Yeryüzü Hüccetsiz Kalmaz
Nübüvvetin sonlanmasından sonra Velayet dairesi başlamıştır. Şia böyle inanır. Şia'ya göre Hz. Peygamber'den sonra on iki İmam gelmiştir. Yani velayet dairesi Şiîlerin ilk İmamı Hz. Ali ile başlamış ve zahirî velayetin sona erip gizliliğin başladığı hicrî 260 yılına kadar devam etmiştir. Diğer İslam mezhepleri ise hilafete inanır. Hatta kimileri işi öyle bir noktaya vardırır ki, Yezid'in dahi halife olduğunu söyler. Fakat bu halifelerin Velayet sahibi olmadıkları açıktır. Şia'ya göre Velayet, mutlak veli olan İmamlar aracılığıyla devam eder. İmamlar kimi zaman zahirî velayete sahip olmuş kimi zaman olmamışlardır. Nitekim İmamlar mutlak veli ve imam olmalarına rağmen hükümet etmemişlerdir. Fakat Velayet sahibi olduklarından hidayet etmişlerdir.
On İkinci İmam'la birlikte Velayet nuru ahirzamana kadar sırra karışmıştır. Hz. Peygamber mütevatir bir hadiste şöyle buyurur:
“Ahirzamanda Mehdi zuhur edecek. Adı benim adım, lakabı benim lakabımdır. Dünyayı zulüm ve fesadla dolduktan sonra adaletle dolduracaktır.”
İbn Haldun Mukaddime'sinde Ehlisünnet'in Hz. Peygamber'in İmam Mehdi ile ilgili rivayet ettiği hadisleri nakletmiş ve teyit etmiştir. Diğer Sünnî eserlerde, ezcümle Sıhah-i Seba'da da bu konu işlenmiştir.
Siz Velayet konusunu akıl açısından ele aldınız. Hidayetin gerekliğinden yola çıkarak konuyla ilgili ayet ve hadislere temas ettiniz. Bu felsefî bakış açısının dışında velayet fıkıh açısından da ele alınıyor. Bu iki bakış açısı arasında ne fark var?
Şia'da bu iki bakış açısı arasında bir fark bulunmamaktadır. Velayet sadece hükümet etmek anlamına gelmez. Dolayısıyla Şia'da hilafet - Velayet ayrımı söz konusudur. Şia tarih boyunca Velayete ve İmamete inanmıştır. Bu Şia'nın karakteristik özelliğidir. Biz ezanda “Şehadet ederim ki Ali Allah'ın velisidir” deriz. Burada Veliyullah, Allah'ın Velisi sözü ile Velayeti kastederiz. Elbette batınî Velayet beraberinde zahirî Velayeti de getirir. Yalnızca batından ibaret değildir; şartlar el verdiğinde zahirî Velayet de icra edilmelidir. Velayet-i Fakih düşüncesinde iki velayet arasında ayrım yapıldığını sanmıyorum. Çünkü ayrı düşünüldüğü takdirde bu düşüncenin Sünnî hilafet anlayışından ne farkı kalır, sorusu gündeme gelir. Batınî ve zahirî Velayet arasında sıkı bir bağ vardır. Bu bağ geçmişte de vardı, bundan sonra da olacaktır.
İmamet konusunu tartışan Müslüman hekîmlerden biri de Şeyh-i İşrak lakabıyla tanıdığımız Şeyh Şihabeddin Sühreverdî'dir. Sühreverdî'nin İmamet konusunda görüşü nedir?
Sühreverdî eserlerinde İmametten söz eder. Tabii Molla Sadra ve Sühreverdî gibi filozoflar konuyu akla dayalı yöntemle incelemişlerdir. Yani hikmet tanımları İmamet meselesini açıklığa kavuşturmuştur. Sözgelimi Sühreverdî, felsefî manifesto mesabesinde olan Hikmetü'l-İşrak adlı eserinin girişinde bu konuya değinmiştir. Sühreverdî'nin felsefe tanımı İmameti anlamamızı sağlar.
Âlem İlahî Nurdan Yoksun Kalmaz
Artık Gelsene