Tebliğ Ayetinde Hz. Ali ( a.s. )-3
Bütün bunlardan sonra hangi insaflı ve akıllı bir insan bu ayetin bi'setin ilk dönemlerinde nazil olduğu iddiasinı kabul edebilir? Özellikle de eğer bu iddia ayeti asıl manasından saptırmak için olursa!
Şia'da Maide suresinin en son inen sure olduğunda ve "tebliğ" ayeti diye adlandırıın "Ey Resul, sana Rabb'inden ineni tebliğ et..."
Ayetinin Hz. Resulullah ( s.a.a. )'a Haccet'ül Veda' dan sonra zilhicce ayının on sekizinde perşembe günü "Gadir-i Hum" denilen yerde Hz. İmam Ali'nin halka Resulullah'tan sonra İmamet makamına tayin edilmesinden önce nazil olduğu hususunda herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Hz. Cebrail ( a.s. ) perşembe günün ilk saatlerinde nazil olup o Hazret'e hitap ederek:
"Ey Muhammed Allah-u Teâlâ sana selam gönderip buyuruyor ki :"Ey Peygamber, bildir, sana Rabb'inden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur">> Maide suresi 67.
Bu ayet açıkça göstermektedir ki o dönemde risalet ( peygamberlik vazifesi ) sona ermek üzereydi. Ama halka ulaştırılmamış bir gerçek vardı. Bu gerçek o kadar önem taşıyordu ki onsuz din kâmil sayılmıyor.
Yine ayet-i kelime Resulullah ( s.a.a. )'ın , bu çok önemli konuya davet etme hususunda halkın yalanlamasıdan korktuğuna işaret etmektedir. Ama Allah-u Teâlâ, bu tebliğin ertelenmesine izin vermedi.
Böylelikle büyük bir toplantının tekrar gerçekleşmesi çok güç olduğuna ve Resulullah ( s.a.a. )'ın vefatına az bir zaman kaldığına göre bu fırsat en iyi fırsat idi. Zira oraya toplananlar Veda Haccında Resulullah ( s.a.a. )'la birlikte olmak şerefine nail oldukları için kalpleri yeni bir hayat kazanmış kimselerdi. Hz. Peygamber ( s.a.a. ) vasiyetlerini dinlemeye hazır yüz bini aşkın sahabe topluluğuna hitap ederek buyurdu ki:
"Belki de bu seneden sonra tekrar sizi göremeyeceğim. Rabb'imin elçisinin gelip beni davet etmesi ve benim de icabet etmem yakındır.
Bu konu detaylığıyla elle alınıp işleneceği için şimdilik özetiy bazı hadis ve ayetleri özetlemesi yaptığımızdan dolayı kısa geçeceğiz.
Gadir-i Hum yolların birbirinden ayrıldığı bir yer olduğu için ve onlar'ın bu âzim toplantıdan sonra kendi vatanlarına dönmek üzere birbirlerinden ayrılacaklarından dolayı böyle muhteşem bir toplantının tekrar gerçekmesi mümkün olmayacaktı.
Bu göre bu ömenli mes'eleyi tebliğ etmek için Hz. Resulullah ( s.a.a. )'ın bu fırsatı kaçırması düşünülemezdi Bundan daha önemlisi Allah Teâlâ tarafından tehdid edercesine vahy inmiş ve risalet'in bütününün bu mes'leyi tebliğ etmeye bağlı olduğu ve Allah'ın onu halktan korumakla kefil olduğu bildirilmişti. O halde artık halkın yalanlamsından korkmak söz konusu olmazdı, ondan önce de nice Resul'ler yalanlamıştı. Ama bu; onları, emredildikleri şeyi tebliğ etmekten alıkoymadı. Allah'u Teâlâ'nın daha önceden onların bir çoğunun halkı istemediklerini ( Zuhruf suresi; ayet 78 ) veya onlar arasında tekzib edenlerin de bulunduğunu bilmesi, ( El-Hakka suersi, ayet 49 ) tebliğin gerekliğini ortadan kaldırmıyor. Çünkü; Allah'u Teâlâ halkı hüccetsiz bırakmaz.
Tebliğ Ayetinde Hz. Ali ( a.s. )-1
Tebliğ Ayetinde Hz. Ali ( a.s. )-2