• Nombre de visites :
  • 1396
  • 23/4/2012
  • Date :

Kur'an-ı Anlamanın Önündeki Engeller -2

kuran-ı anlamanın önündeki engeller

Bunun anlamı da zalimlerin Kur’ani ayetlerin anlayışından mahrum olmaları değil; aksine Kur’an’a yönelişte ve Kur’an-ı hak olduğu şekilde anlayışta zulümden uzak oldukları miktarca Kur’an’dan faydalanacak ve istifade edeceklerdir. Herhangi bir şekilde zulme bulaştığımız miktarda da bu zarar ve hüsranımız artacak, Kur’an’ı anlama yolundan sapacak ve daha fazla karanlıklara dalmış olacağız.

“Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.”‌[9]

Öte yandan iman eden herkesin zulümden uzak olduğunu ve bütün ilahi ayetleri anlamak ve hakikatleri kamil bir şekilde derk etmekten nasiplendiğini iddia etmek de doğru değildir. Aksine insan imanını zulme yakın kılmadığı miktarda Kur’an ayetlerini dosdoğru bir şekilde anlamaktan nasiplenmektedir. İman ve mertebelerinden ne kadar az nasiplenirse o kadar zulme bulaşmış olur ve ilahi ayetleri derk etmek, doğru olmayan nasiplenmelere eşlik eder. Dolayısıyla iman eden bir kimse imanına zulmü karıştırmamaya büyük özen göstermelidir.

 “İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.”‌[10]

Bu ayet bütün anlam ve örnekleriyle[11] zulüm karışmış imanın örtülü olabileceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla bütün müminler ve Müslümanlar da Kur’an’dan aynı şekilde nasiplenmemektedir. Zira herkes aynı iman derecesine sahip değildir.

Kur’an’ın bir çok ayetlerinde “muhsinin”‌ (ihsan sahipleri), “muttakin”‌ (takva sahipleri), “mukinin”‌ (yakin sahipleri), “zakirin”‌ (zikir edenler), alimler ve akıl sahipleri gibi muhataplar için hidayet, şekavet, rahmet, öğüt, müjde, basiret ve nur gibi kavramlar kullanılmıştır. [12] Bunlar ilk engelleri ortadan kaldıran, kalplerini temizleyen ve her insanın fıtratı olan hakikati arama esasınca Kur’an’a yönelen müminlerdir. Bunlar artık Kur’an’ın muhteva ve içeriğini doğru olarak anlayıp anlamadıkları hususunda bir korku taşımamaktadırlar. Aksine zulümden uzak oldukları için Kur’an’ı anlama ve Kur’ani uygun hidayetten tam bir esenlik ve güvenlik içerisinde bulunmaktadırlar.

 “İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.”‌[13]

İman ve takva ehli olanlar, niyet ve amellerinde doğru bir şekilde çirkinliklerden, kötülüklerden ve haramlardan el çektikleri için doğru ve layık bir bakış açısını elde ederler. “Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.”‌[14]

Maksat, insana hak ve batılı ayırt etmede yanlışlığa düşmeyeceği bir bakış ve görüş açısının verilmesidir. [15]

İsra suresi, 82. Ayetinin Kur’ani kavramları anlamada ve hatta diğer Kur’ani konularda, Kur’an ayetlerini bağlayıcı bir etken olduğunu söylemek de mümkündür. Zira Kur’an’ı anlamanın bütün mertebeleri, yükseliş boyutunda sonsuza dek yani rahmet, şifa, hidayet, nur ve hak doruğunda imana ve imanın derecelerine bağlıdır. Nitekim iniş boyutunda da Kur’an’ı anlamak sonsuz olarak menfi boyutta, yani apaçık saptırıcılık, haktan uzaklık, inat ve ilahi vahiy ile düşmanlıkta zulüm ve mertebelerine bağlıdır. Kur’an’ın tümünde iman ve zulmün konularına ve etkilerine işaret edilmiştir.

1- Kur’an’ı Anlama Bağlamında Zulmün Tanımı

Zulüm kavramı, adaletsizlik, haksızlık, hakkı ayaklar altında çiğnemek ve her şeyi uygun olmayan bir yerde karar kılmaktır. [16]

Bu kavram karanlık anlamına gelen zulmet kelimesiyle aynı kökten türemiştir ve bir itibara göre yakın anlam taşımaktadır. Zira karanlık zulmün ve hakkı çiğnemenin bir sonucudur. [17]


[9] Bakara suresi, 17. ayet

[10] En’am suresi, 82. ayet

[11] Nebevi bir hadiste değerli İslam Peygamberi (s.a.a) zulüm kavramını açıklarken Lokman suresi, 12. ayete istinat ederek Allah’a şirk koşmayı, zulmün en açık örneği olarak zikretmiştir. Usul-ı Kafi, c. 2, s. 432

[12] “Muhsinin”‌ için Lokman suresi, 3. ayet ve A’raf suresi 6. ayet; “zakirin”‌ için Kamer suresi, 17 ve 22. ayet ve Hud suresi, 114. ayet; âlimler için En’am suresi, 90 ve 97. ayetler, Tevbe suresi, 11. ayet, Yunus suresi, 5. ayet, Fussilet suresi, 3. ayet, Yusuf suresi, 104. ayet, Tekvir suresi, 27. ayet; “muttakiler”‌ için Bakara suresi, 2 ve 66. ayetler, Hakka suresi, 48. ayet, Al-i İmran suresi, 13. ayet, Enbiya suresi, 48. ayet; yakin sahipleri için, Bakara suresi, 118. ayet ve Casiye suresi, 20. ayet; Akıl sahipleri için ise Zuhruf suresi, 3. ayet; Hadid suresi, 17. ayet ve Rum suresi 17. ayete müracaat ediniz.

[13] En’am suresi, 82. ayet

[14] Enfal suresi, 29. ayet

[15] Bunun örneği ise Bakara suresi, 282. ayettir ki Allah-u Teala orada şöyle buyurmaktadır: “Allah’tan sakının. (Sakındığınız takdirde O) Allah size öğretir. Allah her şeyi bilir.”‌ bkz. Allame Tabatabai, Tefsir’ul Mizan, c. 1, s. 482

[16] Bkz. Lisan’ul Arab, Ekreb’ul Mevarid, el-Mu’cem’ul Vesit, Zulüm maddesi. Zulüm ve adaletin tanımı hususundaki meşhur şiirde uygundur:

“Adalet, her şeyi yerli yerine koymaktır

Zulüm ise her şeyi yerli yerine koymamaktır.”‌

[17] Rağib, s. 315  

Kur'an-ı Anlamanın Önündeki Engeller -1

Kurânın İsimleri-1

Tefsir ve Tevilin Tanımı-1

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)