‌un 6. fasıl 29. sayfasında,

19- İmam Ahmed bin Hanbel “Fezail”‌ ve “Müsned”‌de,

20- Sibt bin Cevzi “Tezkire”‌nin s. 85 ilâ 87’sinde,

21- İmam Salebi “Keşf’ul- Beyan”‌ tefsirinde,

22- Allame İbn-i Kayyim el-Cevzi “Turuk’ul- Hükmiyye”‌nin s. 41 ilâ 53’ünde (bir çok olayları nakletmesi dahilinde),

23- Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii “Kifayet’ut- Talib”‌in 57. babında,

24- İbn-i Mace el-Kazvini “Sünen”‌inde,

25- İbn-i Meğazili eş-Şafii “Menakıb”‌da,

26- İbrahim bin Muhammed el-Himvini “Feraid”‌de,

27- Muhammed bin Ali bin Hasan’il- Hakim et-Tirmizi “Feth’ul- Mubin”‌ şerhinde,

28- Deylemi “Firdevs”‌ta,

29- Şeyh Süleyman Belhi el-Hanefî “Yenabi’ul- Mevedde”‌nin 14. babında,

30- Hafız Ebu Naim el-İsfehani “Hilyet’ul- Evliya”‌ ve “Ma nezel’el-Kur’an-u Fi Ali’yyin”‌de ve sizin diğer bir çok büyük alimleriniz, çeşitli lafız ve ibarelerle halife Ömer’in şöyle dediğini nakletmişlerdir:

“Levla Ali’yyun le-heleke Ömer.”‌

(Eğer Ali olmasaydı, Ömer helak olurdu.)

Hz. Ali’nin Halifeleri Kurtardığı Yerler ve Onların İtirafları

Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii “Menakıb-ı Ali bin Ebi Talib”‌in 57. babında bir takım hadisler naklettikten sonra, Huzeyfe bin Yemanî’nin hadisini senetleriyle nakletmiştir: Bir gün Ömer, Huzeyfe bin Yemani ile karşılaştığında; “Nasıl sabahladın?”‌ diye sordu.

Huzeyfe şöyle cevap verdi: “Öyle bir halde sabahladım ki hakkı sevmiyorum fitneyi seviyorum; görmediğim şeye şehadet ediyorum; mahluk olmayanı koruyorum, abdestsiz namaz kılıyorum; benim için yerde olan Allah için gökte yoktur.”‌

Ömer, bu sözlerden dolayı öfkelenip onu incitmek istedi. Bu sırada Hz. Ali (a.s) geldi; Ömer’i sinirli görünce nedenini sordu. Ömer olayı anlatınca, Hazret şöyle buyurdu:

“Önemli değil, hepsini doğru söylemiştir. Onun sevmediği haktan maksat, ölümdür; fitneyi sevmesinden maksat, mal ve evlattır;[3] görmediği şeye şahadet etmesinden maksat, Allah’ın varlığı, kıyamet günü öldükten sonra dirilmek, cennet-cehennem, sorgu-sualdır; mahluk olmayanı koruyorum demesinden maksat, Kur’ân-ı Kerim’dir -ki o mahluk değildir-; abdestsiz namaz kılıyorum demesinden maksat, Resulullah’a (s.a.a) salat göndermesidir;[4] “benim için yerde var ama gökte Allah için yoktur”‌ sözünden maksat ise, kendi hanımı ve ailesidir ki, onun yeryüzünde bir hanımı var; ama Allah-u Teâla bundan beri ve münezzehtir.”‌

Ömer Hz. Ali’nin bu açıklamasını duyunca şöyle dedi:

“Ali bin Ebi Talib olmasaydı, neredeyse Hattap oğlu helak olacaktı.”‌

Yusuf-u Genci eş-Şafii daha sonra şöyle diyor: “Ömer’in bu sözü, hadisçilerin yanında kesindir ve birçok tarihçi bunu nakletmişlerdir.”‌

Menakıb’ın müellifi de şöyle diyor: “Halife Ömer (r.z) defalarca şöyle diyordu: “Ya Ebe’l-Hasan![5] senin içinde olmadığın bir ümmette ben yaşamayayım.”‌

Yine şöyle diyordu: “Kadınlar, Ali bin Ebi Talib gibi birisini doğurmaktan kısır kalmışlardı.”‌

Muhammed bin Talha eş-Şafii: “Metalib’us- Süul”‌ da, Şeyh Süleyman Belhi el-Hanefî “Yenabi’ul- Mevedde”‌nin 14. babında Tirmizi’den, o da İbn-i Abbas’tan naklen uzun bir hadis nakletmiştir. Bu hadisin sonunda şöyle diyor:

