Yeryüzü ve Nurani Dönem kavramı
Sühreverdî'ye göre hikmetin türleri vardır. Birincisi, burhanî veya istidlalî ve bahsî (ispata dayalı) hikmettir. Bu hikmete sahip kimseye bahsî hekîm veya bahse dalmış hekîm der. Bahsî hikmetin üstünde zevkî hikmet vardır. Sühreverdî zevkî hikmete ledunnî ve kadim hikmet de der. Hikmetin bu türü süluka dayanır. Sühreverdî zevkî hikmete sahip hakîme, müteellih veya ilahî hekîm der. Ona göre böyle bir hekîm her zaman diliminde bulunmalıdır. İlahî hekîm zahir olursa, bu zaman dilimi nurani dönemdir. Sühreverdî zahir olan bu hekîme müteellih İmam der. Tabii şunu hatırlatmak yerinde olur: Hekîmlere göre peygamber sadece şeriat getiren nebi veya resul değildir, aynı zamanda hekîmdir de. Nitekim Allah birçok ayette nebileri hikmet sıfatıyla vasıflandırmıştır. Hatta bir ayette Allah'ın peygamberlerden Kitap ve gönderdiği Hikmet nezdinde söz aldığından söz edilir. (Âl-i İmran, 81) Kur'ân'da Kitap ile hikmet bir aradadır. Hz. Peygamber (s.a.a) ve bazı peygamberler hakkında “onlar Kitabı ve Hikmeti öğretirler” denir. Gerçi biz günlük tabirlerimizde peygamberden hekîm diye söz etmeyiz ama onlar mutlak hekîmdirler. Dolayısıyla Sühreverdî'ye göre peygamberler mutlak hekîmdirler. Ona göre Velayet de hikmettir. Bu konuda söylediklerinden İmametin de hikmet olduğu, hatta daha üstün hikmet türü olan zevkî hikmet olduğu anlaşılmaktadır. Sühreverdî teellühte derinleşen kimseye müteellih imam der ve Hikmetü'l-İşrak'ının başında İmamet konusunu kendine has üslubuyla ele alır. Tabii Sühreverdî'nin üslubu fıkhî veya kelamî bir üslup değildir; hakimanedir. Şöyle der:
“Her dönemde teellühte derinleşmiş birisi mutlaka bulunmalıdır. Yeryüzü böyle bir kimse olmadan var olamaz.”
Sonra devam eder: “Bu imamı ya herkes tanır, zahirdir, aşikârdır veya gaybettedir, gaiptir ve onu hiç kimse tanımaz. Böyle bir imam manevî riyaset sahibidir.” Kimi zaman riyaseti zahiridir, kimi zaman değildir; gaybettedir. Fakat her halükarda riyaset sahibidir. Sühreverdî sonra şunları ekler: “Böyle bir imamın hükümet ettiği dönem nurani dönemdir. Eğer âlem bu ilahî tedbirden yoksun kalırsa o döneme zulüm ve cehalet hâkim olur.” Sühreverdî'nin konuyla ilgili yazdıkları çok kısa olsa da, konuya ilkelerini ele aldığı giriş bölümünde yer vermiş olmasından, bu konunun Sühreverdî'nin düşüncesindeki önemini anlarız. İran içinde ve yurtdışında Sühreverdî üzerine çalışan birçok uzman Sühreverdî'nin İmamet anlayışı üzerinde durmuştur.
Aktardığınız bölümden Sühreverdî'nin gaybete inandığı da anlaşılıyor.
Evet, İmam kimi zaman zahirdir, kimi zaman batın, diyor.
Son olarak nurani dönem kavramını biraz açar mısınız?
Nurani dönem hükümetin müteellih imamın elinde bulunduğu dönemdir. Bu imam hikmetin tecessüm etmiş halidir. Çünkü Sühreverdî'ye göre hikmetin mertebeleri ile Velayetin mertebeleri arasında ilişki vardır. Ona göre veli hekîmdir. Dolayısıyla İmam da mutlak velidir. İlahî marifet nuruna sahip olan, yani ledunnî ilme erişmiş, baştan ayağa nur ve marifetle dolmuş bir insan yönetimde olduğunda her şey nur olur ve böyle bir insanın hekim olduğu dönem marifet ve nur dönemine dönüşür. Marifet nuru her yerde parlar, hikmetin aydınlığı bütün kalplerde yansımasını bulur. Dikkat buyurursanız bu nurun zahirî nurdan farklı olduğunu görürsünüz. Kastedilen manevî nurdur; Allah'ın Kur'ân'da söz ettiği nur ve siracla, Hz. Peygamber'i nur olarak vasıflandırmasındaki anlamla aynı anlama sahiptir.
Âlem İlahî Nurdan Yoksun Kalmaz
Yeryüzü Hüccetsiz Kalmaz