HÜKÜMLER VE ŞERİAT
ŞERİAT [7]
"Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgisi olan bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?" Bu ifade önceki ayetin içeriğinin soru şeklindeki bir ayrıntısı niteliğindedir. Buna göre, onların uymaktan yüz çevirdikleri şey, Allah'ın hükmüdür, ki onu hak olarak kendilerine indirmiştir ve onun hak olduğunu da bilmektedirler. Bu ifadenin önceki ayetlerin tümünde açıklanan hususların bir sonucu olması da mümkündür.
Bu açıdan ayetten şöyle bir anlam algılıyoruz: Bu hükümler ve şeriatlar hak olduğuna, Allah katından nazil olduğuna ve bundan öte hak nitelikli bir hüküm olmayacağına göre, onun dışındaki tüm hükümler heva ve heves menşeli cahiliye hükümleridir. Öyleyse hak nitelikli hükümden yüz çevirenler, bu davranışlarıyla ne istiyorlar? Geride cahili-ye hükmünden başka bir şey yok ki? Yoksa cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Halbuki, kendilerinin de mümin olduklarını iddia eden bu insanlar için Allah'tan daha güzel hüküm verecek kimse yoktur.
"Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar?" ifadesi, azarlama ve utandırma amaçlı bir sorudur. "Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?" ifadesi de olumsuzlayıcı soru niteliğindedir. Yani, Allah'tan daha güzel hüküm veren kimse yoktur, demek isteniyor.
Bir hükme de ancak güzel olduğu için uyulur. "Kesin bilgisi olan bir toplum için..." ifadesinin orijinalinde "yakin=kuşku götürmeyen kesin bilgi ve kesin inanç" niteliği esas alınmıştır. Bununla onların iman iddialarına göndermede bulunuluyor ve deniliyor ki: Şayet Allah'a inandıklarına ilişkin iddialarında samimi iseler, Allah'ın ayetlerine kesin olarak inanmaları gerekirdi. Allah'ın ayetlerine kesin olarak inananlar da Allah'tan daha güzel hüküm koyan birinin olmasını kesinlikle kabul etmezler.
Biliniz ki: Ayetlerin akışı içinde, birçok yerde birinci tekil veya çoğul şahıs kipiyle konuşmadan, üçüncü şahıs kipine geçiş yapılmış veya bunun aksi örnekler sunulmuştur [iltifat sanatının çeşitli örnekleri sergilenmiştir]. "Allah adalet sahiplerini sever." denilmesinin ardından "Gerçekten Tevrat'ı biz indirdik" denilmesi sonra, "Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden" denilmesi ve sonra, "benden korkun" denilmesi gibi. Bu ifadeler içinde üçüncü şahıs olarak "Allah" lafzının kullanıldığı ifadelerde, sahibinin büyüklüğünden hareketle işin büyüklüğüne, önemine dikkat çekilmek istenmiştir.
Birinci tekil şahıs lafzının kullanıldığı ifadelerde ise, işin yüce Allah'a ait olduğu ve bu konuda bir velinin veya şefaatte bulunacak bir kimsenin etkinliğinin söz konusu olamayacağı vurgulanmak istenmiştir. Bir teşvik veya ödülden söz edilmişse, bunu gerçekleştirecek olan yüce Allah'tır. O, sözünde duranlar içinde en kerim olanıdır. Bir yasaklama ve tehdit söz konusuysa, hiç kuşkusuz bu çok zor ve çok ağır olur. Bunun bir veli veya şefaatçi aracılığıyla insandan uzaklaştırılması mümkün değildir. Çünkü yetki Allah'ın elindedir ve bu bağlamda her türlü aracı olumsuzlanmış ve aradaki bütün sebepler kaldırılmıştır. Verilmek istenen mesajın gayet açık olduğu ve anlaşılmaması için hiçbir nedenin olmadığı görülmektedir. Önceki bölümlerde bu konuyla ilgili bazı açıklamalarda bulunmuştuk.
ALLAH GALİPTİR
ŞERİAT İLE DİN ARASINDAKI FARK