• Nombre de visites :
  • 768
  • 28/10/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ:Hz. Ali’nin Nübüvvet Makamına “Menzilet”‌Hadisinin Delil Oluşu

peşaver geceleri:hz. ali’nin nübüvvet makamına “menzilet”‌hadisinin delil oluşu

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Hz. Ali’nin nübüvvet makamına sahip olduğuna dair ilk delil “Menzilet”‌ hadisidir. Bu hadis hem sizin hem de bizim kaynaklarımızda birkaç kelime farkıyla mütevatir olarak nakledilmiştir. Bu hadise göre Peygamber efendimiz (s.a.a) defalarca çeşitli toplantı ve yerlerde Hz. Ali (a.s)’a şöyle buyurmuşlardır:

“Acaba bana nispetle Harun’un Musa’ya olan menziletinde (konumunda) olmaya -şu farkla ki benden sonra peygamberlik yoktur- razı değil misin?”‌

Bazen de ashaba şöyle buyurmuştur:

“Ali bana nispetle Harun’un Musa’ya olan menziletindedir.”‌

Hafız: Bu hadisin sıhhati belli değildir. Çünkü Haber-i Vahittir; (yani bir tek kişi tarafından nakledilmiştir) ve Haber-i Vahid’e de itibar edilmez.

Davetçi: Hadisin sıhhatine dair söyledikleriniz ya bu konudaki kitapları az okumanızdan kaynaklanıyor veya bilerek hata yapıyor akıl ve mantık karşısında teslim olmak istemiyorsunuz. Aksi takdirde bu hadisin sıhhati herkesçe kabul edilmektedir. Bu hadisin inkarı veya Haber-i Vahid olduğunu söylemenin nedeni arz ettiğimiz gibi ya hadis kitapları hakkındaki bilginin azlığıdır veya inatçılıktır. Ama ümit ediyorum ki bizim meclisimizde inatçılık yoktur.

Ben konunun açıklığa kavuşması ve mecliste bulunanların ve bulunmayanların bu konuya olan basiretlerinin artması için, zihnimin bana yardım ettiği kadarıyla sizin muteber hadis kitaplarımızdan istifade ederek meseleye değinmeğe çalışacağım. Bu vesileyle bu hadisin Haber-i Vahit olmadığı gibi, sizin Süyuti, Hakim-i Nişaburi vs. birçok diğer seçkin alimlerinizce de çeşitli tarik ve senetlerle ispatlanmış mütevatir bir hadistir.

1- Ebu Abdullah Buhari “Meğazi”‌ kitabının 54. sayfasında “Tebuk Gazvesi”‌ bölümünde yine aynı yazarın Sahihinin “Bed’ul- Halk”‌ kitabının 135. sayfasında “Menakıb-i Ali”‌ (a.s) kısmında,

2- Müslim bin Haccac Sahihinin 2. cildinin 236-237. sayfalarında, (H. 1290 Mısır baskısı) “Fazl’üs- Sahabe”‌ kitabının “Fezail-i Ali”‌ (a.s) babında,

3- İmam Ahmed bin Hanbel “Müsned”‌ kitabının 1. cildinin 98, 118 ve 119. sayfalarında “Vech tesmiye-i Haseneyn”‌ bölümünde, yine aynı kitabın 5. cüzünün 31. sayfasının haşiyesinde,

4- Ebu Abdurrahman Nesai “Hasais’ul- Aleviyye”‌sinin 19. sayfasında 18 hadis nakletmiş,

5- Muhammed bin Suret-i Tirmizi “Cami”‌ kitabında,

6- Hafız İbn-i Hacer Askalani “İsabe”‌ kitabının 2. cildinin 507. Sayfasında,

7- İbn-i Hacer-i Mekki “Savaik-i Muhrika”‌nın 9. babında, 30. ve 74. sayfalarında,

8- Hakim Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah-i Nişaburi “Müstedrek”‌ kitabının 3. cildinin 109. sayfasında,

9- Celaluddin Süyuti “Tarih-i Hulefa”‌ kitabının 65. sayfasında,

10- İbn-i Abdurabbih “Ikd'ul- Ferid”‌in 2. cildinin 194. sayfasında,

11- İbn-i Abdulbirr “İstiab”‌ın 2. cildinin 473. sayfasında, Muhammed bin Sa’d Katib-i Vakıdi “Tabakat'ul- Kubra”‌sında,

