• Nombre de visites :
  • 970
  • 9/7/2012
  • Date :

Kur’an-ı Kerim’de Tevhid -2

kur’an-ı kerim’de tevhid

Kur'ân yüce mesajında yüce Tanrı'nın sayısal birliğini reddeder.Çünkü bu tür bir birlik ancak, bu biri öbür birden ayrılmaya zorlayan sınırlılık ve ölçülülükle gerçekleşir. Bunun örneği bir havuzdaki sudur. Bu suyu çok sayıdaki kaba bölüştürdüğümüz zaman her kaptaki su diğer kaptaki sudan ayrı "bir su"dur. Her kaptaki suyun öbür kaptaki sudan ayrı "bir su" olması, öbür kaptaki suyun beriki kaptaki sudan ayrı olması, onunla bir arada olmaması yüzündendir. Tıpkı bunun gibi, şu insanın "bir insan" olması, öbür insanın sahip olduğu varlığa, varlıksal özelliklere sahip olmamasından ileri gelir. Eğer böyle olmasaydı, hem bu insana, hem de şu insana ıtlak edilen insanlık unvanının sayısal anlamda bir veya çok olması mümkün olmazdı.

Buna göre sayısal biri, bir olmaya zorlayan faktör, varoluşun mahdudiyeti, sınırlılığıdır. Sonra bazı yönlerden bu birliğin ortadan kalkması ile, meselâ bir tür toplanmaya ve bir araya gelme niteliğinin belirmesi ile sayısal çokluk oluşur.

Yüce Allah, Kur'ân öğretisinde vurgulandığı üzere makhur olmayan bir kahır ve hiçbir şeyin yenemeyeceği bir galip olduğu için,O'nun hakkında sayısal anlamda birlik veya yine sayısal anlamda çokluk tasavvur edilemez. Şu ayetlerde buyrulduğu gibi: "O, birdir, her şeye boyun eğdirendir." (Ra'd, 16) "Çok sayıda ilâh mı, yoksa her şeye boyun eğdiren bir Allah mı daha iyidir? Allah'ı bırakarak taptığınız şeyler, sizin veya atalarınızın taktığı birtakım (boş, içeriksiz) adlardan başka bir şey değildir." (Yûsuf, 40) "Her şeye boyun eğdiren tek bir Allah'tan başka ilâh yoktur." (Sâd, 65)

"Eğer Allah evlât edinmek isteseydi, yarattıklarından istediğini seçerdi. O (böyle bir şeyden) münezzehtir. O her şeye boyun eğdiren bir Allah'tır."(Zümer, 4)

Görüldüğü gibi bu ayetlerin akışı, çoklukla bağlantılı ve birliğin karşıtı olan her birliği reddeder. Bu birlik, ister sayısal birlik olsun. Herhangi bir türün bir tek ferdi gibi ki, eğer yanı başında bir başka ferdin de varlığı farz edilse iki olurlar. Bu fert, "bu, o değildir." Diyebildiğimiz ve bunun yanı başında farz ettiğimiz öteki ferdin çizdiği sınırla sınırlandırılmış, bu sınıra boyun eğmiş "bir fert"tir. İsterse türsel, cinsel veya aynı cinsten bir çoklukla bağlantılı başka bir genel birlik olsun. İnsan türü gibi ki, kendinden ve at, sığır ve davar gibi türlerden oluşan bir çok tür içinde "bir tür"dür. Bu tür, benzerlerinden oluşan diğer türlerin çizdiği sınıra boyun eğmiş bir türdür.

Yüce Allah ise zatında, sıfatında ve fiilinde asla ve asla hiçbir şeyin baskısı, galebesi altında değildir. Tersine, her şeyin üstünde kahır olan, her şeye boyun eğdiren O'dur. Dolayısıyla O, kendisi ile ilgili hiç bir şeyde mahdut ve sınırlandırılmış değildir. O, üzerine yokluk gölgesi düşmeyen bir varlıktır; O batıla maruz kalmayan bir haktır; ölüme bulaşmayan bir diridir; cahilliğin sızmasına uğramayan bir bilendir; âcizliğe yenik düşmeyen bir güçlüdür; hiçbir yönü başkasının mülkiyeti altında olmayan bir malik ve bir egemendir;zilletle hiç ilgisi olmayan bir azizdir. O her yönüyle işte böyledir.

Böylece O, her türlü kemâlin katıksızına sahiptir. Eğer bu Kur'ân gerçeğini daha iyi anlamak istiyorsan biri sınırlı ve öbürü sonsuz olan iki şey düşün. Sonsuz olanın sınırlı olanı çepeçevre kuşatmış olduğunu, sınırlı olanın sonsuz olanı var sayılan hiçbir kemâlinden alıkoymadığını, tersine sonsuz olanın tamamen sınırlıya egemen olduğunu, sınırlının her yönüyle sonsuzun hegomanyası altında bulunduğunu ve kemâl rükünlerinin hiçbirinde onu kaybetmediğini, sonsuz olanın kendi kendine ayakta durduğunu, sınırlı olanı gözetim ve denetim altında tuttuğunu ve her yönüyle onu kuşatmış olduğunu görürsün.


Kur’an-ı Kerim’de Tevhid -1

Tevhid İnancı

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)