“Ashap (r.z), kitabın ahkamında Hz. Ali’ye başvurur, ondan fetva alırlardı. Nitekim Ömer bin Hattap (r.z) bir çok yerde şöyle demiştir:

“Ali olmasaydı Ömer helak olurdu.”‌

Resulullah (s.a.a) de şöyle buyurmuştur:

“Ümmetimin en alimi, Ali bin Ebi Talip’tir.”‌

Meclisin durumunu dikkate alarak yaptığımız bu kısa beyana göre, münazara ve dini tartışmalarda Ömer’in herhangi bir şiddet ve katılığı olmadığını tasdik edersiniz. Hatta kendisi, bundan aciz ve Ali’nin (a.s) onun kurtarıcısı olduğunu itiraf etmiştir. Konu o kadar açıktır ki, sizin en mutaassıp alimlerinizden İbn-i Hacer-i Mekki bile “Savaik’ul- Muhrika”‌ kitabının üçüncü faslında İbn-i Sa’d’dan Ömer’in şöyle dediğini nakletmiştir:

“Ali’nin (a.s) olmadığı yerde, çok zor ve karışık işlerden Allah’a sığınırım.”‌

Savaş Meydanlarında Halife Ömer’den Herhangi Bir Cesaret ve Kahramanlık Görülmemiştir

Hiçbir tarihçi, savaş meydanlarında Halife Ömer’in cesaret ve kahramanlığına dair bir şey yazmamıştır. Hatta aksine, tarihin ve her iki fırkanın tarihçilerinin yazdıklarına göre Ömer, büyük bir ordunun veya kafirlerden güçlü bir kahramanın karşısında yer aldığı zaman, direnmeği terk ederek kaçmış ve onun bu ameli neticesinde bir takım diğer Müslümanlar da kaçarak İslâm ordusu yenilgiye uğramıştır.

Hafız: Yavaş lütufsuzluğu nezaketten çıkararak, Müslümanların iftihar kaynağı olan halife Ömer’e (r.z) -ki onun hilafeti döneminde bir çok fetihler Müslümanlara nasip olmuş, İslâm ordusu onun vücudu sebebiyle bütün savaşlarda zafere ulaşmıştır- hakaret ediyorsunuz. O büyük insanı korkak, savaştan kaçan ve Müslümanların yenilgisine sebep olan birisi mi sayıyorsunuz? Acaba sizin gibi şerif bir şahısın, halife Ömer (r.z) gibi Müslümanların iftihar ve övgü mayası olan büyük insanlara bu kadar hakaret etmesi ve bizim de dinleyip konuşmamamız doğru mu?

Davetçi: Çok yanıldınız. Kaç gecedir beraberiz ve beni layıkıyla tanıyamadığınıza şaşırıyorum. Benim heva ve hevese kapılarak veya cahilane sevgi ve nefret yüzünden, delilsiz ve burhansız olarak -hangi sınıftan olursa olsun- herhangi bir şahsı, özellikle de tarihte ünlü olan şahısları öveceğimi veya kötüleyeceğimi mi sanıyorsunuz?

Böyle toplantıların olumsuz yanı ve yıllarca Müslümanların bedbahtlığına sebep olan tek şey, su-i zandır (kötü düşünmedir). Bu tavır, Kur’ân-ı Kerim’in düsturuna aykırı olarak Müslümanlardan baş göstermektedir. Oysa Allah-u Teala, Hucurat (49) suresinin 12. ayetinde açıkça şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler, zandan çokça kaçının. Çünkü bazı zanlar günahtır.”‌

Bu sözler bir Şiinin ağzından çıktığı için onları kötü bir biçimde değerlendirdiniz. Halbuki durum sizin sandığınız gibi değildir. Ben, sizin kendi alim ve tarihçilerinizin söylediğinden fazla bir şey söylemedim. Şu açıktır ki ne ben, ne de siz geçmişi yaşamadık. Ama aklın hükmüyle, insanların iyi ve kötü amellerini tarih sayfaları üzerinde yargılamamız gerekir.

Yine Hakikatin Beyanı

Benim Ömer’e ihanet ettiğimi buyurduğunuz sözünüze gelince; (kusura bakmayın) burada mugalata yaptınız veya bu sözle muhaliflerin hislerini tahrik etmeye çalıştınız.

Halbuki bizim halifeye ait olan sözümüzde ona hakaret edici bir yön yoktu; sadece tarihte yazılmış olan gerçek bir olayı beyan ettim ve sizin alim ve büyüklerinizin yazdıklarından daha fazla bir şey söylemedim ve söylemem de. Ama su-i zan ve kötümserliğin ortadan kalkması için, perdeyi kenara itip konuyu daha geniş ve daha net bir şekilde beyan etmem gerekir.

