Cehalet
Mustazaflık [2]
Buna göre, dinden bütünüyle habersiz olan veya hak nitelikli dinsel bilgilerin bir kısmını bilmeyen cahil insanın bu cehaleti [ve dinî vazifeyi terk edişi], kendisinin kusurundan veya kötü seçiminden kaynaklanıyorsa, bu terk etmişlik ona isnat edilir ve kendisi günahkâr sayılır.
Şayet dinde cahil olması ve görevini yerine getirmemesi kendi kusuruna veya buna yol açacak kimi ön davranışlarına dayanmıyorsa, aksine cahilliği veya gafleti ya da amel etmemeyi ona dayatan dış faktörlerden kaynaklanıyorsa, bu tarz bir dini terk etmişlik kişinin tercihine isnat edilmez. Böyle bir insan günahkâr, taammüden muhalefet eden, hakka karşı burun kıvıran müstekbir ve körü körüne inkârcı kabul edilmez. Dolayısıyla böyle bir insan eğer iyilik [olarak bildiği bir şeyi] kazanmışsa lehinedir, kötülük [olarak bildiği bir şeyi] de kazanmışsa aleyhinedir. Şayet [yaptığı işin iyi ya da kötü oluşundan habersiz kaldığı için, iyilik veya kötülük unvanıyla] bir şey kazanmamışsa, lehine veya aleyhine de bir şey yok demektir.
Bundan da anlaşılıyor ki mustazaf insan, herhangi bir iş kazanmak durumunda olmadığı için eli boş insandır, lehinde ve aleyhinde olacak bir şeye sahip değildir; onunla ilgili hüküm Allah'a kalmıştır. Nitekim bu, mustazaflarla ilgili ayetten sonra yer alan, "İşte bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedici ve bagışlayıcıdır." ayeti ile başka suredeki ayetten anlaşılmaktadır:
"Başka ları da vardır ki Allah'ın emrine bırakılmışlardır. O, onlara ya azap eder ya da onları affeder. Allah bilendir ve hikmet sahibidir."
(Tevbe, 106) Ve Allah'ın rahmeti gazabından öndedir.
"İşte bunları, umulur ki Allah affeder." Bunlar, bilmeyişleri bir mazerete dayandığı için kötülüğü kazanmamışlardır. Ancak daha önce de vurguladığımız gibi insan, mutluluk ve mutsuzluk arasında hareket etmektedir. Mutluluğu kendi üzerine çekmemiş olması onun için yeterli bir mutsuzluktur. Dolayısıyla bu durumdaki bir insan, iyi olsun, bozguncu olsun ya da hiçbiri olmasın, özü itibariyle mutsuzluğun izlerini silip etkilerini gideren ilâhî aftan müstağni değildir. Yüce Allah'ın ["Işte onları, umulur ki Allah affeder." sözüyle] onların affedilmeleri umudundan söz etmesi, bu gerçeğe yönelik bir işarettir.
Onların affedilebilecekleri umudundan söz edilip ardından, affın onları kapsayacağına yönelik bir işaret içeren "Allah çok affedici ve bagışlayıcıdır." ifadesine yer verilmiş olması, onların, "varacakları yer cehennemdir; orası ne kötü bir varış yeridir!" ifadesiyle, yerlerinin kötü bir varış yeri olarak cehennem olacağı vaat edilen zalimler grubundan istisna edilir şekilde zikredilmiş olmalarından dolayıdır.
Devam...
Mustazaflık [1]
Cahil Kime Denir?