Kuran'da Oruç -1
Mübarek ramazan ayında tutulan oruç hükümleri Bakara suresinde bazı ayetlerde işaret edilirken, diğer bazı surelerin ayetlerinde de orucun çeşitleri belirtilmiştir. Mübarek ramazan ayında tutulan oruçla ilgili hükümler Bakara suresinde bir birine yakın ayetlerde yer almaştır.
Örneğin Bakara suresinin 183. ayetinde şöyle okumaktayız:
Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.
Kuran'ı Kerim alimleri ve müfessirlere göre "ey iman edenler" ibaresi ile başlayan ayetler Medine'de nazil olan ve medeni ayetler olarak bilinen ayetlerdir.
Oruç hükmü de cihad ve zekat ödeme hükümleri gibi hicretin ikinci yılında nazil oldu. Bakara suresinin 183. ayetinde en önemli ibaretlerden biri sayılan oruç ibadetinden söz ediliyor.
Yüce Allah müminleri bu hükme teşvik etmek ve onları hükmü benimsemeye hazırlamak için en başta mümin kullarını "ey iman edenler" ibaresi ile onurlandırıyor ve imam Sadık'ın (sa) tabiri ile bu hitapla oruç tutmanın zorluğunu hafifletiyor.
Ayet daha sonra orucun hükmünü beyan ediyor ve yine zorluğunu hafifletmek için oruç tutmanın daha önceki ümmetlere de Fars kılındığını hatırlatıyor. Araştırmalar orucun tüm geçmiş ümmetlerde bir nevi var olduğunu ve hatta putperestler bile taptıkları putlara yakınlaşma düşüncesi ile kendilerince oruç tuttuğunu gösteriyor. Nitekim şimdi de Hindistan'da putperestler özel günlerde oruç tutuyor.
Yahudiler, Hristiyanlar ve dinlerin de kendilerine göre oruçları vardı. Nitekim Tevrat ve İncil'de oruç tutmak takdirle karşılanıyor ve Hz. Musa ve Hz. İsa'nın oruç tuttuğu ifade ediliyor. Kuran'ı Kerim'de de Hz. Meryem'in oruç tutma adağı anlatılıyor ve bu orucun susma orucu olduğu beyan ediliyor. Gerçi Hz. Meryem'in orucu, susma orucuydu ve halkla konuşmaktan imsak etti, lakin bu da bir nevi oruçtur.
Tevrat ve İncil'de ise oruç, yemekten ve içmekten sakınma şeklinde tanımlanıyor. Ayetin sonunda kısa bir ibare ile orucun önemli felsefesi beyan edilirken, bu ibadetin insanda takvayı geliştirdiği ifade ediliyor.
Oruç tutan insan kendini maddi zevklerden mahrum bırakarak aslında bir nevi nefsine musallat olmayı öğreniyor ve bu işi bir ay boyunca yaptığı için takva duygusu büyük ölçüde gelişiyor ve böyle bir insan artık kolay kolay günah işlemeye veya başkalarının hakkına tecavüz etmeye yanaşıyor ve nefsine gem vurabiliyor.
Bakara suresinin 184. ayetinde ise şöyle okumaktayız: Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.
Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Oruç ve Sıhhat
Oruç Hükümleri