13- İmam Fahri Razi “Mefatih’ul- Gayb”‌ adlı tefsirinde,

14- Muhammed bin Cerir-i Taberi “Tefsir-i Taberi”‌ ve “Tarih-i Taberi”‌ adlı kitaplarında,

15- Seyyit Mumin Şeblenci “Nur’ul- Ebsar”‌ın 28. sayfasında,

16- Kemaluddin Ebu Salim Muhammed bin Talha eş-Şafii “Metalib’us- Süul”‌un 1. sayfasında,

17- Mir Seyyit Ali bin Şahabuddin-i Hemedani “Meveddet’ul- Kurba”‌nın 7. Mevedde'sinin sonlarında,

18- İbn-i Sabbağ adıyla meşhur olan Nuruddin Ali bin Muhammed-i Maliki el-Mekki “Fusul’ul- Mühime”‌nin 23 ve 125. sayfalarında,

19- Ali bin Burhanuddin-i Şafii “Sire-i Halebiyye”‌nin 2. cildinin 26. sayfasında,

20- Ali bin Hüseyn-i Mesudi “Müruc'uz- Zeheb”‌in 1. cildinin 49. sayfasında,

21- Şeyh Süleyman Belhi el-Hanefi “Yenabi’ul- Mevedde”‌nin 9. ve 17. bablarında, özellikle 6. ve 18. bablarında Buhari, Tirmizi, Müslim, Ahmed, İbn-i Mace, İbn-i Meğazili, Harezmi ve Himvini’den on sekiz hadis nakletmiştir.

22- Mevla Ali Muttaki “Kenz’ul- Ummal”‌ın 6. cildinin 152 ve 153. sayfalarında,

23- Ahmed bin Ali el-Hatip Bağdadi “Tarih-i Bağdat”‌da,

24- İbn-i Meğazili eş-Şafii “Menakıb”‌de,

25- Muvaffak bin Harezmi “Menakıb”‌ında,

26- İbn-i Esir-i Cezri “Usd’ul- Ğabe”‌de,

27- İbn-i Kesir-i Dimaşki kendi tarihinde,

28- Alauddevle Ahmed bin Muhammed “Urvet’ul- Vuska”‌da,

29- İbn-i Esir-i Mübarek bin Muhammed-i Şibani “Cami’ul- Usul fi Ehadis’ir- Resul”‌da,

30- İbn-i Hacer-i Askalani “Tezhib’ut- Tehzib”‌de,

31- Ebu’l- Kasım Hüseyn bin Muhammed (Rağıb-ı İsfehani) “Muhazırat’ul- Udeba”‌nın 2. cildinin 212. sayfasında ve bunlardan başka sizin daha birçok alimleriniz bu hadisi Hz. Peygamber’in ashabından çeşitli lafızlarla nakletmişlerdir.

Kendilerinden bu hadisin nakledildiği bazı sahabeler:

1- Ömer bin Hattab.

2- Sa'd bin Ebi Vakkas.

3- Abdullah bin Abbas (Hibr-i Ümmet) .

4- Abdullah bin Mesud.

5- Cabir bin Abdullah-i Ensari .

6- Ebu Hureyre.

7- Ebu Said-i Huri .

8- Cabir bin Semere.

9- Malik bin Huveyris.

10- Burra bin Azib.

11- Zeyd bin Erkam.

12- Ebu Rafi.

13- Abdullah bin Ebi Evfi.

14- Ebi Sureyhe.

15- Hufeyza bin Useyd.

16- Enes bin Malik.

17- Ebu Bureyde Eslemi.

18- Ebu Eyyub Ensari.

19- Sait bin Museyyib.

20- Habib bin Ebi Sabit.

21- Şerhebil bin Sa’d.

22- Ümmü Seleme (Peygamberin hanımı).

23- Esma bint-i Umeys ( Ebu Bekir’in hanımı).

24- Akil bin Ebi Talip.

25- Muaviye bin Ebu Süfyan.