“Ömer’in hilafeti döneminde büyük fetihler Müslümanlara nasip olmuş, İslâm’ın önemli fetihleri onun eliyle gerçekleşmiştir”‌ sözünüze gelince; Ömer’in yöneticiliği döneminde İslam’ın büyük fetihlere ulaştığını kimse inkar etmemiştir. Ama bununla birlikte unutulmamalıdır ki sizin büyük alimleriniz, örneğin: Kadı Ebu Bekir Hatip “Tarih-i Bağdat”‌ta, imam Ahmed bin Hanbel “Müsned”‌de, İbn-i Ebi’l- Hadid “Nehc'ül- Belağa Şerhi”‌inde vs. kimseler- halife Ömer’in, ülkenin bütün işleri, özellikle ordu sevk etmede, Hz. Ali’yle istişare yapıp O’nun düsturuna uygun olarak hareket ettiğini ikrar ve itiraf etmişlerdir.

Buna ilâveten, İslâm’ın fetihleri, her dönem ve zamanda fark ediyordu. Birinci kısım, bizzat Hz. Resulullah (s.a.a)’in kendi zamanında gerçekleşen büyük fetihlerdir. Bunlar, Hz. Ali (a.s) ’ın vücudunun bereketiyle oluşmuştur. Zira demişlerdir ki:

Ordunun kalabalığı (tek başına) işe yaramaz;

Savaşçı bir er, yüz bin kişiden daha iyidir.

Savaşçı olarak İslam ve Müslümanların övünç kaynağı, vücudu İslam ordusunun fetih ve zaferler elde etmesine sebep olan kişi, Hz. Ali bin Ebi Talip’tir. Zira eğer O, herhangi bir savaşa katılmasaydı, zafer elde edilmezdi. Bunun kanıtı Hayber Fethidir. O Hazret göz ağrısı nedeniyle savaş meydanına gidemediği için Müslümanlar ard arda yenilgiye uğrayarak Hayber’i bir türlü fethedemiyorlardı. Ama Hz. Ali (a.s), Resulullah (s.a.a) ’in duasıyla iyileşir iyileşmez düşmana amansızca saldırarak Hayber kalelerini fethetti.

Uhud Gazvesinde de bütün Müslümanlar kaçtı. Resulullah (s.a.a)’ın yanında sadece Hz. Ali (a.s) kaldı. Bu anda gaipten şu cümle duyuldu:

“Ali gibi kahraman, Zülfikar gibi de kılıç yoktur.”‌

Resulullah (s.a.a)’ın vefatından sonraki ikinci kısım fetihlere gelince; bu fetihler, İslam’ın ünlü kahramanları, tecrübeli komutanları ve onların fedakarlık ve özgün savaş planları ile düşmanın karşısına çıkmaları sayesinde gerçekleşmiştir.

Bizim söz konumuz, Ömer’in zamanındaki fetihleri de kapsayan İslâm fetihleri hakkında değildir. Konu, halife Ömer bin Hattab’ın kişisel şiddet, şecaat ve kahramanlığı hakkında idi. Arz ettiğim gibi, tarihte ondan böyle bir şey görülmemiştir.

Hafız: Ömer’in savaş meydanlarından kaçtığını ve bu kaçışı yüzünden Müslümanların mağlup olduğunu buyurmanız, halife Ömer’e ihanet değil midir?

Davetçi: Kişiler hakkındaki tarihi gerçekleri nakletmek ihanet ise bu ihaneti ilk önce sizin büyük alimleriniz ve tarihçileriniz yapmışlardır. Ben sadece onların naklettikleri şeyleri arz ettim. Eğer bir sorun ve eleştiriniz varsa bunu, bu olayları kaydeden kendi büyüklerinize yöneltin.

Hafız: Bizim alimleriniz nerede ve hangi kitapta, halife Ömer’in (r.z) savaş meydanlarından kaçtığını ve Müslümanların yenilgisine sebep olduğunu nakletmişlerdir?


[3] - Bir ayette; “Mallarınız ve evlatlarınız fitnedir”‌ diye geçmektedir. (Müt.)

[4] - Arapça’da “Usallî”‌ kelimesi iki manaya gelmektedir: Biri “Namaz kılıyorum”‌, diğeri ise “salat gönderiyorum.”‌ Bundan dolayı Ömer yanılarak mezkur kelimenin diğer manasını unutmuştur. (Müt.)

[5] - Ebu’l- Hasan, Hz. Ali’nin künyesidir.

PEŞAVER GECELERİ:Hicret Gecesi Hz. Ali Hakkında Ayetin Nazil Oluşu

PEŞAVER GECELERİ:Hz. Ali, Bütün Ashap ve Ümmetten Daha Faziletliydi

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)