Yüce Allah’a Bazı Yakınlaşma Yolları -5
Allah’ın bu rahmet ve şefkati bile miskin kulunu faydasız işleye yönelmekten alı koyar, nerde kaldı ki zararlı işlere yöneltsin! Bazı kutsi rivayetlerde el-Cevahir’us Seniye kitabında belirtildiği esasınca şöyle yer almıştır:
“Eğer kalbinde katılık, bedeninde hastalık, varlığında yokluk ve rızkında bir mahrumiyet görecek olursan, bil ki seninle ilgili olmayan bir şeyi dile getirmişsindir.”
Yani faydasız bir laf etmiştir; nerde kaldı ki haram olan bir söz söylemiş olsun! Anlaşıldığı üzere boş konuşmanın insana verdiği zarar, her şeyden daha fazladır. Zira zehir sonunda bedeni etkilemektedir ve insanın zahiri ölümüyle sonuçlanmaktadır. Ama boş söz söylemek beden hastalığına ve kalp katılığına sebep olmaktan da öte, maldan eksikliğe ve rızıktan mahrumiyete sebep olmaktadır. Dolayısıyla merhamet sahibi olan Allah insanın kendisini bu büyük helak edici tehlikeye atmasına hiç rızayet gösterir mi? Nitekim rivayette şöyle yer almıştır: “Münezzeh olan Allah, yersiz konuşmada olduğu gibi kulunu yersiz ve faydasız bir bakış sebebiyle bile sorguya çekecektir.”
Allah, kulunun bir tek bakışının dahi faydasız olmasını istememektedir. Bu yüzden Allah alimin yüzüne bakmayı, Kabe’ye bakmayı, Resulullah’ın (s.a.a) evlatlarına bakmayı ve aynı şekilde Allah’ın yaratıklarına ibret gözüyle bakmayı ibadet kılmıştır, hem de ne büyük ibadet! Allah bir saat düşünmeyi altmış yıl ibadete denk kılmıştır.”Nereye yönelirseniz, Allah’ın veçhi (zatı) oradadır.”[2]
İmam Sadık’tan, o da değerli babalarından (a.s) nakledildiği üzere Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala Davud’a (a.s) şöyle vahyetmiştir:
“Güneş karşısında oturandan nurunu esirgemediği gibi benim rahmetim de yolunda karar kılandan asla esirgenmez. Su-i zanda bulunmayan bir kimseye, su-i zan hiçbir zarar veremez. Su-i zanda bulunan ve (kötü olayların beklenti içinde) karamsar olan kimseler, fitnelerden kurtulamazlar.”
Bu ilahi beyan bizim söylediklerimizin canlı bir kanıtıdır. Karamsar olan bir kimse, Allah’a su-i zanda bulunduğu sebebiyle musibetten asla kurtulamaz ve helak yoluna girmiş olur. Ama Allah’a hüsn-ü zanda bulunduğu için iyimser olan bir kimseye, iyimser olduğu şeyler zarar vermediği gibi hüsn-ü zannın bereketiyle de Allah ondan her türlü belayı savurur. Ehl-i Beyt’in (a.s) rivayetlerine sarılarak Allah’ın özel rahmetine giren ve onların yolunda yürüyen bir kimse, asla baskı altında kalmaz. Aksine sürekli genişlik içinde olur. Her birinden bin kapı açılan kapılar yüzüne açılır. Sonunda ilim ve marifet nuruyla, “göğüs genişliği” makamına erişir. Bu da çok büyük bir makamdır. Nitekim yüce Allah, Peygamberini bu sıfatla övmüş ve şöyle buyurmuştur: “Senin için göğsünü genişletmedik mi?”[3]
Eğer Allah kuluna lütfedip de onu bu makama ulaştıracak olursa, kul dünya ve ahiret belalarından arınmış bir makama ulaşır. Şu anlamda ki eğer bir hastalığa yakalanacak olursa, başkalarına göre hastalık her ne kadar musibet olsa da onun gözünde en büyük lezzetlerden ve ilahi nimetlerden biri haline gelir. Zira Allah, ona bu şeylerin Hak Teala’nın rızasına ulaşma sebebi olacağını ve bütün bunlardan yüce makamlara ulaşmayı talep etmesini öğretmiştir. Bu yüzden de Kerbela olayında musibet zorlaştıkça İmam Hüseyin’in (a.s) bazı dostlarının yüzü daha da bir açılıyor, ruhları sevinç ve mutluluk ile doluyordu. Yüce Allah bizlere ve sizlere bu makamları nasip etsin. Makam düşkünleri nerede bu lezzetler nerede? Allah bize yeter, Allah güzel bir vekildir, güzel bir mevladır ve güzel bir yardımcıdır.
[2] Bakara suresi, 115. ayet
[3] İnşirah suresi, 1. ayet
Yüce Allah’a Bazı Yakınlaşma Yolları -4
Yüce Allah’a Bazı Yakınlaşma Yolları -3
Yüce Allah’a Bazı Yakınlaşma Yolları -2
Yüce Allah’a Bazı Yakınlaşma Yolları -1
Allah Evvel, Ahir, Zahir Ve Batındır