 Sahabeden diğerleri de vardır ki, ne bu meclisin ve ne de benim zihnimin bu sahabelerin hepsinin adını saymaya tahammülü yoktur. Velhasıl onların hepsi az bir farklılıkla Resul-i Ekrem’in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

“Ya Ali! Sen bana nispetle Harun’un Musa’ya olan menzileti (konumu) gibisin; şu farkla ki benden sonra bir peygamber yoktur.”‌

Acaba sizce bu kadar Ehl-i sünnet ulemasının -ki ben onların çok az bir kısmının isimlerini zikrettim- bu hadisi Hz. Peygamber’in sahabelerinden bir çoğuna isnat ederek nakletmeleri bu hadisin mütevatir olduğuna dair delil değil midir? Acaba şu anda bu hadisin haber-i vahit olduğunu söylemekle hata ettiğinizi ve mütevatir hadislerden olduğunu kabul ediyor musunuz? Nitekim kendi muhakkik alimleriniz de bu hadisin mütevatir olduğunu iddia etmişlerdir.

Örneğin; Celaluddin Süyuti “Risalet’ul- Ezhar’il- Mütanasiret-i fi Ehadis’il- Mutavatire”‌de bu hadisi mütevatir hadisler arasında kaydetmiştir; “İzalet’ul- Hifa ve Kurret’ul- Ayneyn”‌de de bu hadisin mütevatir olduğunu tasdik etmiştir.

Siz bu hadisin senedinin sıhhati hakkında adetiniz gereği teşkik ettiğinize göre, sizin büyük alimlerinizden olan Muhammed bin Yusuf-i Genci eş-Şafii’nin “Kifayet’ut- Talib fi Menakıb-i Ali bin Ebi Talip”‌ kitabının 7. bölümüne müracaat etmeniz iyi olur. O, Hz. Ali (a.s)’ın diğer iftiharlarını da içeren 6 tane hadis naklettikten sonra 149. sayfada kendi görüşünü belirterek gerçekleri beyan etmektedir. Eğer siz bizim sözlerimizi kabul etmiyor iseniz, bu Şafii aliminin sözleri hücceti size tamamlamaktadır. O şöyle yazıyor:

“Bu hadis, sıhhatinde büyük alimlerin ittifak ettiği hadislerdendir. Büyük alim ve hafızlardan Ebu Abdullah Buhari “Sahih-i Buhari”‌ adlı kitabında, Müslim bin Haccac “Sahih-i Müslim”‌ adlı kitabında, Ebu Davut “Sünen-i Ebu Davut”‌ adlı kitabında, Ebu İsa Tirmizi “Cami”‌sinde, Ebu Abdurrahman Nesai “Sünen-i Nesai”‌ adlı kitabında, İbn-i Mace Kazvini “Sünen-i İbn-i Mace”‌ diye adlanan kitabında bu hadisi nakletmiş ve bütün bu alimler mezkur hadisin sıhhati hakkında ittifak etmişlerdir. Hakim-i Nişaburi de; ‘Bu, tevatür haddine ulaşan bir hadistir’ demiştir.”‌

Öyle zannediyorum ki, bu hadisin sahihliği ve mütevatir olduğuna dair olan şüpheleri gidermek için daha fazla delil getirmeye ihtiyaç yoktur.

Hafız: Getirmiş olduğunuz bunca sahih ve itibar edilecek deliller karşısında direnecek kadar imansız ve inatçı biri değilim. Ama büyük alim ve mütekellim olan Ebu’l-Hasan Amudi delillerle bu hadisi reddetmiştir. Lütfen bunu üzerinde biraz düşünün.

Davetçi: Sizin gibi insaflı bir alimin, benim, Ehl-i Sünnetin genelince kabul edilen bunca büyük alimlerden getirdiğim delillere teveccüh edeceğine, Amudi gibi şerli, akidesiz ve namazı terk eden birinin sözlerine teveccüh etmesi gerçekten beni şaşırtıyor.

Şeyh: Beşer akidesini belirtmekte özgürdür ve birileri akidesini belirtirse onu itham etmek doğru değildir. Hele sizin gibi ahlak abidesi olan bir alimin mantıklı cevap vermesi yerine, bir fakihi kötü sözleriyle itham etmesi çok çirkin bir şeydir!

Davetçi: Yanlış buyurdunuz. Benim kimseyi kötülediğim yok, Amudi’yle de aynı dönemde yaşamış değilim. Ama onun yanlış akide sahibi birisi olduğunu sizin kendi büyük alimleriniz nakletmişlerdir.

Şeyh: Bizim alimlerimiz nerede onu köyü akideye sahip birisi olarak anmışlardır?


PEŞAVER GECELERİ:İmamet,Şia Akidesine Göre Ulvi Bir İlahi Makamdır

PEŞAVER GECELERİ:İmamet Konusu Üzerinde Tartışma

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)